Gazi üsteğmen Musa Kılıçaslan, 16 Temmuz 2016 sabahı dipçikle ve elektroşok cihazıyla gözaltına alındı. Kaldırım taşı ve sopalarla lince tabi tutuldu. Protezli bacağına vurulan darbeler nedeniyle yürüyemez hale geldi.
Halini gören doktor, ‘kaburgan kırılmış, beyin travması geçirmiş olabilirsin” demesine rağmen darp ve cebir yoktur diye rapor yazdı, tekrar TEM’e gönderdi. Yerinden kalkamadığı için Ankara TEM’in spor salonunda idrar ve kan gölünün içinde yatmak zorunda kalan gazi Kılıçaslan 9 gün işkence gördü.
Gazi Üsteğmen yaşadıklarını anlattığı ifade tutanağını gazeteci Sevinç Özarslan yayınladı.
“16 Temmuz 2016 tarihinden sonra 24 Temmuz 2016 tarihine kadar geçen gözaltı sürecinde bir gazinin yaşadıklarını anlatacağım şimdi size. 16 Temmuz sabahında dipçik darbeleri ve elektro şok cihazı ile gözaltına alındım. Ben aslında… Benim annem burada da; bi dışarı çıkartsak ondan sonra…
BAŞKAN: Bulunmasını istemiyor musun annenin?
SANIK MUSA KILIÇASLAN: Bunları duymasını istemiyorum açıkçası.
BAŞKAN: İsmi nedir annenin?
SANIK MUSA KILIÇASLAN: Zeliha.
BAŞKAN: Zeliha hanım oğlunuz savunması sırasında bulunmanızı istemiyor.
SANIK MUSA KILIÇASLAN: Savunmada değil işkence kısmında bulunmasını istemiyorum, ondan sonra gelebilir. Babam doğuda zaten, bu kısımlar bittikten sonra ben söyleyince tekrar içeriye girer kendisi…”
Bu konuşma, 2012’de Van’da çıkan bir çatışmada gazi olan Musa Kılıçaslan ile Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı arasında Aralık 2019’da geçti. Mahkemede 20 sayfalık savunma yapan Musa Kılıçaslan, savunmasının son 10 sayfasında, 15 Temmuz’dan sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Spor Salonu’nda gördüğü işkenceleri anlattı
Gazi üsteğmen Musa Kılıçaslan, 16 Temmuz sabahı dipçikle ve elektroşok cihazıyla gözaltına alındı. Kaldırım taşı ve sopalarla lince tabi tutuldu. Protezli bacağına vurulan darbeler nedeniyle yürüyemez hale geldi. Halini gören doktor, ‘kaburgan kırılmış, beyin travması geçirmiş olabilirsin” demesine rağmen darp ve cebir yoktur diye rapor yazdı, tekrar TEM’e gönderdi. Yerinden kalkamadığı için Ankara TEM’in spor salonunda idrar ve kan gölünün içinde yatmak zorunda kalan gazi Kılıçaslan 9 gün işkence gördü.
“GİDİN DUVARIN DİBİNE YAPIN LAN!”
Ankara Tabip Odası raporunda 15 Temmuz Toplama Kampı olarak kayıtlara geçen Ankara TEM Spor Salonu’nun duvarlarının insan boyuna kadar olan kısımlarının kan içinde olduğu ortaya çıkmıştı. Musa Kılıçaslan o salonda hareket edemediği için kan ve idrar gölünün içinde bırakıldı. Anlattığı manzara 1980’lerde Diyarbakır Cezaevinde yapılan işkenceleri hatırlatıyor:
“… ben yerde yatarken duvarın dibinde görevli memura gelip tuvalet ihtiyaçlarının olduğunu ve tuvalete gitmek istediğini söyledi. Oradaki memur da gidin şu duvar dibine yapın lan dedi. Erler orada insanlar var, biz oraya tuvaletimizi yaparsak onların üzerine gider her yer idrar olur, dedi. Bunun üzerine bana ne kardeşim altına yap, diye bir ifade kullandı. Erler de mecburen gelip duvara idrarlarını yapmak zorunda kaldılar ve bu yapılan idrarlar yerde yatarken bizim bütün üzerimizi tabiri caizse kapladı. Elimizi, yüzümüzü her yerimizi yani her taraf kan ve idrar olmuştu.”
Musa Kılıçaslan, Çankaya Köşkü’nde şehit yakınları ve gaziler onuruna verilen iftar yemeğinde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa ve birlikte. 11 Temmuz 2014, saat 20.28.
“HEPİMİZ SENİN IRZINA GEÇERİZ”
Kılıçaslan’ın savunmasında sadece kendisine yapılanları anlatmıyor, tanık olduğu işkencelerle ilgili insanın kanını donduran ifadeleri de var. Aradan geçen 4 yıl sonunda kendisine yapılanları unuttuğunu ama polislerin genç bir kadın pilotu sabaha kadar dövmelerini, herkesin gözü önünde soymaya kalkmalarını ve “hepimiz burada senin ırzına geçeriz” tehditlerini hala kulaklarında yankılandığını söylüyor. Anlatacaklarının tarihi olaylar olduğunu ifade ediyor.
Füzelerden sorumlu diye evinden pijamasıyla gözaltına alınan kadın subayın, o gece evinden hiç çıkmadığı ortaya çıktı ve beraat etti. İşkence yapan polise ise gazilik unvanı verildi. Aynı şekilde Fuat Avni diye spor salonuna getirilen ama daha sonra Fuat Avni olmadığı anlaşılan bir gence işkence odasında işkence yapılıyor. Kılıçaslan, sabaha kadar çığlık atan gencin tir tir titrer haldeki görüntüsünü de unutamamış.
İŞKENCECİ İLE CEZAEVİNDE KARŞILAŞMA
Musa Kılıçaslan, işkenceleri yapan ekibin başındaki kişinin ismini vererek onunla kaderin garip bir cilvesi olarak cezaevinde nasıl karşılaştıklarını ise şöyle anlattı:
“Bir gün kapı açıldı cezaevinde kalıyoruz, koğuştan içeriye biri girdi ama adamın acayip bir korku var gözlerinde, içeriye girdi kimmiş TEM Şube Müdür Yardımcısı Bayram Çiftçi işkencenin başında bulunan yani. Neden tutuklanmış, fetöden. Neyse tabi korkunun sebebi şu; yani koğuştakilerin yarısına işkence yapmış o gece. Daha sonra korktuğu gibi olmadı, kimse herhangi bir fiske dahi vurmadı. Yanlış bir şey söylemedi kimse. Eşyaları alındı. Çay ikram edildi. Ondan sonra koğuş değiştirdi, ne oldu bilmiyorum. Ama hatırladığım bir şey var. Konuşurken sesi korkudan tir tir titriyordu, onu hatırlıyorum.”
“KANSER HASTALARINA BİLE RAPOR VERİLMEMESİ İÇİN KESİN TALİMAT VAR”
Halen Ankara Sincan T Tipi Cezaevinde tutuklu olan Kılıçaslan’a yapılan kötü muamele gözaltından sonra da devam etti. Protezli bacağını tedavi ettirebilmek için cezaevi yönetimine 1,5 yıl dilekçe yazmasına rağmen hiçbirine cevap verilmedi. Nihayet doktora gitmeyi başardığında ise aynen şu ifadeleri duydu: “fetöden tutuklu kanser hastalarına bile rapor verilmemesi konusunda kesin talimat var.”
GAZİ UNVANINI ERDOĞAN VERDİ
Jandarma Genel Komutanlığında üsteğmen olarak görev yapan Musa Kılıçaslan, Jandarma Özel Harekat’ta görev yaparken 2012’de Van’da gazi oldu. Sağ bacağına protez takıldı. İki sene Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezinde tedavi gördükten sonra tekrar görevinin başına döndü. Artık sadece masa başı işlerle ilgileniyordu.
Kılıçaslan gazilik unvanını Mart 2015’te Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen “Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Tevcihi” töreninde, 26 gazi ve şehit yakını ile birlikte Erdoğan’ın elinden aldı. Tören, Saray inşa edildikten sonra yapılan ilk merasimlerden biriydi.
Musa Kılıçaslan, gazilik unvanını Erdoğan’ın elinden alırken. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Mart 2015.
15 Temmuz gecesi, saat 20.00’de Ankara’daki evinde kızını uyutup kendisinin de onun yanına yattığını söyleyen Musa Kılıçaslan, terör saldırısı olduğunu saat 22.00’de öğrendiğini ve yıllarca terörle mücadele eden bir gazi subayı olarak birliğine gittiğini söylüyor. Hakkındaki iddiaları ve 3 yıl sonra ifade değiştiren tanıkların yalan beyanlarını savunmasında çürüten Kılıçaslan’ın gördüğü işkencelerin tamamını kendi ifadeleriyle sunuyoruz.
MUSA KILIÇASLAN’IN MAHKEME KAYITLARINA GEÇEN, KENDİ AĞZINDAN YAŞADIĞI VE TANIK OLDUĞU İŞKENCELER:
(Musa Kılıçaslan’ın savunmasının, ilk sayfası… Diğer sayfalar yazım kurallarına dikkat edilmeden ve ara verilmeden yazıldığı için tarafımızdan word’e aktarılıp aşağıya alınmıştır. S.Ö.)
“… Şimdi başkanım 15 Temmuz kısmına kadar ki yerlere geldik. Açıkçası bundan sonraki kısımları ben pek bahsetmek istemiyordum. İlk ifademde de bahsetmedim, ancak ilk ifademden sonraki geçen zorlu süreçte çaldığım bütün kapılar yüzüme kapandı ve bende bir gazinin neler yaşadığını mahşeri vicdanda … bulması için bazı ifadelerde bulunacağım. Özellikle sonuna kadar dinlemenizi istiyorum çünkü bağlama noktasını sonunda yapacağım.
“16 Temmuz 2016 tarihinden sonra 24 Temmuz 2016 tarihine kadar geçen gözaltı sürecinde bir gazinin yaşadıklarını anlatacağım şimdi size. 16 Temmuz sabahında dipçik darbeleri ve elektro şok cihazı ile gözaltına alındım. Ben aslında benim annem burada da bi dışarı çıkartsak ondan sonra…
BAŞKAN: Bulunmasını istemiyor musun annenin?
SANIK MUSA KILIÇARSLAN: Bunları duymasını istemiyorum açıkçası.
BAŞKAN: İsmi nedir annenin?
SANIK MUSA KILIÇARSLAN: Zeliha.
BAŞKAN: Zeliha hanım oğlunuz savunması sırasında bulunmanızı istemiyor.
SANIK MUSA KILIÇARSLAN: Savunmada değil işkence kısmında bulunmasını istemiyorum ondan sonra gelebilir. Babam doğuda zaten bu kısımlar bittikten sonra ben söyleyince tekrar içeriye girer kendisi.
Evet başkanım 16 Temmuz sabahında dipçik darbeleri ve elektro şok cihazları ile gözaltına alındım. Kendime geldiğimde herkes iç çamaşırları ile otobüslere bindiriliyordu. Otobüslere bindikten sonra C Nizamiye’nin (Jandarma Genel Komutanlığı) çıkışında kaldırım taşı ve sopalarla lince tabi tutuldum.
“TEKME, YUMRUK VE SOPA DARBELERİYLE KORİDORDAN GEÇTİK”
Yolda giderken başımızdaki polis memuru Ankara Emniyet Müdürlüğünün girişinde 300 kişilik bir polis grubunun koridor yapıp bizi beklediğini söyledi. Ellerimiz ters kelepçeli vaziyette ve iç çamaşırlı iken araçtan indik. Sadece kilodumuz kalmıştı. Birer birer bu koridordan tekme, yumruk ve sopa darbeleriyle geçtik. Oradan geçerken kafama, kaburgalarıma, kasığıma ve sağ bacağıma darbeler aldım.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Kaynak: Tr724