Tecavüzcülerin kolluktan olması tesadüf değil’ diyen Mehmet Emin Gün: Kolluk için ‘devletin vitrini’ demek mümkün ve Türkiye’nin oldukça kirlenmiş bir vitrini var
Türkiye, çocuk istismarında dünyada 3. sırada yer alıyor. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun “20 Kasım 2020 Dünya Çocuk Hakları Günü Raporu”na göre ise 2020 yılının ilk 10 ayında en az 226 çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. Batman’da İpek Er’e tecavüz ederek intihara sürükleyen uzman çavuş Musa Orhan’ın serbest bırakılması, Gercüş’te bir çocuğa, aralarında uzman çavuş, polis ve korucuların da olduğu iddia edilen 27 kişinin tecavüz etmesi, yine Şırnak’ta bir uzman çavuşun bir çocuğu taciz etmesi gibi kamuoyunun gündemine oturan olaylarda, zanlıların kolluk görevlileri olması ve onların cezasızlıkla korunması söz konusu.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Mehmet Emin Gün, bölgede son dönemde artan istismar politikalarını Mezopotamya Ajansı’ndan Eylem Akdağ’a değerlendirdi.
‘Sahte duruşmalar yapılıyor’
Cezasızlık politikasının kadın cinayetleri ve çocuk istismarı vakalarında yadsınamaz bir sebep olduğunu dile getiren Gün, karşılaşılan cinsel istismar ve kadın cinayetleri suçlarının altında çok ciddi bir toplumsal çürümenin yattığını ifade etti. İzlenen bu cezasızlık politikalarında ise totaliter rejimin yansımalarının olduğunu belirten Gün, “Yargı, totaliter rejimin yansımalarıyla toplumsal çürümeyi legalize ederek, teatral sahtelikle duruşmalar gerçekleştiriyor. Cezasızlık politikası bir diğerini özendiren, faile bu cesareti veren bir mekanizma. Yargı sisteminin cezasızlık politikasıyla sebebiyet verdiği bu artış, çok büyük bir ortak olduğu anlamına geliyor” dedi.
‘Cezasızlık suça teşviktir’
Özellikle son zamanlarda bölge kentlerinde karşılaştıkları istismar vakalarında faillerin kolluk görevlileri olmasının tesadüf olmadığının altını çizen Gün, kollukyargı ilişkisine yönelik şunları söyledi: “Kolluk resmi ideolojiye en hızlı adapte olan sistem. Kolluk için ‘devletin vitrini’ demek mümkün ve Türkiye’nin oldukça kirlenmiş bir vitrini var. Bunu kolluğun fail olduğu istismar vakalarında çok net görüyoruz. Devlet ısrarla kirlenmiş olan bu vitrini, örtmeye çalışma ve daha parlak gösterme çabasında. Devlet, kolluk görevlerini koruyan bir pozisyonda, bunu Musa Orhan’da gördük. Devlet, Musa Orhan’ı korumamış olsaydı, Gercüş olayı yaşanmayacaktı. Yaşanmış olsaydı bile çok daha şeffaf bir süreç işleyecekti. Yargının talimatla çalışması ve cezasızlık politikasındaki ısrarı, suç işlemeye teşvik edici oluyor. Bu tür dosyaların da sürekli gizli yürütülmesinin aynı amaca hizmet ettiğini düşünüyoruz.”
Çocuklar nesneleştirildi
Çocuk hakları alanının, öznenin kendi hakkını savunamadığı bir duruma geldiğine değinen Gün, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Hak sahibi olan çocukken, bu hakkı savunan yetişkin oluyor. Özne olan çocuk neredeyse nesne haline getirilmiş durumda. Kadın haklarını kadınlar savunuyor, birbirlerini anlıyor, o empatiyi kuruyorlar ama çocuk haklarında aynı şey söz konusu değil. Çok fazla sayıda insanın, bu alanda zarar vermeyen hak savunuculuğu ile çalışması gerek. Umarım, çocukların kendi haklarını savunabildiği bir ülke haline gelebiliriz.”