YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bir sırrı açıklıyorum; en büyük sığınağım annemin elleri, avuçları olmuştur. Hayatı da şefkati de tarif edecek iki kelime: Annemin elleri!
Ayaklarının altında cennet olan birinin, ellerinin altında nelerin olabileceğini tahmin etmeye insanın aklı, havsalası yetersiz kalır!
İnanıyorum ki, hangi eve anne kokusu sinmişse, o ev mutludur, huzurludur. Kırlentlerdeki örgülerden, tabaktaki kaşıklara, pencerelerdeki ışıl ışıllıktan, balkondaki çamaşırlara kadar her yere siner anne kokusu.
Ve dünyalara değişmem annemin kokusunu.
Bütün parfümleri bir kocaman bir şişeye boca edip önüme sunsanız da, bir damla anne kokusuna değişmem yeminle.
Bugün yaşım kaç oldu, hâlâ gördüğümde ilk önce avuçlarına sarılır, doya doya ciğerlerime çekerim ki annemin ellerini, kokusu zerrelerime işlesin, içimde öyle derinlere, öyle köşe bucak yerlere kadar ulaşsın diye. İçim ilk doğduğum günkü gibi tertemiz, dezenfekte olsun ve anne koksun isterim. Dünyanın tüm mikroplarını, kirlerini temizleyen tek iksirdir anne kokusu.
Dünya adına ilk tanıdığım eller onunkilerdi.
Süt kokusu onun elleriyle bütünleşince muhteşem bir aromaya dönüşür çünkü. Kokusunu ellerine toplar ondan bana bulaştırırdı sanki. Bu yüzden/yediğim içtiğimde de, giydiğim/uyuduğumda da annemin ellerinin kokusu vardı.
Yıllar boyu en huzurlu uykularımı yastık yerine başımı onun avuçlarına koyarak uyudum ben.
Bütün yemekler onun ellerinin kokusu bulaştığı için lezzetliydi, çay tiryakisi olmuşsam bugün, annemin bardaktaki kokusu yüzündendir, bundan eminim. Ve çocuklar yabancıyken dünyaya daha yeni geldiklerinden anneyi önce ellerinden, ellerindeki anne kokusundan tanırlar bilirim.
Bir çocuk ki, ruhundaki anne parmak izini hiç silmezse, dünya ona cennet olur. Dua anne dudaklarından çıkıp, anne avuçlarıyla yükseliyorsa arşa değerli olur. Bugün dünya daha kötü, daha rezil, daha berbat değilse, nedeni anne elleridir emin olun.
Yoklayın şöyle bir çocukluk ve hastalıkla ilgili anılarınızı. Hemen hepsinde anne ellerini, o ellerin izlerini göreceksiniz. Kaynar kazan gibi fokurdayan alınlardaki ateşi alan buzul bir kaynağa dönüşür kimi zaman. Bazen ise tir tir titreyen bedeni, sımsıcak bir havlu gibi yumuşacık sarar ve ısıtır anne elleri. Ve elbette tüm bu hatıralara süt buğusu gibi bir koku eşlik eder. Öyle bir koku ki eşi benzeri olmayan, tarifi formülü olmayan bir rayiha!
Bugün bile hâlâ, her fırsatta yalan söyler, ‘anne baksana ateşim mi var’ diye anlımı onun avucuna dayar birkaç saniyelik mutluluk vadisine dalarım.
“Anne bir okusana” isimli bir ağrı kesicimiz vardır bizim a dostlar!
Ne varsa mücerrede dair faydalı ve kutsi, anne avuçlarında müşahhaslaşır katiyen. Rahmani bir dokunuş, cennetten katıklanan bir ıtırlıkla anneden bulaşır bize daha onun karnındayken. Siz göbek kordonunun neye yaradığınız zannediyorsunuz bilmem ama kesildikten sonra parmaklarıyla çoğalan bir temas noktasıdır anne ve evladı için.
Ve bilir misiniz, her çocuğun kaderi çizilidir annenin ellerinde!
Sizi bilmem ama benim ilk ve en güvenli sığınağımdı annemin elleri. Şimdi kocaman adam olduğumu şu günlerde bile, sığabilirim diye düşünüyorum o kutsal limana. Yine inanıyorum ki, hesaba çekilirken bile o eller tutarsa paçalarımdan bir yere, merhametlilerin en merhametlisi de merhamet eder bana.
Yıllar yıllar önce bir belgesel izlemiştim. İsmi Askerler’di. Bir komutan anlatıyordu: “Kaç kişi canını kucağımda teslim etti sayısını bile hatırlamıyorum. Ama bildiğim şey, canını teslim eden askerlerin hepsinin son kelimesi ‘anne’ idi!”
Teknoloji koku transferini becerene kadar, annemin ellerinin kokusunun hayaliyle yetinmek zorunda kalacağıma üzülüyorum sadece.
Dün bir cümle okudum bir yerlerde. “Kaybedeceğini bildiğin şeylerin kıymetini bil” diyordu.
İşte bu bilinçle avuçlarına gömüp yüzümüzü, kokusunu ruhumuza çekerek öpmeliyiz annemizin ellerini.
Anneler gününüz de kutlu olsun bu arada!
Kaynak: Tr724