NECİP F. BAHADIR | YORUM
Konunun ‘baydığının’ farkındayım ama herhalde fikri takip de gerekir. Erdoğan, Bahçeli’nin umut hakkına kadar giden ‘Öcalan’ açılımından daha önce haberdar mıydı? Ortaklar arasında görüş ayrılığı var mı? Erdoğan ve Bahçeli meseleye aynı yerden, aynı açıdan mı bakıyor? Erdoğan, Bahçeli’nin Öcalan çağrısını neden ağzına almadı? Bahçeli’nin ‘Öcalan’ hamlesi iktidar projesine dönüşecek mi?
Günlerdir kamuoyu bu sorularla meşgul. AKP ve MHP liderleri soru işaretlerini giderecek açıklama yapmaktan özenle kaçındı. Meclis’te gazeteci doğrudan sordu. Bahçeli öfkelendi, cevap yerine, “Sen gazeteciliği bırak!” dedi. Akşam üzeri de ‘yalnız bırakıldığını’ anlatan video paylaştı. Bu soru Erdoğan’a sorulamadı bile. Haftalar boyunca kamuoyu Erdoğan’ın, Bahçeli’nin Öcalan çıkışı konusunda ne düşündüğünü öğrenemedi.
Bu soruların cevabı aranırken Erdoğan’la Bahçeli Saray’da bir araya geldi, görüşme 1 saat sürdü. Ne çok uzun ne de kısa… Sonrasında görüşmeye ilişkin hiçbir şey söylenmedi. Sadece görüntüler, fotoğraflar paylaşıldı. Görüntülerde de Bahçeli ve Erdoğan’ın yorgun ve bezgin halleri gözlerden kaçmadı. Yüzler gergindi, gözler gülmüyordu. Fotoğrafın dili ortaklar arasında işlerin yolunda gittiğini söylemiyordu.
Erdoğan ve Bahçeli sonunda meseleyi vuzuha kavuşturma gereği duydu. Önce Bahçeli konuştu, grupta milletvekillerine seslenirken, “Cumhurbaşkanımızla aramızdaki diyalogta hiçbir problem yoktur. İttifakımıza çamur atmaya çalışan ahmaklara ‘gök girsin, kızıl çıksın’ diyorum.” dedi. Basit, herkesin anlayacağı bir cümleyle ‘sorun yok’ demek varken hakaret, küfür de neyin nesi?
Neyse, Bahçeli’nin üslubu diyelim.
Cumhur İttifakı’nda çatlak yok mu?
‘Diyalogta sorun olmaması’ ayrı bir şey Öcalan konusunda sıkıntı olmaması farklı bir şey. Diyalogta problem olmadığını herkes biliyor… Cumhur İttifakı’nı eleştirmek neden ahmaklık olsun, neden küfrün gerekçesini oluştursun? İttifakta sorun var. Örnek mi? Sinan Ateş davasına Erdoğan ile Bahçeli aynı yerden mi bakıyor? Erdoğan, Ayşe Ateş’i Saray’da ağırlamasının siyasi bir anlamı yok muydu? Olmaz olur mu? MHP’nin AKP’ye operasyon çektiği Ankara Emniyeti’nde olanlar unutulmadı daha? Kuyruk yarası, evlat acısı kolay geçer mi?
Geriye gidersek ortakların ayrı düştüğü o kadar çok sorun bulabiliriz ki… Bugün mevzumuz ‘Öcalan’ açılımı… Bahçeli’nin uzun konuşmasında ‘Öcalan çağrısı’ hakkında ortağıyla mutabık kaldıklarını gösteren hiçbir ifade yok. Ufuk Uras’a söylediği bir cümle var. Erdoğan, Bahçeli’ye, “Bu işi kendi başımıza, kendi kendimize çözelim. Bu sorunlara başkalarını karıştırmadan…” demiş. Bunun üzerine Bahçeli de ‘durumdan vazife çıkarmış’ ve gidip DEM’lilerin elini sıkmış, Öcalan çıkışını yapmış. Ufuk Uras söylüyor bunları.
Bu sözlere bakarak Erdoğan’ın, Bahçeli’nin DEM ve Öcalan çıkışından haberi olduğu sonucuna varabilir miyiz? Bence hayır… Bahçeli, “Kendi aramızda nasıl çözeceğiz? Bana bir sorumluluk düşüyor mu?” diye sormamış mı? Ufuk Uras’ın anlattıkları bana çocukca geliyor. Bu kadar ciddi ve ağır meselenin çözümü için bu kadar sığ ve basit yol kullanılamaz. Haydi kullanıldı diyelim, peki Erdoğan, Bahçeli’nin açtığı kapıdan içeri niye girmedi? Ortağının projesini niye sahiplenmedi?
Erdoğan top çeviriyor!
Sahiplenmedi mi? Şimdi geliyoruz oraya. Nihayet gazeteciler Brezilya dönüşü Erdoğan’a o soruyu sorabildi; “Teröristbaşı çıkışının ardından Bahçeli ile görüşmeniz oldu. Bu konuyu nasıl ele aldınız? Bununla birlikte ‘umut hakkıyla’ ilgili değerlendirme yaptınız mı?”
Soru gayet anlaşılabilir açıklıkta. Belli ki soruya ‘vize çıktı’, Erdoğan’ın önceden haberi oldu. Danışmanları bir hazırlık da yapmış olabilir. Erdoğan irticali konuşursa ‘çam devirir’, birkaç paragraflık metin hazırlamış olmaları gerekir.
Peki bu açık ve net soruya Erdoğan’ın cevabı nedir? Topu taça atmıyor ama ‘top çeviriyor’. Bir türlü meselenin özüne değinmiyor. Daha önce defalarca söylediği ve hiçbir anlamı olmayan ‘Terörsüz Türkiye’ konusunda mutabıkız’ falan diyor. Belki bir cümle… O da şu; “Terörsüz Türkiye hedefimize giden yolda atılabilecek ilave adımları değerlendirdik.”
Bu ilave adımların içinde Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşma yapması var mı? Umut hakkının Öcalan için yeniden değerlendirmesi var mı? İkili görüşmede ‘değerlendirdikleri ilave adımlar’ konusunda mutabakata varabildiler mi? Nedir o ilave adımlar? İlave adımlar yeni bir süreci de kapsıyor mu? Teröristlere dönük askeri operasyonlar dışında terörü doğuran iklimi ortadan kaldıracak adımlar gündeme geldi mi? Yani bir müzakere sürecinden, barış veya çözüm projesinden söz edebilir miyiz? Yeğeni Ömer Öcalan’ın İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmesi proje kapsamında mı, yoksa rutin ziyaret mi?
Öcalan Meclis’te nasıl konuşacak?
Hep soru soru… Cevap, cevap olmayınca olacağı bu! Resmi açıklamaları veri kabul ederseniz sorun yok, mesele hallolmuştur. Oysa siyasette perdenin önü ile arkası arasında büyük ve derin farklar vardır. Perdenin önüne bakarsak ittifak ortaları can ciğer; “Can ile canan arasında hadise yok.”
Sana bana ne oluyor ki… Perdenin önü beni tatmin etmiyor, duvarın arkasında ne olup bittiğini öğrenmek ve sizinle paylaşmak istiyorum. Bahçeli’nin hakaretine rağmen soru sormaya devam edeceğim. Ne Bahçeli’nin söyledikleri ne de Erdoğan’ın cevapları beni tatmin etmedi. Kelimeler, cümleler samimiyetten yoksun, siyaseten söylenmiş gibi fazlasıyla sırıtıyor ve gerçeği ifade etmiyor.
Söyledikleri gibi ortaklar arasında görüş ayrılığı yok, Bahçeli’nin Öcalan açılımı konusunda hemfikir iseler başka sorular gündeme gelir. Erdoğan, Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşma yapmasını ve umut hakkından yararlamasını istiyorsa bu adımlar nasıl atılacak? Erdoğan isterse olur. Öcalan’ı İmralı Adası’ndan Meclis’e getirecek mutlaka bir yol bulunur. Yoksa o yol açılır. Erdoğan istesin yeter ki… Erdoğan ne istedi de olmadı bu ülkede. Anayasa, hukuk falan hikaye.
O zaman Erdoğan’a soralım; Öcalan Meclis’e ne zaman gelecek? Öcalan’a Ankara’da ‘ev hapsi’ için ne tür hazırlıklar yapılıyor? Nevruzda sürprizlerinizi bekleyelim mi?
Kürt ve terör sorunu Türkiye’yi içeride ve dışarıda zayıf düşüren çok ciddi bir mesele. Çözüm ve barışı kim istemez. Güneydoğunun dağlarında silahların yerine çiçekler açmasından kim rahatsız olur. Amiral Cihat Yaycı mı? Evet, onun sözleri de tarihe not düşülmeli, PKK silah bırakırsa Türkiye bindiği dalı kesermiş, sını ötesi operasyonların meşruiyeti ortadan kalkarmış. Bu kafa başlı başına yazıyı hak ediyor.
Barış sürecinden yana olduğumu söylemeye bilmem gerek var mı? Ne Bahçeli’de, ne de Erdoğan’da bir samimiyet görüyorum. Erdoğan’ın derdi iktidarını sürdürmek. Anayasa değişikliğine giderek seçimlerde ihtiyaç duyduğu ‘yüzde 10 desteği’ elinin altındaki Öcalan’ı kullanarak sağlamak. Her şey Erdoğan’ın koltuğunu korumak için.
Bahçeli’nin niyeti ise başka. O ‘Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu…’. Cemaat meselesinde “Asıl siyasi ayak sizsiniz!” diyerek kaçıp gideceği günün taşlarını döşemekle meşgul… Erdoğan da bunun farkında. Onun için perdenin önü değil, duvarın arkası önemli. Doğrusu Adıyaman’ın ardı da pek yaman…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***