HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Hayat pahalılığı bu topraklarda hiç ortadan kaldırılamadı. Her dönemde ilk sırada yer aldı. Kısa zaman dilimlerinde, devleti yönetenlerin hayata geçirdikleri planlarla terör ilk sırayı alsa da hayat pahalılığı hiç gündemden düşmedi.
Türkiye İstatistik Enstitüsü’nde (TÜİK), Beştepe adına çalışanların istedikleri sonuçları çıkarabilmek amacıyla son 6 ayda yapılan değişikliğe bir göz atalım önce.
⭐ Başkan değiştirildi,
⭐ Başkan yardımcısı değiştirildi,
⭐ Fiyat İstatistikleri Daire Başkanı değiştirildi,
⭐ Son olarak da Tüketici Fiyatları Başkanı değiştirildi,
⭐ Şimdi de 20 bölge müdürü değiştirildi.
Bütün bu değişikliklerin tek bir amacı var. Enflasyon rakamlarının Beştepe’nin istediği doğrultuda çıkmasını sağlamak. Bunun altında yatan nedense işçi, memur ve emekliye daha az para vermek, rantiyeye daha çok kaynak aktarmak.
Rakamlar, artık TÜİK içinde bile tartışılmaya başlandı.
Yıllık tüketici fiyat endeksi
TÜİK’e göre yüzde 73,50
ENAG’a göre yüzde 160,76
Mayıs ayı tüketici fiyat endeksi
TÜİK’e göre yüzde 2,98
ENAG’a göre yüzde 5,46
10 yıl önce Türkiye’de enflasyon tek haneli (yıllık yüzde 8,89) rakamlardaydı. O yıllarda ekonominin patronu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan liderliğinde enflasyonu yıllık yüzde 5’in altına indirme çabası vardı.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, o yıllarda nispeten dizginlenmiş hayat pahalılığının verdiği güçle enflasyonu “çalışanın alın terinden, vatandaşın cebinden yapılan modern hırsızlık” olarak nitelendiriyordu. Aynı Erdoğan, bugün devlet eliyle yapılan “modern hırsızlığı” küçük göstermek için elinden geleni ardına koymuyor.
ENFLASYON HIRSIZLIĞI HER DÖNEMDE YAPILDI
Enflasyon tarih boyunca her dönemde vardı. Devleti yönetenler, her dönemde aynı yöntemi kullandı. Kendi vereceklerinden daha az ödeme yapmak ve hazineye daha çok para çekmek için benzeri şeyleri yaptılar.
Başka ülkelerin tarihlerini bir kenara bırakıp Osmanlı’ya bakalım.
Başka iktisatçıların kitaplarından alıntı yapmayacağım. İktidarla yolları kesişen bir iktisat hocası olan Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu’nun Yeni Şafak/İz Yayıncılık’ın yayınladığı “Osmanlı Dünyayı Nasıl Yönetti” isimli kitabından ayrıntılar paylaşacağım.
Prof. Dr. Tabakoğlu, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemine kadar gelen padişahların “tecdid-i sikke” adı altında kendinden önceki paraları yasaklayıp toplattığını ve yeni para bastırıp tedavüle aldığını anlatır.
Tabakoğlu Hoca’nın anlattığı daha önemli nokta ise “tağşiş” konusu. Değerli madenlerin içine daha değersiz olanların katılarak gerçek değerinin düşürülmesi olarak tanımlanan tağşiş, hemen her padişah tarafından bir şekilde yapılmış oldu.
Prof. Mustafa Akdağ da, 1453-1559 yılları arasında (II. Mehmed / Fatih dönemi) , resmi olarak gümüş akçenin değerinde yüzde 21, altınınkinde ise yüzde 50’ye varan düşüşler gerçekleştirildiğini anlatır. (AKDAĞ, M., Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi: Cilt 2 (1453-1559), Cem Yayınevi, İstanbul.)
600 yıllık tarihi boyunca bilek gücünden üretim gücüne geçemeyen Osmanlı, altın ve gümüş sikkelerin (madeni para) içine bakır katarak paraların değerini düşürürdü. Paranın üzerinde yazan rakam aynı olsa da tağşiş para, öncekine göre daha az değerli olurdu.
Bugün hâlâ dilimizde kullanımı bulunan “mangır” ve “pul para” tabirleri de ta I. Murad dönemine (1362-1389) dayanır. Bozuk para ihtiyacını karşılamak üzere mangır ya da pul denen bakır paralar tedavüle girince toplumun gösterdiği tepki, “paramız pul oldu” şeklinde olur.
CELALÎ İSYANLARININ ALTINDA YATANLAR
Devlet güdümlü tarih kitaplarında Celalî İsyanları, “Şiî eğilimli Türkmen gruplarının Safevi hükümdarlarının da tahrikiyle Osmanlı padişahlarına karşı baş kaldırışı” olarak anlatılır. Oysa Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde başlayıp ta IV. Mehmed (nam-ı diğer Avcı Mehmed 1648-1687) dönemine kadar devam eden isyanlar, ekonomi kaynaklıydı.
Celalî İsyanları, ağır vergiler altında ezilenler, toprakları elinden alınan köylüler, yerel yöneticilerin zulmünden bunalanların başkaldırısı sonucu yaşandı. Bozoklu (Yozgat) Şeyh Celal, sadece bu ezilenlerin çığlığına ses oldu.
Sonraları bunlara sipahiler, sekbanlar ve çifti bozulanlar da katıldı. Atanamayan medrese mezunlarının da katılmasıyla “suhte” ya da “softa” ayaklanması da Celalî isyanları adı altında anılır oldu.
EKONOMİ HER DÖNEMDE, HER ŞEYİN TEMELİNDE
Yıllardır tarih okuması yapıyorum. Ekonominin bir diğer ifadeyle gücün temelinde yer almadığı hiçbir gelişmeye rastlamadım. Dini hareketlerden, isyanlara, sosyal organizasyonlardan ideolojilere kadar hepsinin temelinde güce sahip olma dürtüsü var.
İnsanları harekete geçiren motivasyonların arka planında yatan her zaman ekonomi olduğuna göre, bu dönemde yaşanan eski adıyla “tağşiş”, yeni adıyla “modern hırsızlık” da insanları harekete geçirecek güce sahip.
Bu harekete geçecek güç, geçmişte Kuyucu Murad gibi sadrazamlar (1606-1611) eliyle yapılan katliamlarla engellenmeye çalışıldı. Devlet erkini bugün ellerinde tutanlar, ister insanlığın geldiği nokta, ister başka nedenlerden olsun bugün o yola başvuracak durumda değiller.
Bugün Beştepe’nin en sadık kulları bile bozulan gelir dağılımı ve hayat pahalılığına göz yumamayacaklarını gördüler.
Bir süreden bu yana ekonomiye ilişkin tek laf etmeyen Saray muhipleri, artık suret-i haktan yana görünebilme gayretiyle bile olsa, kendilerini yaşananlara tepki verme zorunda hissetmeye başladılar.
Sabah Gazetesinin muteber yazarı Salih Tuna, gelir dağılımındaki bozulmaya dikkat çekerken, “Gelir adaleti şart” deyip gerekçesini de sıraladı:
“Biz kaçtır diyoruz ki: Seferberlik bilinciyle; anca beraber kanca beraber olmalı… Madem mevzubahis vatandır, birileri fezada birileri çukurda olmaz. Aç ile tok, yaya ile atlı ilanihaye yolculuk yapamaz.”
Hakkaniyetli tavır takınma konusunda kendisinin hassas olduğu izlenimi veren isimlerden birisi de AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar oldu. Tayyar, resmi rakamlara göre yüzde 73’ü aşan enflasyona atıfta bulunarak, değerlendirme yaptı:
“2023’e doğru. Rakip adayı muhalefet partilerinden beklerken TÜİK açıkladı. En zorlu rakibimiz, yüksek enflasyon.”
Bu yaklaşımların esas itibariyle bir değeri yok. Bu rakamlar, en başta da dediğim gibi işçi, memur ve emekliye verilecek paraları düşük tutmak için devlet eliyle yapılan manipülasyondan başka bir şey değil.
TÜİK’in Beştepe adına denetimden geçirilmiş rakamları son 24 yılın en yüksek enflasyon rakamlarını ortaya koyuyorsa birileri kendi suyunu ısıttı demektir. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, şaibeli enflasyon rakamından kendisine pay çıkarmaya çalışmış.
Mahfi Eğilmez’in dediği gibi, “Kendinize yalan söylemeye başlamışsanız, hiçbir yanlışı düzeltemeyeceksiniz demektir”.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***