Elif TURGUT
İstanbul
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YouTube’daki ‘Gençlerle Buluşma’ canlı yayınında yüz binlerce kişinin ‘dislike’ yani ‘beğenmeme’ tuşuna basmasıyla gündeme gelen “Z kuşağı” tartışması gündemdeki yerini koruyor. Büyük beklentiler yüklenen, teknolojiyle arası iyi, yeniliklere açık, öz güvenli, cesur ve iktidarın özellikle gençlik politikalarına tepkili bir kuşak olarak tanımlanan gençlik kesimi hakkında herkes konuştu. Bir tek onların sesi çıkmadı. Biz de sözü onlara verdik, Z kuşağının sorunları ne, neye tepki duyuyorlar, gelecekten beklentileri neler?
“Z KUŞAĞI BU ÜLKEDE GELECEK GÖRMÜYOR”
Cem Yıldız 20 yaşında bir tersane işçisi. Hiçbir plan yapamadığı için ‘robot’ gibi hisseden Cem, haksız olmadığını “Sabah kalkıp tersaneye geliyorum, akşam saat dokuza kadar çalışıyorum sonra servisle eve gidiyorum” cümlesiyle anlatıyor. O da ailenin, kardeşlerin ihtiyacı için çalışmaya başlamış. Geleceğe dair beklentisini “Kocaman bir hiç” olarak tarif eden Cem şöyle sürdürüyor sözlerini: “Bunun sebebi bence umutsuzluk, başka da bir şey yok. Memleketin gidişatını ben hiç iyi görmüyorum. Eminim “Z kuşağı”nın çoğu da benim gibi düşünüyordur. Bunu nereden mi biliyorum? Fırsat buldukça bilardo oynamaya gittiğim yerden. Oradaki arkadaşlara soruyorum, çoğu yurt dışına gitme derdinde. “Z kuşağı” bu ülkede gelecek göremiyor. Bu durum değişir mi, biraz zor ama imkansız değil. Bir şey yapmak lazım, en azından kendimiz için.”
“SENDİKA SORUNLARIMIZA SAHİP ÇIKMIYOR”
Adını vermek istemeyen 23 yaşındaki genç, Tuzla’da bir fabrikada çalışıyor ve bunun devam etmesini istiyor. Sendikalı olduğu için bazı avantajlara sahip olduğunu ama yeterli olmadığını düşünüyor. Pandemi sürecinde 3 ay kısa çalışma kapsamında izne çıkartılmış. Aylık 2 bin lira kısa çalışma ödeneği almış. Kısa çalışma ödeneğinin ileride alabileceği işsizlik maaşını olumsuz etkileyecek olmasına tepkili. Kısa çalışma ödeneğinin farklı bir fondan karşılanması gerektiğini düşünüyor. İşsiz kalma korkusu ve iş bulamama kaygısı var. Üstelik askerliğini de henüz yapmamış. Çatışmalar nedeniyle huzursuz olduğunu, bu nedenle şu ara askere gitmekten endişelendiğini söylüyor. Hayat pahalılığından, enflasyon oranının düşük gösterilmesinden, bundan dolayı maaşlara yansıyacak ücretlerin de etkilenmesinden şikayetçi. 3 ay izne ayrıldıktan sonra sendikal hakkı olan 6 aylık zammı, patronun “Çalışmadığınız için zamlar yansımayacak” diyerek vermemesine çok kızgın. Ülkenin en büyük sorununun ekonomi olduğunu, gençliğin bunu işsizlikle daha yoğun yaşadığını söylüyor. Fabrikasında yaşanan sorunlara sendikanın sessiz kalmasını eleştiriyor ve “Sendika bile sesini çıkarmıyor. Ben neden kendimi tehlikeye atıp işten kovulayım. Yanımda bile durmazlar” diyerek sendikaya olan güvensizliğini dile getiriyor.
“Z KUŞAĞI” SINIFLANDIRMASINI DOĞRU BULMUYOR
Serhat Tepeli: ‘Z kuşağı’ olarak adlandırılan ve üzerlerine belli karakteristik özellikler yüklenen bu gençler dikkatleri üzerlerine çekmiş durumdalar. Bu kuşak sınıflandırmasını ‘Z kuşağı’ndan örgütlü bir liseli olarak doğru bulmuyorum. Sınıflandırmanın neye göre, nasıl ve aslında neden olduğunu da anlamış değilim. Sonuçta kuşaklar olarak ayrılan gençlerin kendi dönemlerinde bu şekilde dikkatleri üzerlerine çekmelerinin temeli bazı sorunlara karşı verdikleri tepkiler. Ve aslında her kuşağın sorunu ve talebi birbirinden çok da farksız değil. ‘Y kuşağı’ olarak sınıflandırılan gençlerin yaşadığı ve tepki gösterdiği olaylar ve şu an ‘Z kuşağı’nın tepkisini ortaya koyduğu olaylar özü itibariyle oldukça benzer. Belki sadece şu an pandemi süreciyle de hissedilen baskı daha da ağır. Kuşak fark etmeksizin gençlerin talebi, özünde, insanca yaşayabildikleri ve nefes alabildikleri bir dünya.
“NE HAK EDİYORSAN ONU ALIRSIN”
11. Sınıf Öğrencisi Onur Can, Esenyurt’ta yaşıyor. Pandemi sürecinde günlerin yavaş geçmesinden şikayetçi. LGS ve YKS’ye yakalanmadığı için şanslı hissediyor kendini. Bu sınavlara girenlerin “kritik zamanlar” geçirdiğini söylüyor. YKS’ye gireceği zaman, bu sene yaşanan mağduriyeti yaşamamayı diliyor. Ülke siyasetini takip etmediğini ama genel olarak her şeyin çok pahalı olduğunu, çok fazla gereksiz vergi olduğunu düşünüyor. Dislike basma konusunda “Ne hak ediyorsan onu alırsın” diyor. “Z kuşağı”nı tembel ve saygısız buluyor.
“Z KUŞAĞI GELECEĞİ BELİRLEYECEK”
Meslek Lisesi Öğrencisi Sema da Esenyurt’ta yaşıyor. “Üniversite sınavına hazırlanırken strese girip intihar edenin faili de, staj gördüğü yerde elektrik akımına kapılıp hayatını kaybeden öğrencinin faili de bu sistemdir” diyen Sema, “Z kuşağı”nı, bu sistemin ellerini ayaklarını bağlamalarına izin vermeyecek bir nesil olarak görüyor. İktidarın kendilerinden korktuğunu, bu nedenle sürekli örf ve adetlerle korkutmaya çalışılan bir nesil olduklarını söylüyor. Cumhurbaşkanı’nın YouTube’daki canlı yayınında yapılan “dislike eylemi”ni doğru buluyor. “Z kuşağı”nın geleceği belirleyeceğini düşünen Sema, “İş sadece bir butondan mı ibaret? Hayır kesinlikle. Bu dislike mevzuunun icraata geçmesi mümkün. Aydın nesillerin yetiştiğine olan inancım yüksek. Öğrenciler dislike ile kendi çaplarında eğitim sistemine karşı tepki gösterdi” diyor.
“BAŞKASI GELSE DE DEĞİŞMEZ”
Hasret bu yıl YKS’ye girmiş. Fikirlerinin önemsenmediğini söyleyen Hasret, “Z kuşağı”nın TikTok gibi sosyal medyayı iyi kullandığını belirtiyor. Bir yandan da iyi yerlere gelmeye çalıştıklarını ama bunda başarılı olmadıklarını söylüyor. “Çünkü” diyor, “Üniversite mezunu olup da asgari ücrete tabi tutuluyoruz ve ona da şükrediyoruz, kısacası harcanıyoruz. İnanın daha okumadan nasıl iş bulacağımızı düşünür konumdayız. Bir de zaten oy meselesinde de vermemek bir tepkidir ama başkası gelse de düzeleceğini düşünmüyorum.”
“SİSTEM BİZİ HARCIYOR”
Lise Öğrencisi Harun, “Z kuşağı”nın oy pusulasında her yıl yaklaşık 7 milyon yeni oy olarak görülmesinden şikayetçi. Sözü Harun’a bırakalım: “Yakın zamanda, sosyal medyanın kısıtlanacağı hakkında bir açıklama yapıldı. Sorunumuz sadece sosyal medyanın kısıtlanması değil. Bulunduğumuz zaman, yaşanabilir veya kabul edilebilir değil. Sorunumuz burada başlıyor. Gençler olarak gelecek göremiyoruz. Her yıl binlerce genç, işsiz ordusuna katılıyor. Binlerce kişinin yıllarca emek verip mezun olduktan sonra açıkta kalması, bizim için de gelecek kaygısının kaynağı haline geliyor. Gençler istediği alanda değil iş bulabileceği bölümde okumaya çalışıyor. Sistem ülkeyi sadece geriye götürüyor, bizi harcıyor. Bu yüzden de karşı geliyoruz, yaşanabilir bir toplum istiyoruz.
“DAHA ÖZGÜR BİR GELECEK İÇİN ÖRGÜTLENMELİYİZ”
Bu yıl YKS’ye yabancı dilden giren İstanbul ECA mezunu Bilge Su Yıldırım, okumak istediği bölümü iş olanaklarına göre belirlemek zorunda kaldığı için İngiliz edebiyatı okumaya karar vermiş. Buna rağmen kaygıları bitmemiş. “Üniversiteni oku, diplomanı al, illa ki iş bulursun” tembihinin gerçekliğini yitirdiğini söyleyen Bilge Su, bütün bu olumsuz tabloya karşı “Z kuşağı”nın değiştirebilecek güce sahip olduğunu düşünüyor. Cumhurbaşkanının “Sembolik olarak da iki bayan milletvekili alalım” sözlerinin, milletvekili olsan da doktor olsan da yazar olsan da bir kadın olarak gelecekte bir erkek vatandaşla aynı yere gelemeyeceğini gösterdiğini söyleyen Bilge Su, “Daha iyi, daha eşit, daha özgür bir gelecek inşa etmek için örgütlenmeliyiz” diyor.
“DOĞDUĞUMUZDAN BU YANA AYNI İKTİDARI GÖRDÜK”
Berfin Tepeli: İktidara gösterilen tepkilerin nedenini sadece sosyal medya kısıtlanması ile sınırlamak doğru olamaz. Doğduğumuz andan beri aynı iktidarı görüyoruz ve sürekli olarak kötüye götürdükleri bu eğitim sisteminde sürüklenip duruyoruz. Değişen onca sınav sistemine olan öfke birikimimiz, her yıl ücretsiz eğitim diye adlandırdıkları eğitimi alabilmek için harcadığımız onca paranın getirdiği ekonomik sıkıntılarımız. Pandemi sürecinde sınavların ertelenip tekrar eski tarihine çekilmesi de bu iktidarın gençlerin ne geleceğini ne de sağlığını önemsediklerini gösteriyor. Bunlara tepki olarak gençlerin, Cumhurbaşkanı’nın yayınında attıkları dislikelar ve #oymoyyok mesajları, gençlerin bu iktidar hakkındaki düşüncelerini açıkça ortaya sermiştir.
“Z KUŞAĞI” TARTIŞMALARINDAN HABERSİZ
Erdi Tütüncü 22 yaşında. Ortaokuldan sonra ‘ailenin ihtiyacı’ için kaportacıda çalışmaya başlamış, sonra tersaneye geçmiş yevmiyesi yüksek diye. Berbat bir hayat yaşadığını söyleyen Erdi, okumayı çok istemiş, en azından liseyi bitirmeyi. Açık liseye gitmek istiyor fakat onun da olacağından emin değil. Üniversite bitirip işsiz olan gençleri görünce, kendini “En azından mesleğim var” diye şanslı hissediyor, içindeki ukdeyi “Yine de okumak güzel” cümlesiyle dışa vuruyor. “Samimi söylüyorum hiç mutlu değilim” diyen Erdi, mutsuzluğunu şöyle anlatıyor: “Bu kirin pasın içinde nasıl mutlu olabilir insan? Ya düşün, akşam iş çıkışı bir arkadaşınla bir yerde oturamıyorsun. Çünkü pas kokuyorsun ya da yağ. Gidişat iyi değil. Bizi yönetenlere karşı bir şey yapmalı, ne olduğunu bilmiyorum ama bir şey yapmalıyız. Erdi, “Z kuşağı” tartışmalarından habersiz.
SADECE GENÇLER DEĞİL HERKES HER ŞEYİN FARKINDA
Lise öğrencisi Eylül Gazi Mahallesi’nde yaşıyor. “Z kuşağı”nın sosyal medyadaki #oymoyyok” etiketiyle yaptığı protesto üzerine 2023 seçimleri için “yeni nesil gümbür gümbür geliyor” algısı oluşturulduğunu düşünüyor. Devamını Eylül’den dinleyelim: “Oysa ki bu olaya sebep olan şey sadece YKS, LGS değil. Gençler zaten yıllardır bozuk eğitim sistemi yetmezmiş gibi bir de KYK bursları, gelecek kaygısı, ekonomik sorunlar ve bunun beraberinde getirdiği aile içi problemler ve çok daha fazlası yüzünden mutsuz. Biz gençlerin artık buna “dur” deme isteği artık durdurulamıyor. Yani görüldüğü gibi #oymoyyok hashtag’i sadece 1 değişiklik yüzünden değil. Gençlerin sesleri bastırılmaya çalışsa bile sadece Z kuşağı değil, insanlar artık her şeyin farkında.
“ÇÖZÜME MÜDAHİL OLMAKTAN BAŞKA SEÇENEK YOK”
Sosyal medyanın talepler etrafında bir araya gelmek ve ses çıkarmak adına en önemli alanlardan biri olduğunu düşünen İTÜ Hazırlık Öğrencisi Taylan Erdem, pandemi sürecinde bu durumun tescillendiğini söylüyor. Ülkedeki gelişmeleri, “Eğer olumlu gördüklerim bir ise olumsuzlar bindir” diyerek özetliyor. Son günlerde tartışılan sosyal medyaya uygulanması düşünülen sansür ona arkasından başka şeylerin gizleneceğini sezdiriyor ve bu durumu çok kahredici olarak değerlendiriyor. Çözümü sorduğumuzda ise, yaşanılan sorunlara dair yine o sorunda ortaklaşılan insanlarla temasa geçmek, kamuoyu oluşturmak ve kendini geliştirmek dışında bir şey yapılabileceğini düşünmüyor. Gerekenin, söz sahibi olunan bir konuma gelinmesi olduğunu da ekliyor. Bir meslek sahibi olduktan sonra da eline geçenleri uygun yerlere vakfetmeyi ve söz sahibi olduğu yerlerdeki aksaklıkları, adamcılığı, liyakatsizliği gidermeye çalışmayı bir görev olarak önüne koyuyor.
İlgi alanlarında gördüğü kadarıyla ne dünyada ne Türkiye’de gidişatın iyiye doğru olduğunu düşünen Taylan, çubuğu kendine bükerek, “Eğer güncel durum sadece ilgisini çeken bir noktadaysa oradaki yanlışın aksine doğrusunu yaymak ve eğer sorun bizzat benim içinde bulunduğum alanlardaysa çözüme müdahil olmaktan başka bir seçeneğimin olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Reklam
Kaynak: Evrensel