YORUM | TARIK TOROS
Süleyman Soylu’nun Habertürk’teki performansı üzerine çok şey söylendi ama bir şey atlandı:
Soylu, karşısında soru soracak heyete karar veren isimdi.
Elbette yayıncı kuruluşun önerileri olmuş olabilir.
Ancak, isimler tesadüfi seçilmemişti ve Soylu’nun istemediği bir isim oraya oturamazdı.
Haliyle, soruların önceden pazarlık edilip edilmediği değil buna bakılmalıdır esasen.
***
Soylu’ya bir biçimde bulaşan herkes itibarsızlaşırken…
Geçen hafta TRT’deki ekip paçavra edilmişken…
Habertürk’teki heyetin de başına aynı şeyin gelmesi kaçınılmazdı.
Bunu, ertesi gün yapılan savunmalardan, kendini izah etme çabalarından anlıyorsunuz.
***
Habertürk programlarına yorumcu olarak davet edilmeyen isimler, soru sormak için çağırılmışlardı.
“Beni yorum yapmam için çağırmıyorsunuz ama şimdi soru sormam için davet ediyorsunuz, ne iş?” diyebilirlerdi, demediler.
Saatler süren yayında, 4 kişinin toplam “soru sorma + konuşma” süresine bakıyorsunuz, 10 dakikayı bulmuyor.
İkisi, sadece 1’er dakika söz alabilmişler.
***
Türkiye dibe doğru çirkinleşmede sınır tanımıyor.
Devlet Bahçeli, güya Soylu’ya sahip çıkarken, “Kimse boynuna tasma geçiremeyecek” diyerek, Sedat Peker’in bu tehdidini dolaşıma soktu.
Aklı başında herkes bu “sahiplenmeden” alınır, Soylu teşekkür etti.
***
“Fiile odaklanıp faile sırt çeviremeyiz.”
Bu laf da Bahçeli’nin.
Daha ne desin.
Hayatları, misyonları bu.
***
1996’da yaşanan Susurluk kazası ve ardından patlayan skandallar zinciri hatırlatılıyor.
Mühim fark var:
Türkiye’de 2013’ten itibaren tüm kurumların altı boşaltıldı, anayasa rafa kalktı.
Ülke birbirini tutmayan günlük kararnamelerle yönetiliyor.
Meclis yok, muhalefet seyirci.
Bürokrasi ve yargıda çeteler egemen.
Korkunç korku atmosferi var.
Sivil toplum bitirildi.
Medya sus pus.
***
Süreç… Ağar ailesini, Korkut Eken’gilleri vs. bitirdi.
Süleyman Soylu’nun ise çıkışı yok.
Koltuğa yapışması ondan.
Kalktığı anda, hayatı bitiyor.
Bunu bildiği için eski yazıhanesini, printer sesini filan yâd etti.
Bıraksan, imkân olsa…
O döneme tekrar ışınlanmak ister.
O kadar çaresiz ve bitik.
Peker yeni telefon kaydı koymuş, gerçi ona bile gerek yok artık.
Her şey ortada.
***
Peker’in kimi itiraf ve tanıklıkları…
Saray kadar, her soruşturmaya “kumpas” diyen çevreleri de telaşlandırdı.
Çünkü sadece bunlar değil…
Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetleri, “Milli davamız Kıbrıs” gibi anlatılan yığınla masal, insanları düşündürmeye başladı.
Önceleri “Bundan bir şey çıkmaz, öncekiler gibi” diyorlardı.
Şimdi, “Bu da nereden çıktı” modundalar.
***
Bugün yaşanan, bir iktidar ve para mücadelesinden ziyade: Bir yaşam kavgası.
Sedat Peker “şahsi güvence” için ortaya çıktı belki.
Şimdi Erdoğan dahil herkes bunun peşinde olabilir.
İktidar gücü, yakın zamana kadar bunu garanti ediyordu.
O zemin şimdi fena halde sallanıyor.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun son çıkışı biraz da böyle okunmalı: “Erdoğan, gel helalleşelim!”
Ölümden çok korkan Erdoğan’ın…
Altındaki zeminin kaydığını gördüğü anda…
“Hayat hakkı” için yapmayacağı şey yoktur, tıpkı Sedat Peker gibi.
Kaynak: Tr724