Emek Partisi MYK Üyesi ve Gazetemizin Yazarı Yusuf Karataş hakkında DTK’de katıldığı panel ve çalıştaylar gerekçe gösterilerek “Terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla açılan dava önceki gün sonuçlandı.
Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada mahkeme heyeti Karataş’a, “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti Karataş’ın “suça meyilli kişiliği” iddiasıyla üst sınırdan verdiği cezada indirime gitmedi.
İnsanların “terör örgütü üyesi” ya da daha da genişletilerek “terörle bağlantılı” gibi suçlamalarla yargılanması ülkemizde artık şaşkınlıkla karşılanan bir şey değil. Hele Kürt sorunuyla ilgiliyse, “terör örgütü”yle bağlantılı olarak suçlama yapmak savcıların sağına soluna bakmadan gösterdikleri refleks!
Nitekim, Karataş’ın Avukatları Leyla Han Tüzel ve Tugay Bek, savunmalarında ve duruşma sonrasında gazetemize yaptıkları açıklamada, mahkeme kararının (ve iddianamenin) hukukla bağdaşmayan, hiçbir kanıta dayanmadan, tamamen siyasi saiklerle oluşturulmuş bir karar olduğunu açıkça ifade ediyorlar.
DTK DAVASI İLGİNÇ BİR DAVA!
DTK, “çözüm süreci”ne gelen yıllarda “Kürt sorununun demokratik çözümü”ne katkı yapmak amacıyla, sorunun demokratik çözümden yana her çevrenin katılımı ve desteğini sağlamak için oluşturulmuş bir yapıydı. Ki, bu süreçte, AKP’nin bazı önde gelen temsilcileri DTK toplantılarına katılıyor, DTK’nin çalışmalarını öven açıklamalar yapıyorlardı.
Bu dönemde DTK, Diyarbakır Valiliğinin protokol listesinde yer alıyor, Cumhurbaşkanı ve öteki heyetlerin karşılanması gibi etkinliklere davet ediliyordu!
“Çözüm masası”nın Erdoğan tarafından devrilmesinden sonra, DTK’ye yönelik baskılar artsa da DTK faaliyetlerini sürdürmüştür.
DTK’ye yönelik ilk operasyon 2017 temmuzunda yapılmış, Selçuk Mızraklı, Saliha Aydeniz, Şemsettin Koç gibi tanımış Kürt siyasetçiler ve Yusuf Karataş’ın da içinde olduğu 25-30 kişi gözaltına alınmış (tutuklanmış), DTK’nin KCK’nin uzantısı olduğu gerekçesiyle haklarında davalar açılmıştır. Daha sonraki aylarda da zaman zaman DTK operasyonları yapılmış, birçok kişi hakkında benzer suçlamalarla davalar açılmıştır!
DTK ilgili yargılamaların bu yanına dikkat çeken Karataş’ın Avukatı Tugay Bek; “Devlet hiç kimseye tuzak kuramaz. Bu davalar bir cadı avına dönüşmüştür” diyor.
Bütün bu dönem boyunca DTK faaliyetlerini geçtiğimiz haziran ayında binasının mühürlenmesine kadar sürdürmüştür!
Bu yüzden de bugün kaç kişinin DTK üstünden “terör örgütü üyesi ve yöneticisi” olmakla suçlanıp yargılandığı tam olarak bilinmemektedir.
Burada, ilginç yanlardan birisi de diğer bütün davalarda birbiriyle az çok bağlantılı kişilerin bir araya getirilerek “Toplu dava oluşturmak” geleneği de bozulmuş; DTK üstünden “terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği” ile suçlananların her birinin, ayrı ayrı yargılanmış olmasıdır. Tabii suçlamalar ve gerekçeleri aynı olan, “kopyala-yapıştır” yöntemiyle düzenlenen iddianamelerle!
KARATAŞ’A KÜRT HALKININ YANINDA DURMA CEZASI
Yusuf Karataş, Emek Partisinin (EMEP) üyesi, hatta onun en üst örgütü olan Merkez Yönetim Kurulunun (MYK) yıllardır üyesi olarak siyaset yapan bir kişidir. Bu durum, hem ilerici demokrat siyaset kamuoyunda bilinmektedir hem de Yargıtayın ilgili dairesindeki partinin resmi belgelerinde de görülmektedir. Aynı zamanda Yusuf, gazetemizde uzun yıllardır yazılar yazmaktadır.
Nitekim Karataş da savunmasında bunları söylemiş, DTK toplantılarına da Emek Partisinin temsilcisi olarak katılmış, orada Emek Partisinin görüşlerini dile getirmiştir. Bu gerçekler apaçık ortadayken savcılar ve mahkemeler artık iyice siyasallaşmış; hatta partizanlaşmış yargının yargıçları, somut kanıtlara değil, siyasi iktidarın kendilerinden bekledikleri kararları vermelerine yarayan ölçütleri kullanarak Yusuf’a “terör örgütü üyesi” (Herhalde burada KCK’nin üyesi oluğu iddia ediliyor) olmaktan ceza kesmişlerdir.
Yusuf’a verilen 10 yıl 6 aylık ceza da ayrıca ilgi çekicidir. Çünkü benzer DTK davalarında yargılananlara 5 yıl dolayında hapis cezaları verilirken Yusuf’a oluşturulan standardın da dışına çıkılarak 10 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi elbette ki “manidar”dır!
Bu “manidar”lığın ifadesi olan 5 yılın üstündeki kısmının “manası” ise, olsa olsa Yusuf’un Kürt halkının yanında olma ısrarına verilmiş bir “ceza” olmasıdır!
CEZALARLA DEMOKRASİ MÜCADELESİ ENGELLENEMEZ
Evet, ceza Yusuf’a verilmiştir ama aslında Yusuf’un şahsında, Kürt milliyetinden olmayan ama Kürtlerin eşitlik ve özgürlük mücadelesinden yana tutum alan ilerici demokratlara, devrimcilere, sosyalistlere gözdağı verilmesi de amaçlanmıştır.
Mahkeme Yusuf’a verilen cezada “indirimi yapmaması”nın gerekçesini, Yusuf’un “suça meyilli kişiliği” gibi soyut bir iddiaya dayandırdığını açıklamıştır.
Tabii burada “suç”tan kasıt, Yusuf’un “Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin tarafında yer alma”sıdır. Ki, Yusuf bunu inkar etmiyor; mahkemedeki savunmasında da bu tutumunun nedenlerini açıklıyor zaten.
Ama Yusuf’a bu cezayı verenler ve bu cezaya dayanak olan zihniyetin sahipleri bilmelidir ki ne Yusuf ne de Yusuf gibi, Türkiye’nin demokratik ve laik bir ülke olması mücadelesi, bunun gereği olarak da Kürt halkının haklı taleplerinin yanında olmayı benimseyenler için hiçbir ceza caydırıcı olamayacaktır!
Bunu hem insanlık tarihi hem de ülkemizin uzak ve yakın tarihi açıkça göstermektedir.
Reklam