Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, KARAR TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını cevapladı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’e İkizdere’de yaşadığı saldırıyı değerlendiren Davutoğlu “Gerçekten hepimizin ciddi şekilde üzerinde durması gereken saldırıydı. Sayın Selim Temurci’den de bilgi aldım. Doğal tepkiyi anlarsınız. Ama Sayın Akşener’e yapılan saldırıya baktığımızda hiç de doğal görüntü vermiyor. Bu bir hak tepkisi değil. Ben kendisiyle de konuştum. Dışarıdan yönlendirilmiş bir grubun yaptığı faaliyetler” diye konuştu.
Twitter’dan “Sayın Erdoğan bir gazeteci üzerinden bizi içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmakla suçladı. Sayın Erdoğan, biz yıllarca yüz yüze konuştuk, aracıya gerek yok. Allah’ın şahit olduklarını kulların da bilmesi için, istediğin kanalda her şeyi konuşmaya hazırım, hodri meydan” mesajı paylaşan Davutoğlu, Mescid-Aksa polemiği için de şunları kaydetti:
“Biz başbakanlıktan ayrıldıktan sonra, Mescid-i Aksa ve Kudüs bağlamında İsrail’le normalleşme esnasında Damat Bakan ile Trump’ın damadı arasında ne tür görüşmeler oldu? Normalleşme esnasında İsrail ve ABD tarafından hangi taleplerde bulunuldu? Filistin’in hakları ve Mavi Marmara’nın tazminatı dışında neler konuşuldu? Mescid-i Aksa orada dururken, İsrail ile normalleşme yaparken ne söylediniz, onu söyleyin bana? Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidarın son dönemde yaptığı şey sıkıştıkları yerde kendilerini devlet, din yerine koyuyorlar, kendilerini Mescid-i Aksa yerine koyuyorlar. Bulundukları makam onlar için Mescid-i Aksa gibi kutsal oluyor. Sayın Erdoğan’ın Mescid-i Aksa’yı sembolize eden değerleri şahsında temsil ettiğine dair kimse bir iddiada bulunamaz, kendisi de bulunamaz.”
‘AK Parti bugün bunları temsil ediyor mu?’
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Biz dedik ki: Yolsuzluk yapmayın, yolsuzluklara karşı savaş ilan edin. Mescid-i Aksa en çok Hz. Ömer’le anılır. Peki, Hz. Ömer’in ahlakı var mı sizde diye sorduk. Hz. Ömer’in ahlakıyla ahlaklanın dedik, şeffaf olun dedik, kamu malını özel işlerinizde kullanamayın dedik. Kendinizle halk arasında eşitlikçi davranın dedik. Mescid-i Aksa’yı temsil eden değerler adalettir, insan onuruna saygıdır, çok kültürlülüktür. Çünkü Mescid-i Aksa İslam kültürü altında Kudüs hep çok kültürlü oldu. Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler hep yan yana yaşadı. Selahaddin Eyyubi’nin onurudur. Peki, Erdoğan bunları temsil ediyor mu? AK Parti bugün bunları temsil ediyor mu? Cumhurbaşkanı’na soralım. Hz. Ömer’in Mescid-i Aksa’ya giderken, Kudüs’ün fethi esnasındaki adalet anlayışına sahip misiniz? Siz yanınızdakilerle kendinizi eşit görüyor musunuz?”
‘Muhafazakarların arınmaya ihtiyacı var’
“‘Benim dediğim vatandır, benim dediğim dindir’ dediğiniz zaman Sedat Peker de kendisini bir rol biçiyor. Herkes vatanı savunmak için kendisine rol biçiyor” diyen Davutoğlu, milliyetçi ve muhafazakar çevrelerin arınmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
Davutoğlu, şunları kaydetti: “Bugün milliyetçi-muhafazakar kesimin çok ciddi bir arınmaya ihtiyacı var. Özgürlükçü bir din anlayışı ile bütün o yıpranmış değerleri inşa etmemiz lazım. Bu sadece siyasi bir sorun değil, bu bilimsel, entelektüel ve bir aydın sorunudur ayrıca. Vatan ve din kavramlarını kendisi etrafında yorumlayanlar en çok da vatan ve din kavramlarına zarar veriyorlar. Bizim burada özgürlükçü bir çizgiyi tutturmamız lazım.”
‘Dolandırıcı diyerek kişisel hukuku yerle bir etti’
Erdoğan’ın adaylığına yönelik başlayan tartışmalara değinen Davutoğlu “‘Adayım Erdoğan’ açıklaması 2018’dedir. 2016’da da partiden ayrılırken de bağlandığım husus değerlerimdir. O gün kişisel hukukları, Cumhurbaşkanı’nın hukukunu, parti hukukunu, oy veren vatandaşların hukukunu ve bütün oy vermeyen vatandaşların hukukunu koruyacağım dedim. Bu hukukların hepsi çok önemli. Kişisel hukuku ben koruyordum. Cumhurbaşkanı korumadı. Cumhurbaşkanı’nın kişisel hukukunu zedeleyen bir şey söylemedim. O dolandırıcı diyerek bu kişisel hukuku yerle bir etti. Ayrıca o gün de ihanet etmemiştik. Orada bir parti-içi bir darbe yaşandı. Parti hukukunu da korudum. AK Parti içerisinde söylemediğim hiçbir sözü, dışarıda söylemedim. AK Parti içindeyken de dışarıda hiçbir siyasi kompozisyon içine girmedim. İçeride mücadele ettim, sonra manifesto yayınladım. Dışarıda söyleyeceklerimi söyledim ve sonra AK Partililer dedi ki; biz buna dayanamıyoruz Cumhurbaşkanı ve bize ihraca sevk etti. O hukukları zedeleyen beni ihraca sevk eden Cumhurbaşkanı’dır. Hakikati söylediğim için sevk eden. Ayrıca aynı konuşmada bakılırsa bundan sonra bir nefer ve vatandaş olarak bu değerleri savunacağımı da söylüyorum. Dolayısıyla itaat, sadakat nihai kertede savunduğumuz değerlerdir” ifadelerini kullandı.
‘Cumhurbaşkanı değişti, milletten koptu’
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Ayrıca şunu da söyleyeyim 2016’da benim bıraktığım AK Parti hatta Cumhurbaşkanı bugünkü AK Parti ve Cumhurbaşkanı mı? Onlar o günden bugüne ne kadar yozlaşıldığını görmüyorlar mı? O gün ortalıkta bugün olduğu gibi yolsuzluklar furyası bu hadde gelmiş miydi? Vardı, onlarla mücadele etmek istedim. Ama bugün gelinen nokta Allah aşkına aynı AK Parti’den mi bahsediyoruz? AK Parti durduğu yerde durmuyor. Öyle görüyorlar ki AK Parti sabit, değişen benim. Hayır, AK Parti değişti, bozuldu ve çürüdü. Cumhurbaşkanı değişti. Cumhurbaşkanı milletten koptu. Cumhurbaşkanı bizim inandığımız temel değerleri yerle bir etti. Dolayısıyla burada bir sadakat eksikliği varsa bir ihanet söz konusuysa tamamıyla bu Sayın Cumhurbaşkanı’nın bizim değerlerimize ihaneti, savunduğumuz değerlere ihaneti söz konusudur. Bizim ise savunduğumuz değerler adına Cumhurbaşkanı’na hakkı ve adalete davet ettik. Yürümeyince onlar bizi ihraca sevk etti.”
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarını değerlendiren Davutoğlu “Peker bir taraftan damada Pelikancılar diyerek, diğer taraftan Süleyman Soylu’ya… Sayın Soylu pandemi gecesi vahim bir hatadır. Milletin hayatını riske ettikleri hatadır. Hem Cumhurbaşkanı hem kendisinin hatasıdır ama o sebeple istifa etmeye kalktığında sokaklar arabayla dolmuştu. Çünkü organize olan ekipler o gün onun yanındaydı. Şimdi yanında değiller. Şimdi kimse çıkıp savunmuyor. Demek ki, o mobilize dayalı ekiplere dayalı siyaset yapmanın sonu geldi. Bu bir sezgi ama bu gece bir görev değişimi olabilir. Bu tür kararnameler cuma gecesi çıkar. Cumhurbaşkanı sahip de çıkmıyor, ortada bırakıyor. Damat Bakan ile Soylu’nun rekabeti devam ediyorsa, bu gece uygun vakit” diye konuştu.
‘Sedat Peker’in iddiaları münferit değil’
Sedat Peker’in iddialarının münferit olmadığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
“Bugün karşı karşıya kaldığımız şey; münferit bir olay değil. Bir bölgeyi, bir kurumu ilgilendiren bir olay da değildir. Bugün karşı karşıya kaldığımız tablo, sistemin tümünün çürümesi ile ilgili, kangren bir hal alması. Dolayısıyla buna müdahale, tek taraflı müdahale olmaz. Şimdi Süleyman Soylu’yu konuşuyoruz ama bugün benim yetki olursa bütün devletin anatomisini çıkarırdım. Devletin bu konuda bütünüyle yeniden tanzim edilmesi şart. Çözüm; demokratik hukuk devleti. 15 Şubat’ta açıkladığımız belgede de şöyle demiştim: Otoriter yolsuzluk düzeni var bugün. Bir kartel devlet anlayışı. Bir narko-devlet anlayışı, bir otokrasi var. Buna karşı bizim savunacağım şey; demokratik hukuk devleti. Bunu da tanımlamak için de siyaset ,ekonomi ve medya üçgeni yeniden tanzim edilmeli.”