Ahmet Davutoğlu, hakkında “organize suç örgütü elebaşı” olma suçlamasıyla yakalama kararı olan Sedat Peker’in açıklamaları hakkına konuştu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, bu kadar hukuksuzlaşmanın, yoksullaşmanın, fakirleşmenin olduğu yerde normalde çoktan seçime gidilmesi gerektiğini belirterek, “Bir ülkenin üzerinde, ekonomisinin, hukukun üzerinde kara bulutlar dolaşmasının, çözümü seçimdir. Ve çözüm bu anlamda hem çözümdür hem rahmettir. Rahatlatır. O kara bulutlar kasvet haline gelirse ve seçim olmazsa yıldırım düşer yani ülkede gerilim olur” dedi. Suç örgütü lideri Sedat Peker’in iktidarı hedef alan açıklamalarını değerlendiren Davutoğlu, Peker’in daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar aktörlerine açık destek verdiğini vurgulayarak, “Devlet yeni mi öğrendi suç örgütü lideri olduğunu? Referanduma destek için, Cumhurbaşkanlığına destek için neredeyse mitingler yaptı ve Anadolu’da Ak Partililer tarafından karşılandı, iktidar tarafından karşılandı. Bugün İçişleri Bakanı, suç örgütü tanımlamasıyla açıklama yapıyor. Peki daha önce devlet adına koruma veren siz değil miydiniz?” diye sordu. Muhafazakar yani dini değerlere önem veren gençliğin iktidar tarafından itaat etmeye ve sorgulamamaya yönlendirildiğini söyleyen Davutoğlu, “O gençlik bugün inançlarını dahi sorgulular hale gelmişse, bunun sorumlusu iktidardaki dini kavramları yozlaştırarak kullananlar” ifadesini kullandı. Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına dezenfektan sattığının ortaya çıkarılmasını değerlendiren Davutoğlu, kendi Başbakanlığı döneminde Siyasi Etik Yasası’nın çıkarılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı çıktığını belirterek, “Yüce Divan dahil her türlü soruşturma kapısının açık olması lazım” ifadesini kullandı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtladı. T24 ekranında “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” başlıklı sohbet serisine konuk olan Davutoğlu’nun video söyleşide yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
“Sedat Peker’e devlet adına koruma veren siz değil miydiniz?
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in iktidarı hedef alan açıklamalarını değerlendiren Ahmet Davutoğlu, daha önce de suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın siyasilere yönelik tehditlerini hatırlatarak, bunun münferit bir olay olmadığını söyledi. Peker’in açıklamaları için, “Elit içi çatışmanın, iktidar içi çatışmanın çok vahim bir düze çıktığını gösteriyor” diyen Davutoğlu, “Daha önce Sedat Peker ile ilgili yere göğe sığmayan ifadeler kullanıp tweetler atanlar, Sedat Peker’in açık destek verdiği sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar aktörleri, şimdi aralarında bir kavga başlamış bu görülüyor. Gerçekten hukuki bir durum mu var? Eğer gerçekten bu bir suç örgütüyse niye daha önce herhangi bir işlem yapılmadı? Devlet yeni mi öğrendi suç örgütü lideri olduğunu? Eğer suç örgütü lideri değilse, daha önce referanduma destek için, Cumhurbaşkanlığına destek için neredeyse mitingler yaptı , Anadolu’da Ak Partililer tarafından karşılandı, iktidar tarafından karşılandı. Devlet koruma verdi. Bugün İçişleri Bakanı, suç örgütü tanımlamasıyla açıklama yapıyor. Peki daha önce devlet adına koruma veren siz değil miydiniz? Aynı bakan değil miydi?” diye sordu. Zamanlamaya dikkat çeken Davutoğlu, “Bu çeteler ne zaman çıkar, böyle yapılar ne zaman çıkar? Genellikle bir iktidar döneminin bittiğine ve bir rant paylaşımının sonuna gelindiği anlarda çıkar” ifadesini kullandı.
“Kırmız bültenle arananlar, daha önce neredeyse kırmızı halıyla karşılandı”
Davutoğlu, “Eğer bu iddialar doğruysa mutlaka bir tahkikat ve araştırma yapılmalı. Eğer doğru değilse çıkıp söylenmeli bunlar. O zaman niye suç örgütü? Kırmızı bültenle aranıyor şu anda. Daha önce neredeyse kırmızı halılarla karşılanan insanlar, Anadolu’da gittikleri yerde siyasi lider gibi karşılanan ve iktidar tarafından koruma altında olanlar” dedi. Davutoğlu, Peker’in iddialarının re’sen savcılar tarafından soruşturulması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu’ndan Pelikan yorumu: Bir kötülük objesi haline dönüştü
Sedat Peker’in de iddialarında gündeme getirdiği Pelikan yapılanmasıyla ilgili konuşan Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
“Bir anlamda bir kötülük objesi haline dönüştü. Neden dönüştü? Çünkü meşru bir seçimden, meşru halk desteğiyle iş başına gelmiş ve ülkeyi de son derece iyi yöneten bir kadro bir başbakan. İyi yönetenin ölçüsü nedir ? Ben bıraktığımda üretici enflasyonu yüzde 2.85’ti yıllık. Şu anda yıllık yüzde 30-35 geldi. Dolar 2.80’di. Şimdi 9’a 10’a dayanıyor. Faiz yüzde 7’ydi. Şimdi yüzde 20’lerde zor tutuluyor. Tüketici enflasyonu yüzde 5.5-6’lardaydı şimdi yüzde 20’lerde tutulamıyor. Üretici enflasyonu zaten aldı başını gidiyor. Ülkede her şey normalken ve millet geleceğe ümitle bakarken eğer bir çete organize edilmiş ve meşru Başbakan’a karşı, yine iktidarın bir kanadı tarafından desteklenmiş ve şimdi kaçıp giden bakan da içinde olduğu bir yapıyla desteklenmiş ve öne çıkartılmışsa, o zaman arkasını durdurmak mümkün olmaz. İşte geldiği yer burası. O yapılanma bir gün devletin bütün unsurlarına, şeylerine çöreklenmeye kalkar. Bu FETÖ yöntemidir. FETÖ de bunu yaptı. Şimdi bu yapılar arasındaki çıkar çatışması, ittifakları da çatışmaları da koalisyonları da açık gizli çıkar ortaklıklarını da ortaya çıkarıyor.”
Pekcan açıklaması: Yüce Divan dahil her türlü soruşturma kapısının açık olması lazım
Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına dezenfektan sattığının ortaya çıkmasını ve ardından bakanlıktan alınmasını değerlendiren Davutoğlu, “Bu bir siyasi etik ihlalidir, çok açık ve net. Eğer bu siyasi etik ihlali değilse, siyasi etik ihlalini birisi tanımlasın. İki açık bir şekilde soruşturulmalıdır. Hukuki bir mesele bu. Ticaret yapacaksa bu bakan, ticaret alanına kalmalı. Bakanlığı reddetmeliydi. Bakan olmuşsa bütün ticari irtibatları kopmalıydı” dedi. Davutoğlu, kendi Başbakanlığı döneminde Siyasi Etik Yasası’nın çıkarılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı çıktığını aktardı. Davutoğlu, “Bizim için burada hem siyasi etik ihlali var. Hem de mutlaka soruşturulması lazım. Araştırma Komisyonu değil, Meclis’te Soruşturma Komisyonu açılmalı. Yüce Divan dahil her türlü soruşturma kapısının açık olması lazım” ifadesini kullandı.
“Muhafazakar gençlik iktidar tarafından itaat etmeye ve sorgulamamaya yönlendirildi”
Muhafazakar yani dini değerlere önem veren gençliğin iktidar tarafından itaat etmeye ve sorgulamamaya yönlendirildiğini söyleyen Davutoğlu, “Yeni gençlik öyle bir geliyor ki herkesi sorguluyor, her şeyi sorguluyor. İtaati de önce itaati sorguluyor. Bu sefer de bu gençliğe doğru tepki doğuyor. O gençlik bugün inançlarını dahi sorgulular hale gelmişse, bunun sorumlusu iktidardaki dini kavramları yozlaştırarak kullananlar. Şimdi bu anlamda, Türkiye’yi dönüştürecek güç o sorgulayan ama dini inançlarına değer veren gençlik olacak. Yani Ve haklı bir sorgulama bu. Niye buraya geldik. Niye bu kadar yozlaştı bu değerler. Bunun hepsini sorgulamak bu gençlerin hakkı” ifadesini kullandı.
“İktidardakilerin hala meşru desteği varsa hodri meydan”
Türkiye’de seçimin zaruret halini aldığını, AKP ve MHP tabanının da bunu istediğini belirten Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
“Bir ülkenin üzerinde, ekonomisini hukukun üzerinde kara bulutlar dolaşmasını, çözümü seçimdir. Ve çözüm bu anlamda hem çözümdür hem rahmettir. Rahatlatır. O kara bulutlar kasvet haline gelirse ve seçim olmazsa yıldırım düşer yani ülkede gerilim olur. Seçim rahatlatır ülkeyi. Eğer iktidardakilerin hala meşru desteği varsa hodri meydan, çıkarlar ve rahatlarlar. Ve dönerler derler ki bize, “Bakın 128 milyarı sordunuz. Bakın ekonomiyi niye bu hale getirdin dediniz. Bakın hukuksuzluk… Ama halk bundan memnun. Dolayısıyla bana tekrar verdi mührü.” O zaman bizde ‘tamam’ deriz. Hak bundan memnun. Saygı duyarız. Yok halk memnun değilse ve ülke gerçekten büyük bir krizdeyse, ki öyle, meşru bir şeyle bunun değiştirilmesi ve yenilenmesi iktidar için de bir şey oluşturur, yani bütün partiler için yeni hava oluşturur. Bu halk artık oksijeni daralmış bir odadaki canlı gibi hissediyor kendisini. Burada artık seçim bir zaruret halini almıştır. Herkesin rahatsız olduğu bir yerde şifa ilaç çözüm seçimdir”
“İkizdere’deki vatandaşlarımızın direnişini de haklı görüyoruz, destek de vereceğiz”
İkizdere’deki çevre direnişinde yurttaşlara destek veren Davutoğlu, “En büyük kamu yararı doğal dengenin korunmasıdır. Oradaki vatandaşlarımız kesinlikle haklıdır. Ve yine bir grup rantiyeye doğa feda edilmektedir” dedi. İkizdere’ye heyet göndermek için Rize Valiliği’ne başvurduklarını dile getiren Davutoğlu, valiliğin tam kapanmayı gerekçe göstererek taleplerini reddettiğini açıkladı. Davutoğlu, “Peki bu kapanma döneminde ne aciliyeti var da orada inşaat defakto olarak devam etmekte?” diye sordu. Davutoğlu, “İkizdere’deki vatandaşlarımızın direnişini de haklı görüyoruz destek de vereceğiz, gideceğiz de geleceğiz de oraya” diye konuştu.
“Kanal İstanbul, İstanbul’a karşı işlenen bir cinayettir”
Kanal İstanbul projesini ise “cinayet” olarak nitelendiren Davutoğlu, “Kanal İstanbul, İstanbul’a karşı işlenen bir cinayettir. İstanbul’un ekolojisine karşı işlenen bir cinayettir. Marmara Denizi’ne karşı işlenen bir cinayettir” dedi. Kanal İstanbul’un aynı zamanda İstanbul’un stratejik güvenliğini de tehdit ettiğini vurgulayan Davutoğlu, başbakanlığı döneminde projenin risklerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anlattığını ve projeye karşı çıktığını söyledi. Davutoğlu, “Bu bir cinayettir ve sonuna kadar buna direneceğiz. Bunun olmaması için her şeyi yapacağız” ifadesini kullandı.
“Bayramlar bütün farklılıkların unutulduğu anlardır”
Söyleşi serisine adını veren “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” sorusuna da yanıt veren Davutoğlu, “Bayramın en önemli özelliği şudur; insanların sosyal statülerini unutturmasıdır. Bir takım üstünlük iddialarının yok olduğu bir andır. Bayramlar bütün farklılıkların unutulduğu anlardır. Bayram, ne zaman bayram olur bize; bayram bu ortak kader bilincini yaşatacağımız ve herkesin bu ülkeye bu millete ait olmak , dolayısıyla bir ailenin parçası hissedeceği anda bayram olur” diye konuştu.