YORUM | M. NEDİM HAZAR
Malum olduğu üzere devlet-mafya sarmalında tarihinin en bulanık çağını yaşayan Türkiye’de bir çeşit algı-kaset savaşları yaşanıyor.
İktidar cenahının belirttiği gibi ülke artık “Eski Türkiye” değil. Lakin yine muktedirin zannettiği gibi hiçbir şey eskisi gibi de değil. Dolayısıyla eski yöntem algı yönetimi ve toplum mühendisliğinin tıkandığı noktalar da oluyor.
Bugünlerde Sedat Peker kayıtları dolayısıyla tam da bu yaşanıyor.
Yanlış bulduğu her gelişmeyi yasaklayarak engellemeyi bir çözüm yöntemi olarak benimseyen iktidar, bu konuda çok edilgen durumda ve algı yönetmede çok aciz kalıyor.
Bunun en enteresan örneğini önceki gün gördük.
İçişleri Bakanı Soylu resmi devlet kanalı TRT’ye çıktı ve enteresan bazı açıklamalar yaptı. Herkes Soylu’nun edep dışı cümlelerine takıldı ama çok daha enteresan bir ayrıntı vardı o söyleşi ve sonrasında.
Peker, Soylu’nun kendisini hedef alan sözlerinden sonra yaptığı açıklamada ertesi gün yayınlayacağı kasetin çekimini yaptığı için, Soylu’ya cevabı Pazar günü vereceğini söyledi.
Çarşamba gecesi İçişleri Bakanı’nın anlattıklarıyla, Peker’in Çarşamba gündüz çektiği kayıtta çok enteresan bir çakışma vardı.
Her iki şahıs da “Bataklık” isimli bir uyuşturucu operasyonundan bahsediyorlardı.
Elbette iki farklı anlatıdan iki farklı sonuç çıkıyordu.
Soylu’ya göre Bataklık Operasyonu, Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonuydu. Peker’e göre ise, bu operasyonun tamamı düzmece, bir takım iş adamlarından para kopartmak için Soylu ve çevresinin yaptığı bir kumpas idi.
Önce Soylu’dan başlayalım. Şöyle dedi:
“Biz bir yanlış iş yaptık. Cumhuriyet tarihinin en önemli operasyonlarından biri; adı Bataklık Operasyonu” dedikten sonra operasyon hakkında bazı detaylar verdi.
https://youtu.be/fqb5PFM2rHA?t=3985
Düşünün yaklaşık bir buçuk yıl önce yapılan operasyonda Soylu ve ekibi resmi olarak 2 milyarlık mal varlığına el koymuş ve 17 şirkete kayyum atamıştı. Soylu, “Hata”nın ne olduğunu söylemedi ama artık ağızdan kaçırma mıdır nedir bilmem şunu söyledi:
“Ama bu rakamları 10 ile çarpın. Turpun büyüğü heybede.”
Bir buçuk yıl öncenin havuz haberlerine bakıldığında tüm haberlerin Soylu’nun çizdiği tabloya uygun olduğu görülüyor. Nitekim Nedim Şener denilen elemanlarına da benzer yazı yazdırılmış. Şöyle yazmış Şener: “Bataklık operasyonunda ilginç boyut FETÖ ayağı. Bu konuda araştırmalar soruşturmanın çok ilginç şekilde derinleşmesini sağlayacak gibi görünüyor.”
O dönem yayınlanan haberler şöyle:
“Operasyon sonucu çok sayıda lüks ev ve diğer taşınmazlar, 7 adet kiralık kasa, 20 adet lüks araç, uyuşturucu madde ticaretinden kaynaklı olduğu belirlenen 52 milyon 627 bin 760 TL ile 1 milyon 310 bin Amerikan doları, örgüt lider ve yöneticilerinin tüm banka hesapları ve mal varlıklarına, örgütün bağlantılı olduğu 16 şirketin tüm banka hesapları ve mal varlıklarına el konulması planlanıyor.”
Bu noktadan madalyonun diğer yüzüne bakmak için Peker’in 6. kasetinden dinliyoruz:
“Resul var, organizeden sorumlu emniyet genel müdür yardımcısı. Senin özel operasyon adamın. Bir buçuk sene önce dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonu diye gazetelerde herkesi inandırdığınız operasyon var ya! Lüks arabaları filan gösterdiniz. Dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonunda yarım kilo uyuşturucu olmaz mı? Nerede bu uyuşturucu?”
Gerçekten de haberleri didik didik ettim. Birkaç turistik bıçak kılıç dışında, olan birkaç silah, bir miktar para. Ele geçirilen 4 milyar dolar (ki gerçek rakamın bunun 10 katı olduğunu söylüyor Soylu) yok ortalıkta. Uyuşturucunun ise bir gramı bile yok.
Uyuşturucusuz uyuşturucu operasyonu olarak tarihe geçti sanırım Bataklık Operasyonu.
“FETÖ Borsası” diye bir kavramın ayyuka çıktığı biliniyor. Peker de bundan bahsederek örnekler veriyor: “Yeniköy Motors’un sahibi Nevzat Kaya. Adam kendi bindiği arabada Süleyman Soylu’nun oğlunun ihtisaslı plakasını kullanıyordu. Plaka içişleri bakanının ailesine ait görünüyor ve durdurulmaz. Operasyondan önce Soylu’nun oğlu Engin gidip diyor ki, ‘Büyük bir operasyon olacak. Plakayı iptal etmemiz lazım’ deyip iptal ediyorlar. Ve Soylu’nun oğlu Nevzat Kaya’ya şöyle diyor: ‘5 milyon dolar verirsen, seni bu dosyanın içerisinden çekip alırız!’ Kaya bu işin büyüklüğünün ve vahametinin farkında değil, meseleyi tam çakozlamadığı için teklifi reddediyor. Operasyon yapılıyor ve Kaya’yı içeri alınca karısı Engin’i arıyor. Tutuklamaların tamamı İstanbul’da, suç İstanbul menşeli ama operasyon Ankara’dan yönetiliyor. Yöneten Soylu’nun adamı Resul…”
Ve işin diğer boyutuna geçiyor Peker:
“İşi usulüne uydurmak için MASAK raporu almışlar. Bunun için de MASAK başkanının avukat eşi hakkında yine ‘FETÖ’ davası açarak avuçlarına almışlar çoktan. İstedikleri kararı aldırıyorlar.”
Sistem muazzam değil mi?
Çökülecek iş adamına fütöcü yaftası yapıştırıyorsun, sonra “seni bu işten kurtarırım ama pahalıya patlar” diyerek Peker’in tabiriyle “Kesmeye” başlıyorsun.
Peker, operasyon tarihinden bu yana aradan 15 ay geçmiş olmasına rağmen hala bu büyük operasyonun iddianamesi hazırlanmamış değil olmasını da bu “koparma”lara bağlıyor. “İşleri henüz bitmedi” diyor.
Soylu TRT’deki programda ikide bir aynı cümleyi kuruyor:
“İşin içerisinde FETÖ var!”
Peker ise kasetinde şunu soruyor:
“Ulan hep bu zenginler mi FETÖ’cü oluyor?”
Soylu’nun söylediklerinin inandırıcı olmadığı, Peker’in tüm iticiliğe rağmen can yangısıyla gerçekleri söylediğine ikna oluyor her iki kaydı da izleyenler.
Soylu, tüm ciddiyetini yerle bir edecek bir de akış şeması gösteriyor ülkeye. Evle şenlik…
Bu işin içinde gazeteciler varmış onlar Peker’e, o da CHP’ye bilgi akışı sağlıyormuş!
Klasik AKP yandaşları ne düşünür bilmem ama bu ülke insanının zekasına bu kadar hakaret edildiğini çok az görmüşümdür.
Evet karşımızda muazzam bir bataklık var.
Ülkeden rezil bir koku ve duman yükseliyor. Nereye adımınızı atsanız pisliğe batıyorsunuz.
Soylu’nun o geceden aklımda kalan itiraf niteliğindeki bir cümlesi de şöyle:
“Namuslular cesur olmazsa, namussuzlar bu ülkeyi idare ederler!”
Sanırım artık yeni soru şu olacak:
Bu ülkenin sifonunu kim çekecek?
Kaynak: Tr724