27 Eylül’de Dağlık Karabağ meselesi bir kez daha iki ülke arasında askeri çatışmaya dönüşünce gözler bunun bölgedeki yansımalarına da çevrildi. 1990’lardan bu yana en sert çatışma haline gelen durum her iki tarafta da askeri ve sivil kayıplara neden olurken ülkelerin hamileri pozisyonunda olan Rusya ve Türkiye arasında nasıl bir etkileşim yaşanacağı dikkatle takip ediliyor.
Kırım, Suriye ve Libya ile hali hazırda örselenmiş olan Rusya-Türkiye ilişkileri son olarak Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ çatışmasından nasıl etkilenecek? Taraflar gelişmelere ne derecede müdahil olabilir veya olmalı?
Rusya analisti Dr. Kerim Has’a göre, Moskova ile iyi geçinmeyen Başbakan Nikol Paşinyan yönetimine karşı Putin bir süredir Bakü sopasını gösteriyor ve Ermeni hükümetinin zayıflaması adına gelişmeleri fırsat olarak görüyor.
Dr. Has, bir noktaya kadar Erivan’ın zemin kaybetmesine göz yumacağını bir noktadan sonra ise devreye girerek günü kurtaran taraf olduğunu Ermenistan halkına göstereceğini düşünerek şunları söylüyor:
“Moskova’nın Paşinyan’dan ciddi rahatsızlığı var ve bu yönetimi Belarus gibi hizaya getirmek istiyorlar. Putin ile yakın ilişkileri olan kişileri görevden alması, uluslararası kuruluşlarda ve lobi organizasyonlarındaki pozisyonları kendi adamları ile değiştirmesi tüm bunlar Rusya’nın sinir uçları ile oynamak oldu. Örneğin istihbarat servisinin başında daha önce Rusya’ya çalışmış olan ismi görevden aldı veya Putin’in dostu olan eski Cumhurbaşkanı’nı hapse atıldı. Bunlar gibi daha birçok örnek yaşandı.”
Ermenistan’ın batıya açılımının Moskova’da sorun olarak görüldüğünü aktaran Has, Dağlık Karabağ meselesinin bu nedenle Putin tarafından farklı şekilde değerlendirildiğini anlatıyor.
Sesi İdlib’den duyulabilir
Türkiye ile Rusya arasında Libya ve Suriye’de bir vesayet savaşı söz konusu olduğunu aktaran Has Dağlık Karabağ’da ise henüz bu noktaya gelinmediğini belirtiyor.
Nisan 2016’da da 4 günlük bir savaş yaşanmış ve Moskova arabuluculuk yaparak ateşkes sağlamıştı. Türkiye ile uçak krizine denk gelen bu tarihlerde Moskova’nın olaylarda Türkiye’nin parmağı olduğundan şüphelenmiş olduğunu belirten Has, bugün yaşanan gelişmelerde de yabancı savaşçıların bölgeye gelmesi konusunda açıkça Türkiye ifadesi kullanılmadan dolaylı suçlama yapıldığına dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Rusya’da Türkiye’nin suçlanması konusunda bir konsensus olsa da biraz önce saydığım sebeplerden ötürü her anlamda Moskova’nın olanlara göz yumduğu da düşünülüyor. Ancak Türkiye’ye bu bölgenin Libya veya İdlib olmadığı Kafkasya olduğu, Rusya’nın arka bahçesi olduğu da bir şekilde hatırlatılacak gibime geliyor. Ben bu noktada hemen değilse bile bir zaman sonra Rusya’nın kırmızı çizgileri geçilirse sesin İdlib’den duyulabileceğini sanıyorum.”
Rusya’nın kırmızı çizgileri
Türkiye’nin gelişmelere ne derece müdahil olabileceği bağlamında Rusya’nın rezervleri olduğuna dikkat çeken Has, örneğin Azerbaycan’a drone satılması, ticari anlaşmaların veya destek açıklamalarının sıkıntı olarak görülmediğini fakat Türkiye’den gelebilecek silah ve insan desteğinin daha geniş boyutta askeri ve sivil kayıplara yol açması durumunda Moskova’nın tepki vereceğini öne sürüyor:
“Şu an Şubat ayında İdlib’te olan durumdaki gibiyiz. Rusya o dönem de bir sürü açıklama yapmış Türkiye’inn bölgede militanlarla teröristlerle iç içe olduğunu ileri sürmüştü. Bir hafta sonra da askerler şehit edilmişti.”
Ateşkes yakın mı?
Çatışmalardan bu yana geçen 9 gün içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin arasında henüz bir telefon görüşmesi olmadı. Sahadaki dengeler nedeniyle şimdilik böyle bir iletişime gerek görülmediği anlaşılıyor.
Dışişleri Bakanları düzeyinde 27 Eylül’de gerçekleşen görüşmede de bir sonuç elde edilememişti.
Bu sırada Erdoğan açıklamalarında Ermenistan’ı bölgedeki barış ve istikrara en büyük tehdit olarak işaret ederken Türkiye konu üzerinde iktidar ve muhalefetin aynı çizgide yer aldığı görülüyor. Hem Azeri hem de Türk yetkililer ateşkes görüşmeleri için Ermenistan’ın Karabağ’daki işgal ettiği bölgelerden çıkmasını ön şart olarak koşuyor.
Konuya ilişkin olarak son gelişme ise 5 Ekim Pazartesi günü ABD, Rusya ve Fransa’dan Dağlık Karabağ için ortak yapılan ateşkes çağrısı oldu.
Rusya’nın pozisyonu daha mı avantajlı?
Türkiye’de oluşan bu birlik ile ABD, AB, Çin ve Rusya’dan gelen tepkiler kulakardı edilmeye devam ederken Rusya’nın Türkiye’ye kıyasla daha dengeli bir pozisyon aldığını düşünen Atlantik Konseyi’nin Avraysa Merkezi analisti ve The Middle East Institute’da ziyaretçi araştırma görevlisi olan bölge uzmanı Dmitar Bechev, İlham Aliyev ile de yakın ilişkiler kuran Putin’in bu denge politikası ile iki başkent üzerinde daha fazla etki oluşturduğunu düşünüyor. Bu durum bazen ateşkesi sağlayabilecek arabulucu olma imkanını veriyor bazen de Erivan veya Bakü üzerinde baskı kurma işlevi görüyor.
Bechev’e göre konu Azeri-Ermeni ilişkiler olduğunda Rusya ile Türkiye’nin çıkarlarının çatışıyor ancak Rusya’nın daha dengeli bir pozisyonda durması uluslararası arenada daha çok kabul görüyor ve Moskova’nın elini güçlendiriyor.
Bechev şunları kaydediyor:
“Suriye ve Libya’da olduğu gibi Erdoğan Putin ile bir anlaşmaya varmayı arzu ediyor olabilir. Böyle bir anlaşma için önce Azerilerin bölgede askeri olarak alan kazandırmasını da bekliyor olabilir ki masaya eli güçlü şekilde oturabilsin.”
“Türkiye’nin masadaki gücü Azeri ordusunun başarısına bağlı”
Barış müzakereleri masasında bulunmak ve Minsk grubundaki etkinliğini arttırmanın Türkiye açısından önemli görüldüğüne değinen Bechev, bu hedefin tamamen Azeri ordusunun başarısına bağlı olduğunu hatırlatarak başarısızlık halinde statükonun Rusya’nın elini güçlendireceğine vurgu yapıyor.
Rusya’nın Dağlık Karabağ konusunda Avrupa ve Amerika ile aynı çizgide olmasının da büyük avantaj oluşturduğunu ifade ederek şunlara dikkat çekiyor:
“Rusya bu konuda sadece ABD ve Fransa ile değil muhtemelen İran ile de çalışıyor. Her ne kadar Tahran İran üzerinden Ermenistan’a Rus askeri malzemelerinin gönderildiğini reddetse de İran yönetiminin Azerbaycan’ın İsrail ve Suudi Arabistan ile yakın ilişkilerinden hiç memnun olmadığı biliniyor.”
Bechev’e göre bölgede kartlarını henüz oynamamış tek taraf Rusya ve Putin bunun için doğru zamanı bekliyor.