Baro başkanları Ankara girişinde önlerine kurulan polis barikatına direnirken (22 Haziran günü), Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Ortaya çıkan hangi şeye karşısınız? Teklif yok, hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz? Ortada henüz bizim bile daha vakıf olduğumuz bir teklif yok” demişti. Bakan Gül’den bir gün sonra kameralar karşısına geçen AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan ise bir teklifleri olduğunu söyleyip “Biz, beş binden fazla avukatın olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de çoklu baro olsun diyoruz. Diğer illerde değişen bir şey yok” diyerek, avukatları bölmeye çalışıyordu. Bülent Turan, bu açıklamasından iki gün sonra, yani önceki gün, yanına AKP’nin diğer Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’ı da alıp, CHP, HDP ve İyi Partiyi ziyaret ederek, bütün illerde “çoklu baro”yu mümkün kılacak tekliflerini sundu.
AKP cenahındaki bu tartışmadan, Mecliste grubu bulunan muhalefet partilerine sundukları ve “Üstünde konuşup uzlaşalım” dedikleri teklifin, aslında üstünde epeydir çalışılan ama son hali son gün verilen bir teklif olduğu anlaşılıyor. Ya da düzenleme Meclis dışında bir yerlerde yapıldığı ve son anda vekillerin önüne konduğu için, bakan ve vekiller birbirini, hatta Bülent Turan iki gün içinde kendisini tekzip etmek zorunda kalmıştır! Olup bitenlere bakıldığında bu son ihtimal daha güçlü görünüyor.
ASIL MUHATAP BAROLARDIR
“Çoklu baro sistemi” çoktan beri tartışılıyor. Ama “çoklu baro sitemi”nin ete kemiğe büründürülmüş hali olarak AKP’nin getirdiği teklif, dünden beri tartışılmaya başlandı. Önümüzdeki günlerde, belki önümüzdeki aylarda da tartışılacak.
AKP teklifini, muhalefet partilerine sunduğuna göre, “Bizim teklifimiz bu, gelin üstünde tartışalım” demek istiyor. Ama şu da bir gerçek ki, Erdoğan-AKP iktidarı, barolar ile emek ve meslek örgütlerini, tek adam yöntemine karşı bir muhalefet odağı olarak gördüğü için, etkisizleştirip dağıtmaya karar vermiştir. Açmak istediği tartışma ise, buna muhalefeti de ortak etmek amacı taşımaktadır. Dolayısıyla muhalefetin, “AKP teklifini yaptı, biz de karşı teklifler getirerek tartışmaya renk katalım” platformuna girmesi, elbette ki tartışmayı (mücadeleyi) AKP’nin minderine çekmek anlamına gelecektir. Çünkü sorunun muhatabı barolardır. Özellikle son günlerdeki girişimleriyle barolar, böyle bir tartışmanın asıl muhatabının kendileri olduğunu pratikte de göstermişlerdir. Bu yüzden AKP, teklifini muhalefet partilerine sunarken, gerçekte mücadeleyi alanlardan, “sokaklar”dan Meclisin sisli koridorlarına çekmeyi amaçlamaktadır. Böylece “çoklu baro sistemi” teklifine muhalefeti de (Muhalefet görünümünde de olsa) ortak ederek meşruiyet zeminini güçlendirmeyi hesaplamaktadır.
AKP’Yİ İKNA DEĞİL, KAMUOYUNU AYDINLATMA AMAÇLI BİR TARTIŞMA
Muhalefet partileri elbette ki baroların görüşlerini ifade edecektir, ama bu, baroların taleplerini destekleyecek bir pozisyon tutarken baroları asıl muhatap olmaktan çıkarmayacak bir biçimde olmak durumundadır. Çünkü mücadelenin Meclis çatısı altına hapsedilmesi AKP-MHP’nin işine gelecek ve sonuçta Meclis çoğunluğuna dayanarak yasal düzenlemeyi istedikleri gibi yapacaklardır. Bunu önlemenin yolu ise; elbette Mecliste baroların taleplerini savunarak, elbette kamuoyunu olup bitenler konusunda aydınlatmayı ihmal etmeyerek, ama baroların asıl taraf olarak güçlerini ortaya koydukları bir mücadele için alan açan bir tutum benimsemekten geçmektedir.
Baroların Ankara yürüyüşü, bu yürüyüşün gerek avukatlar gerekse Türkiye’nin demokratik kamuoyunda uyandırdığı heyecan açıkça göstermektedir ki, AKP-MHP’nin baroları etkisizleştirip tasfiye etme amacını akamete uğratacak tek yol budur. Bu yüzen de AKP’nin teklifi sadece Meclisteki partilerin gündemi olarak kalmamalı; baroların, emek ve meslek örgütlerinin, “bağımsız yargı” mücadelesi veren demokrasi güçlerinin gündemi olarak, bütün ülke sathına yayılacak bir mücadele olarak biçimlenmelidir.
CHP ve HDP, AKP’nin amacının farkında olarak, teklifi üstünde görüşülmeye değer görmediklerini söylemektedirler. İyi Partinin ne diyeceğini de yakında göreceğiz.
‘İSLAM İKTİSADI’NA ‘İSLAM HUKUKU’ MU?
“Çoklu baro sistemi”ni tartışıyoruz ama bunu savunan zihniyetin ajandası “çoklu baro sistemi” ile sınırlı değildir. Tersine “çoklu baro sistemi”, “çoklu hukuk sistemi” ile tamamlanacak bir bütünün parçasıdır. Yani isteyenin “laik hukuk”, isteyenin “şeri (İslam) hukuk”, isteyenin “aşiret hukuku”… tarafından yargılanabildiği bir “çoklu hukuk sistemi” ki, Osmanlının son döneminde böyle bir “hukuk sistemi” vardı. AKP’nin “çoklu hukuk sistemi”ni ecdadın bir mirası olarak, dahası bugün ileri demokrasinin bir nişanesi olarak, gündeme getirmesi de sürpriz olmayacaktır.
Hele de ekonominin büyüyen sorunlarına çözüm bulamadıkça “En iyi sistem İslam iktisat sistemidir” demeye başlanmasına bakılırsa, “bağımsız yargı” talebi yükselip yargının sorunlarının çözümü zorlaştıkça “Çoklu hukuk sistemi en doğru hukuk sistemidir” denmesi de beklenmez değildir.
Mevcut baroların direnci kırılmadan “çoklu hukuk”un hayata geçirilemeyeceği dikkate alındığında, baroların böyle hedefe konmasının, “çoklu hukuk sistemi” için adım atma amacı taşıdığı da ister istemez akla geliyor.
Reklam