İnsan hakları savunucuları Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin’de Türkiye’nin destek verdiği silahlı gruplarca sivillere yönelik hak ihlallerinin devam ettiği endişesi içinde. Bölgeden sivillerin öldürüldüğü ve işkenceye maruz bırakıldığı haberleri geliyor.
Geçen hafta hak savunucularının sosyal medyada paylaştığı bir videoda, Afrin’de bir cezaevinde hapis tutulan en az 11 kadının görüntüleri paylaşıldı. El Hamza Tümeni ile Ceyş el-İslam arasında çıkan çatışmalar sırasında El Hamza Tümeni üyeleri tarafından gözaltına alındıkları iddia edilen kadınlara işkence yapıldığı ileri sürüldü.
Mayıs ayının sonuna doğru, 17 yaşındaki Melek Halil Cuma adlı bir genç kızın Afrin yakınlarındaki bir köyden, Türkiye’nin destek verdiği Sultan Murat Tugayları tarafından kaçırıldığı haberleri yayıldı. Cuma’nın ailesi, kızlarının nerede olduğunu hala bilmediklerini söylüyor.
Bölgedeki Azez yakınlarında da 24 yaşında bir kadının cesedi bulunmuştu. Türkiye’nin desteklediği, Esad rejimine muhalif silahlı grupların kontrolu altındaki bölgede ölü bulunan, kimliği tespit edilemeyen bu kadının da işkence yapılarak öldürüldüğü iddia ediliyor.
Yerel kaynakların aktardığına göre, Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu bölgede 2018 yılında Türkiye’nin destek sunduğu muhalif milislerin kontrolu büyük oranda ele geçirmesiyle beraber keyfi tutuklamalar, yağmalamalar ve insan kaçırma olayları arttı.
Uluslararası Af Örgütü’nün Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Philippe Nassif, “Afrin’de Türkiye destekli istilanın ardından Kürtler ve bazı dini azınlıklar toplu bir şekilde evlerini terk etmek zorunda kaldı. Gelgitler yaşayan hukuk düzeni yerel milis liderlerinin keyfine kaldı” şeklinde konuştu.
Bölgede kontrolu ellerinde tutan gruplar
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), El Hamza Tümeni ve Ceyş el-İslam’ın yanı sıra Afrin’in farklı bölgelerinde en az on Suriyeli silahlı grup faaliyet gösteriyor. Bunlar arasında Ulusal Özgürlük Cephesi ve Sultan Murat Tugayları, Ahrar el-Şakriye ve Süleyman Şah Tugayları gibi diğer İslamcı gruplar da var.
Hak savunucuları ve uzmanlar bu grupların yerel halka karşı sistematik ve sürekli bir şekilde suç işlediğini savunuyor.
Şu an İstanbul’da yaşayan eski bir Suriyeli general olan Ahmed Rahal, VOA’e yaptığı açıklamada, “Kuralsızlık bu bölgelerde çok yaygın” diyor ve ekliyor: “Bu bölgeyi kontrol eden silahlı gruplar, çıkarları için kendi aralarında sıklıkla savaşıyor. Sivilleri keyfi bir şekilde tutukluyor, sivillerin mallarına el koyuyor ve vergi kesiyor. Sivilleri sırf Kürt oldukları için hedef alıyorlar ve onları Suriye Demokratik Güçleri’yle bağlantılı olmakla suçluyorlar.”
Türkiye’nin sorumluluğu
Washington’daki düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan kıdemli Türkiye uzmanı Aykan Erdemir, “Türkiye hükümetinin silahlandırarak eğittiği ve mali destek sunduğu gruplar arasındaki çatışmaların Ankara için bir utanç kaynağı olmaya devam ettiği” görüşünde.
Türk yetkililerin bölgedeki vekalet savaşlarının önüne geçme ve Suriye’nin kuzeyindeki halkın güvenliğini sağlama konusunda başarılı olamadığını öne süren Erdemir, “Uluslararası camianın, Türkiye’nin destek verdiği milislerin insanlık suçu işlemelerinin önüne geçmek için acilen adım atması gerektiğini ve suç işleyenleri adalet karşısına çıkararak mağdurlara ve ailelerine tazminat ve destek gibi etkili çözümler üretmesi gerektiğini Türkiye’ye hatırlatması lazım” dedi.
Uluslararası Af Örgütü’nden Nassif de Türkiye’nin bölgedeki yerel silahlı grupların bir numaralı destekçisi olarak, “doğrudan ya da vekaleten kontrol altında tuttuğu bölgedeki insan hakları ihlallarinden sorumlu” olduğunu söylüyor.
Amerika baskısı
Türkiye ve Suriyeli müttefikleri 2019 yılının Ekim ayında Suriye’nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı yeni bir operasyon düzenlemiş ve bunun sonucunda bölgedeki binlerce sivil evlerini terk etmişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Çarşamba günü yayınladığı 2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nda bölgede on binlerce kişinin Türkiye operasyonu sonrasında evlerine döndüğü, ancak diğer taraftan binlercesinin de hala geri dönemediği kaydedildi.
Raporda, “İnsani yardım gözlemcileri, Türkiye’yle işbirliği içinde olan Suriyeli gruplardan korkuyor olmaları nedeniyle etnik ve dini azınlık gruplarındaki birçok sivilin hala bölgeye dönemediği” belirtiliyor.
Federal hükümet bünyesindeki partiler üstü ABD Uluslararası Dini Özgürlük Komisyonu’nun Nisan ayı raporunda da Amerika’nın Türkiye’ye Suriye’den çekilme planıyla ilgili tarih belirlemesi için baskı yapması gerektiği savunulmuştu.
Söz konusu raporda Türkiye’nin hem kendi ordusu hem de Suriyeli müttefiklerinin bölgede dini ve etnik temizlik yapmamasını ya da bölgedeki dini ve etnik azınlıkların diğer haklarını ihlal etmemelerini garanti altında alması gerektiği yönünde uyarı da yapıldı.
ABD Uluslararası Dini Özgürlük Komisyonu Başkanı Tony Perkins, Türkiye ve Suriyeli müttefiklerinin, Kürt, Hristiyan, Ezidi ve diğer etnik ve dini azınlıkların yaşadığı Afrin’e “başka işgalcı” unsurları da beraberinde getirdiklerini söyledi.
VOA’ye konuşan Perkins, “Afrin’de yaşananlar, Suriye’nin kuzeydoğusunda başka yerlerde nelerle karşılaşabileceğimizin habercisi olarak endişe verici” dedi.