HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in 8. videosu, AKP rejimini uluslararası arenada zor durumda bırakacak. Zira Peker’in açıklamalarına göre 19 Ocak 2014’te durdurulan MİT TIR’larındaki silah ve mühimmatlar, iktidarın emriyle SADAT tarafından Suriye’deki terör gruplarına gönderiliyordu. Peker, kendi isminin kullanılarak TIR’larla silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığını söylüyor son videosunda.
Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar’ manşeti sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazeteci Can Dündar’ı, “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.” diyerek tehdit etmişti. Dündar tutuklandı, yargılandı, ceza aldı. Yetmedi, mal varlığına çöküldü. Ancak öyle görünüyor ki, artık Erdoğan için ‘bedel’ ödeme zamanı yaklaşıyor. Zira Peker’in iddiaları rejimin ‘savaş suçu’ işlediğini gösteriyor.
SAVCILAR, HAKİMLER YILLARDIR TUTUKLU
Sedat Peker’in açıklamaları silah yüklü MİT TIR’ları soruşturmasını yürüttüğü için ihraç edilen, tutuklanan polis, hakim ve savcıları yeniden gündeme getirdi. Peker’in açıklamaları ve eldeki diğer belge ve delillere göre o TIR’larda silah ve mühimmat olduğu kesinleşti. MİT’e kumpas kurulduğu iddialarının da hiçbir hukuki dayanağı kalmadı. O halde o polis, savcı ve hakimler yıllardır neden tutuklu?
Organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in son videosunda MİT TIR’larıyla ilgili yaptığı açıklamalar gündeme bomba gibi düştü. Peker’in açıklamalarına göre iktidar resmen savaş suçu işlemişti. Peker, 2014 yılı ocak ayında durdurulan MİT’e ait 3 TIR’da ele geçirilen silahların, Suriye’de El Nusra’ya gönderildiğini itiraf etti. Peker’in açıklamalarına göre silahlar kendi ismiyle, SADAT aracılığıyla sevk ediliyor ve karşılığında ‘ham petrol’ alınıyordu. “Pandora’nın ilk kutusunu açalım,” diyen Peker, sistemin nasıl işlediğini videoda ayrıntılı olarak anlatıyor.
NEREDEN NEREYE!
Peki ne olmuştu? MİT TIR’ları meselesi neydi? Neler yaşanmıştı?
19 Ocak 2014’te Suriye’ye giden 3 TIR, yapılan bir ihbar üzerine Hatay’da durduruldu. İhbarda söz konusu TIR’ların El Kaide terör örgütüne ait olduğu belirtiliyordu. İhbar ciddiydi zira örgüt bugüne kadar hem Türkiye’de hem dünyada çok sayıda terör eylemine imza atmıştı. Bu nedenle savcılar CMK’ya uygun olarak ‘derhal’ harekete geçti. TIR’lar polis ve jandarmanın ortak operasyonuyla durduruldu.
ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR BİRBİRİNİ İZLEDİ
İktidar şoke olmuştu. Haber ilk önce yalanlandı. Ancak görüntüler ve fotoğraflar internet sitelerine düşmüştü bile. İktidar temsilcilerinin her açıklaması bir öncekini yalanladı. Çelişkili açıklamalar birbirini izledi. Önce TIR’ların İHH’ya ait olduğu ileri sürüldü. Ancak ilerleyen günlerde savcıların olay yeri tutanağı ve Hatay Valisi’nin imzasını taşıyan yazı ortaya çıktı. TIR’ların MİT’e ait olduğu belirtiliyordu. Bunu üzerine iktidar temsilcileri TIR’ların MİT’e ait olduğu kabul etti. Ancak bu kez de TIR’ların içerisinde battaniye, giyim eşyası vs. gibi insani yardım olduğu ileri sürüldü.
DEVLET SIRRI KALKANI
İktidar temsilcilerine göre TIR’daki malzemeler devlet sırrı niteliğindeydi. 21 Ocak 2015’te konuşan Erdoğan, her şeyde olduğu gibi bunu da Cemaat’e bağladı: “Savcı, benim iznim, Adalet Bakanlığı’nın haberi olmadan böyle bir müdahalenin içine giremez. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ne getirip ne götürdüğüne bakamaz. Bu, paralel yapılanmanın diğer bir versiyonudur.”
SAVCILAR TUTUKLANDI
Skandalın patlak vermesinin ardından rejim en iyi bildiği işi yaptı. Operasyona katılan polisler, hakim ve savcıları görevden aldı. Savcı, asker ve polisler hakkında soruşturma başlatıldı. Bazı savcı, asker ve polislerin görev yerleri değiştirildi, bazıları açığa alındı, bazıları ise tutuklandı. 7 yıldır cezaevinde olan savcılar var.
SAVCI AZİZ TAKÇI: TIR’LAR AĞZINA KADAR SİLAH YÜKLÜYDÜ
Tutuklanan savcılardan biri Aziz Takçı’ydı. Mahkemedeki savunmasında, TIR’ların El Kaide terör örgütüne silah ve mühimmat götürdüğü ihbarı üzerine durdurulduğunu hatırlattı. Takçı, “Hukuka uygun bir arama emri var. El–Kaide’yi biz terör örgütü olarak biliyoruz. El–Kaide’nin terör örgütü olmadığını iddia eden var mı? Gidip orada malzemelere baktım, teyit ettim; ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı, başka değişik çaplı ebatlarda mühimmatı ben de gördüm.” diyecekti.
ERDOĞAN: SİLAH VE MÜHİMMATI BİZ GÖNDERDİK
Aziz Takçı, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ve il emniyet müdürüyle birlikte 500’e yakın polisin olay yerine geldiğini anlatıyor. Takçı’nın ifadesine göre Coş, kendisini arayarak, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, “Bu araçlar MİT’e ait, bu silah ve mühimmatı da biz gönderdik. Sayın savcı bey bu araçları bıraksın, biz bu konuda yasal düzenleme yapacağız.” dediğini iletiyor: “Sayın Valim dedim; bana iki satır yazı verin, altını imzalayayım. Biz de bu arkadaşları bırakalım. Bunu defaatle söyledim.”
İLK HABERİ AYDINLIK YAPTI
İktidar temsilcileri Cumhuriyet Gazetesi’ni hedef alıp, ajanlık yapmakla, devlet sırlarını ifşa etmekle suçluyor. Ancak konuya ilişkin ilk haber 21 Ocak 2014’te Aydınlık’ta yayınlandı. ‘İşte TIR’daki cephane’ başlıklı haberde, “Adana’da durdurulan MİT’e ait üç TIR’dan mühimmat çıktı. Aydınlık, arama fotoğraflarına ulaştı. TIR’larda ‘insani malzeme’ değil, top mermisi taşındığı belgelendi,” deniliyordu.
CUMHURİYET NEDEN HEDEF ALINDI?
Cumhuriyet Gazetesi ise o meşhur manşetini, 29 Mayıs 2014’te atacaktı. ‘İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar’ manşetiyle çıktı gazete. Haberde Can Dündar’ın imzası vardı. Haberde, söz konusu TIR’larla Suriye’deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia ediliyor, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler veriliyordu.
Aydınlık Gazetesi’ne yönelik tek kelime etmeyen iktidar temsilcileri, Cumhuriyet’i yerden yere vurdu. Zira başta Erdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Ahmet Davutoğlu olmak üzere bütün iktidar temsilcileri söz konusu TIR’larda ‘insani yardım’ olduğunu öne sürmüştü aylarca. Ancak görüntüler iktidarı yalanlamakla kalmadı, uluslararası bir skandalı da ortaya çıkardı. Türkiye, istihbarat teşkilatı eliyle başka bir ülkedeki muhaliflere silah ve mühimmat yardımı yapıyordu!
ÖYLE BIRAKMAM ONU, BEDELİNİ ÖDEYECEK
Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisi beklendiği gibi sert oldu. Katıldığı bir televizyon programında Can Dündar’ı açıktan tehdit etti: “MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.”
Erdoğan’ın açıklamalarından sonra açılan soruşturma kapsamında Can Dündar ve gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül, 26 Kasım 2015’te tutuklandı. İki isim, AYM’nin ‘hak ihlali’ kararı üzerine 92 gün sonra tahliye edildi.
BAYIKBUCAK TÜRKMENLERİ: BİZE GELEN YARDIM YOK
Erdoğan’a göre söz konusu TIR’larda Bayırbucak Türkmenleri için insani yardım malzemeleri vardı. Ancak Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Hüseyin El Abdullah, söz konusu dönemde yaptığı açıklamada, “Türkmenlere yardım getiren bir TIR yok.” dedi. Bir diğer Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Abdurrahman Mustafa ise “Böyle bir yardımla ilgili bir bilgim yok.” ifadelerini kullanmıştı.
BATTANİYENİN NESİ DEVLET SIRRI?
Görüldüğü gibi iktidarın iddialarını destekleyecek hiçbir somut delil yoktu. Aksine, bütün belgeler, görüntüler ve demeçler o TIR’larda silah ve mühimmat olduğunu, söz konusu cephanenin de El Nusra’ya gönderildiğini gösteriyordu.
Öncelikle o TIR’larda ‘insani yardım’ olmadığı görüntülerle sabit. Kaldı ki eğer TIR’larda battaniye vs. var idiyse neden ‘devlet sırrı’ sayılarak gazeteciler ‘casuslukla’ suçlanıyor?
O silahlar, cephaneler Türkmenlere de gitmiyordu. Zira Türkmenlere gitseydi Nusra Cephesi’nin kontrolündeki Reyhanlı kapısı tercih edilmezdi. Kaldı ki o silahların Türkmenlere gittiğini varsayalım; eğer bu yasal ve uluslararası hukuka uygun bir sevkiyat ise neden gizli yapılıyor?
ULUSLARARASI SUÇ, GAZETECİLERİN ÜZERİNE YIKILIYOR
Ayrıca silahların IŞİD’e değil de Türkmenlere gitmesi, sevkiyatı ‘yasal’ hale getirir mi? Zira MİT’in o tarihte uluslararası silah sevk etmek gibi bir görevi yoktu…
Ayrıca TIR’lar yakalanınca MİT, “Malzeme bizim. Türkiye içi birimler arası nakil işlemi yapılıyor” diye savcılığa yazı göndermişti. Hani Türkmenlere gidiyordu? Daha onlarca soru sorulabilir bu konuyla ilgili. Nereden bakarsanız bakın, uluslararası bir skandal var karşınızda.
MİT’çiler ‘terör’ eylemine katılıyor
MİT TIR’ları soruşturmasının tutuklu savcılarından Özcan Şişman, mahkemedeki ifadesinde önemli açıklama ve ifşalarda bulunmuştu. Şişman, yapılan ihbarın ciddi olduğunu anlatırken geçmişte yaşanan terör eylemlerine dikkat çekti. MİT’e kumpas kurma iddiasını yalanladı.
MİT adına çalışan bazı görevlilerin bizzat terör eylemlerine katıldığını tespit ettiklerini söyleyecekti: “Bir olayı araştırırken, hasbelkader olaya araştırırken karşımıza kamu görevlileri çıktı. Cilvegözü patlaması yaşanmıştı, 2013 yılı şubat ayında. Bu patlamada da Suriye istihbaratı adına eyleme karışan 4 kişinin olaydan hemen önce kullandıkları SİM kartının MİT’in bir muhbiri tarafından temin edildiğini tespit ettik. O olayda 14 kişi hayatını kaybetmişti. Bizim devletimiz adına çalışan birisi nasıl böyle bir olaya karışıyor? Ben bunu araştırmak zorundayım. İnsanlar hayatını kaybetmiş.”
REYHANLI’DA MİT İZİNE RASTLADIK
“Bazı kamu görevlilerinin terörle istihbarat arasındaki dengeyi koruyamamaları tesadüfen bizim soruşturmalarımız sırasında ortaya çıktı. Yine Reyhanlı soruşturmasında H.T. isimli şahsın istihbarat adına iş yapan kişi olduğunu tespit ettik. Bu şahsın daha sonra Niğde Ulukışla’daki terör saldırısına karışan IŞİD militanlarını Türkiye’ye geçiren kişi olduğu tespit edildi. Bu şahısla ilgili dava açıldı, iddianameyi gördüm. Bu şahsı gören Reyhanlı saldırısından tutuklu sanıklardan ikisi mahkemedeki ifadesinde, “Bizi Reyhanlı olayına karıştıran kişi H.T. isimli bu şahıstır. Biz ne yaptıysak bunun telkini ile yaptık.” demiştir. Reyhanlı’ya da bazı kamu görevlilerinin karışmış olma ihtimalini de bir anlamda görmüştük.”
EMNİYET’TE EL KAİDE UNSURLARI
“Emniyet İstihbarat’tan da bu tür buna benzer terör unsurlarına karışan kişiler vardı. Mesela El Kaide’ye yakın kişileri İstanbul’dan araç çaldırıp IŞİD’e götürdüklerine yönelik tespitlerimiz de var. Devlet içerisinde birisi yanlış yapıyorsa savcı olarak bunu tespit etme zorundayım. Önümüzde somut yaşadığımız saldırılar var.”