MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Siyasi partilere uzlaşma çağrısında bulunan Bahçeli, “100 maddelik yeni anayasa önerimizin hazırlık aşaması tamamlandı, metin yazımı sonuçlandı” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin genel merkezinde gündemde yer alan konulara ilişkin olarak açıklamalarda bulunuyor. Sözlerinin başında yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı süren aşılama çalışmalarına değinen Bahçeli, “Aşılama çalışmalarının hedeflenen düzeye ulaşmasıyla bayram ertesini karşılayacağımızı umut ediyorum. İnsanlığa musallat olan koronayı en az hasarla atlatmak için devlet ve millet kenetlenmesi tezahür etmelidir, Türkiye’de bu kenetlenme sağlanmıştır” dedi.
Aşı konusunda güven sorunu yaşayanların kaygılanacağı hiçbir şey olmadığını ifade eden Bahçeli, “Bir diğer mesele de aşıların tedarikidir. Bununla ilgili memnuniyet verici gelişmeleri Sağlık Bakanımız sürekli vurgulamaktadır. Salgın yönetimi doğru bir şekilde yapılmaktadır” diye konuştu.
Bahçeli, açıklamalarının devamında yeni anayasayla ilgili çalışmalara değindi. “Mazisi neredeyse 145 yılı bulan anayasa tartışmaları toplum ve devlet hayatımıza ambargo koymuştur” görüşünü dile getiren Bahçeli, devlet ile millet arasındaki karşılıklı sorumlulukları esas alan anayasaların değiştirilemez metinler olmadığını kaydetti.
Şartlar el verdiğinde, zamanın ruhuyla müsemma bir anayasa yazılmasının kaçınılmaz bir görev olduğunu ifade eden Bahçeli, “Anayasalar devletin ana teşkilat düzenin tayin ve tespit etmektedir. Devletin siyasi ve hukuki teşkilatlanması sosyal ve hukuki alana yaslanmalıdır. Masa başında devlet teşkilat düzenini hazırlamak demokrasiyle izah edilemeyecektir. Yeni anayasa yapmak demek, milletin ihtiyaç ve hedeflerini idrak etmek demektir” diye konuştu. Bahçeli, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ve kurucu felsefesi çağın eğilim ve yönelimleri ne olursa olsun kıskançlıkla muhafaza edilmelidir. Muhtemel hangi öneri üzerinde konuşursak konuşalım önşart, bu ilke ve felsefenin Anayasa’nın başlangıç kısmında ve birinci maddesinde kesin bir dille temellenmesidir. Anayasa yapmak, yıkımın ve bölünmenin alt yapısını kurmak, erkler arasındaki kaosu derinleştirmek şeklinde anlaşılmamalı, asla böyle algılanmamalıdır. Millet nam ve hesabına hazırlanacak her anayasa teklifinin öz itibariyle Türk milletinin ruh kökünden doğması, Türk devletinin vaki yönetim sistemiyle payidarlığının temin edilmesi asıl olmalıdır.
‘Her partinin samimi bir durum muhasebesi yapmasında sonsuz yararlar vardır’
Bugünkü siyaset sahnesinde, her partinin yeni bir anayasa konusunda destekleyici tavrı görülmektedir. Hiçbir parti veya hiçbir sivil toplum kuruluşu ortaya çıkıp da, yamalı bohçaya dönen, maddeleri arasındaki tutarsızlığı aleni olan darbe anayasasından memnuniyet duyduklarını ileri sürmemiş, sürememiştir. En azından herkes ittifak halinde yeni bir anayasadan bahsetmektedir. Bu ilk aşamada konuşmak, görüşmek, farklı düşünce ve teklifleri paylaşmak için müsait bir zeminin varlığına işarettir. Ancak sıra nasıl bir anayasa yazılsın sorusuna cevap aramaya geldiğinde ne yazık ki, potansiyel anlaşmazlıklar, kutuplaşmış üsluplar kuvveden fiile geçmektedir. Her partinin samimi bir durum muhasebesi yapmasında sonsuz yararlar vardır.
‘Siyaseti gladyatör arenasına dönüştürmek akıl harcı değildir’
Önyargıların giyotinine, siyasi angajmanların mayınlı alanına ülkemizi teslim etmek vatan ve millet sevgisiyle şüphesiz bağdaşmayacaktır. Şayet bir toplum sözleşmesinin hazırlanmasına güçlü vurgu yapıyorsak, önce uzlaşmanın erdemine bağlanmamız, sübjektif değerlendirmelerin tutsaklığından da derhal sıyrılmamız gerekecektir. Sıkılı yumruklarla, ideolojik taassuplarla anayasa yapmak ne bugün ne de tarihte mümkün olmuştur. Siyaseti gladyatör arenasına dönüştürmek akıl harcı değildir. Bu devlet bizimdir. Bu millet biziz. Cumhuriyet, cumhurun aziz mükâfatıdır.
Daha iyiyi bulmak, daha güzele ulaşmak, daha kaynaşmış ve kucaklaşmış bir devlet ve toplum düzenine vasıl olmak ütopya olarak görülmemelidir. Milletler ve medeniyetler mücadelesinin kızıştığı, yeni bir dünya tasarımının siyasi ve entelektüel çevrelerde hararetle konuşulduğu, Kovid-19 sonrası dönemde bildiklerimizin tamamen dışında bir dünya tablosunun yeşermeye başlayacağının öngörüldüğü bir zamanda, ayağımıza pranga vurduramayız, var olan prangaların kalmasına da göz yumamayız.”
Bahçeli, devamında MHP’nin yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını bitirdiğini ve metin yazımının sonuçlandığını duyurdu.
‘Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa’ adıyla hazırlanan öneriyle ilgili Bahçeli, “Metin hazırlanırken mevcut anayasa, geçmiş dönem Osmanlı, Türk anayasaları, dünya anayasaları, uluslararası insan hakları sözleşmeleri, bugüne kadar hazırlanmış anayasa önerileri ve raporları, bilimsel yayınlar dikkatle incelenmiş, kuyumcu hassasiyetiyle analiz edilmiştir” diye konuştu.
Bu çalışmayı kamuoyuna ve siyasi partilere bugün itibariyle sunacaklarını belirten Bahçeli, yürürlükteki anayasada yapılan eklemeler ya da mülga edilen maddelerle birlikte konu bütünlüğünün kalmadığını söyledi.
Kendi anayasa önerilerinde, mümkün olduğunca her bir konunun tek bir madde içinde düzenlendiğini ifade eden Bahçeli, “Maddeler içinde anayasal değerde olmayan ve anayasa ile düzenlenmesi zorunlu olmayan başlıklar ayıklanmıştır. Ayrıca maddelerde sürekli tekrar edilen bazı hususlar, genel esaslarda tüm maddeler bakımından ortak hüküm haline getirilerek yeni bir tekrara düşülmesi engellenmiştir. Anayasanın maddelerinde fıkralar numaralandırılmamıştır. Osmanlı-Türk anayasalarında diğer kanunlardan farklı olarak anayasalar için fıkralara numara verilmemiştir” bilgisini verdi.
Bahçeli, 100 maddelik yeni anayasa önerilerinin temel özelliklerini özet halinde şu şekilde sıraladı:
“➢ Anayasa önerimiz, ‘Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler’ şeklinde dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır.
➢ Şekli bakımdan kısa ya da uzun bir anayasa değil, ‘Kaliteli temel kanun’ anlayışı ile çatısı örülmüştür.
➢ Anayasanın başlangıcı, dünyada 164 ülke anayasa başlangıçları incelenerek, Türk milletinin ortak değerlerini kucaklayan ve muasır devlet olmanın gereklerini dikkate alan bir yaklaşımla yazılmıştır.
➢ Başlangıca, ‘Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti’ düsturu ile giriş yapılmıştır.
➢ Devletin genel esasları ilk beş maddede düzenlen, ‘Devletin şekli ve nitelikleri’ aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında ‘Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez’ denilmiştir.
➢ Anayasa’nın ikinci kısmında ‘Temel Hak ve Ödevler’ düzenlenmiş, birinci bölümde tüm haklara dair ortak rejimi belirleyen ‘Genel Hükümler’ yer almış, ikinci bölümde ‘Haklar ve Hürriyetler’ başlığı ile temel hak ve hürriyetler ‘sınıflandırılmadan’ en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur.
➢ Temel haklara dair genel rejimde ‘Hakların bütünlüğü’ yaklaşımı esas alınmış, sınırlama rejimi tek bir maddede düzenlenmiş, temel hak ve hürriyetlerin korunması kenar başlığı altında yeni bir madde eklenmiştir.
➢ Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.
➢ Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş, hakları düzenleyen maddelerde sadece ek güvencelere yer verilmiştir.
➢ Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşım gerçek anlamıyla buluşturulmuştur.
➢ Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde ‘Cumhuriyetin Temel Organları’, yasama, yürütme ve yargı başlıkları ile düzenlenmiş, Yasama organı için ‘Milli birliği sağlama’, yürütme için ‘Kurumsallaşmış başkanlık sistemi’, yargı için ‘Bağımsız ve tarafsız yapılanma’ anlayışı ön plana çıkarılmıştır.
➢ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan ‘Milli birliği sağlama’ misyonu daha da güçlendirilmiştir.
➢ Bu kapsamda TBMM Başkanı’na ‘Tarafsız konumuyla’ milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yüklenmiştir.
➢ TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, antlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında kuvvetlendirilmiştir.
➢ Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.
➢ Yürütme organı ‘Başkan’ ve ‘İdare’ şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş, Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde ‘kurumsal yapıya’ kavuşturulmuş, Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiş, Başkanlık Kararnameleri ile kanunların münhasır yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlenmiştir.
➢ Türkiye’nin üniter yapısına uygun olarak, idarenin kuruluşunda ‘kanunilik ilkesi’ sağlam ve sağlıklı bir içeriğe taşınmıştır.
➢ Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilerek, idari yapılanmada ‘il esası’ korunmuştur.
➢ Anayasal kurumlardan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Kurumu varlığını sürdürmüş, Diyanet İşleri başkanlığı ‘Türkiye Diyanet Kurumu’ olarak yeniden yapılandırılmış, Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumunda TBMM’nin yetkileri artırılmış, yeni bir kurum olarak ‘Türkiye Liyakat Kurumu’ önerilmiş ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.
➢ Yargı organının yapılanmasında, ‘Yargı ayrılığı sistemi’ devam ettirilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu, ‘Yargı Yüksek Kurulu’ adıyla yeniden ele alınmış, avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış, Anayasa Mahkemesi yüksek mahkeme değil, özel bir statüde düzenlenmiş, Yüce Divan yargılaması ve siyasi parti kapatma davaları ‘Yüce Divan’ adıyla oluşturulan yeni bir mahkemeye verilmiş, Yüksek Mahkemeler başlığı altında Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun statüsü açıklığa kavuşturulmuş, yargıya ilişkin üye seçiminde TBMM’nin yetkileri genişletilmiştir.
➢ Anayasa’nın son kısmında değiştirilme usulü genel olarak korunmuş, Anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yetki verilmiştir.”