Ali BİLGE
Ülkemiz Türkiye Cumhuriyetin 100. yılında gezegendeki otokratik ülkeler listesinde, başa yarışan ülkelerden biri durumunda.
Açık Radyo’da 2003 yılında yaptığım ilk programlarda, toplumsal kontratlar meselesinin çok üstünde duruyordum. AB uyum yasaları, paketleri gündemdeydi. İlk programa, “Türkiye toplumu ile devlet arasında var olan kontratlar yenilenmek durumunda” diye başlamıştık.
Cumhuriyetin pek çok kontratı, başta laiklik ve Kürt kontratı olmak üzere eskimişti, yürümüyordu. 1923 kontratları çoğunlukla otoriter tek taraflı kontratlardır, laiklik kontratı da otoriter sancılı bir kontrattır, ilk meclisin Kürt kontratı yırtılmış, mesele daha sonra ‘Kürt yoktura’ kadar gelmiştir. Türkiye’nin, 2000 başlarında AB sürecinin de etkisiyle birlikte, eskiyen kontratların yenileneceğine dair beklentisi vardı.
Bugün ülkemiz Türkiye, Cumhuriyetin 100 yılında otoriter laiklikten, otoriter İslamcılığa geçiş yapmış durumda bulunuyor.. Hep söylüyorum, Türkiye artık yarı laik bir ülke, ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, İslam cumhuriyetidir’ diye yazmıyor ama yasalarla, yönetmeliklerle, pek çok protokollerle, yarı laik bir İslam Cumhuriyeti haline geldi.
Laikmetreyi çalıştırdığımızda, eğitimde, özellikle devletin sunduğu eğitimde, çok ciddi problemlerle karşı karşıya olduğumuz, eğitim sisteminin önemli ölçüde anti laik bir karakterde olduğu görülecektir. Laikmetreyi çalıştıracağımız kamusal alanda da, seküler hayatın kayıpları net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Nasıl yaşayacağımız sürekli dikte edilmektedir, sekülerlikten arındırılan bir kamusal alanda yaşadığımız görülmektedir. GEZİ direnişinin, seküler kamusal alana yapılan müdahale ile başladığını hiç unutmayalım!
1923 laiklik kontratına eleştirel yaklaşabilirsiniz, otoriter bulabilirsiniz ama Türkiye’nin 100. Yıla, laiklik sorunsalı ile girmiş olduğunun farkında olmalısınız. Diyanet İşleri Başkanlığı, fiilen bakanlıklar üstü vaziyette ve otoriter rejimin merkezinde de bulunan bir kurum haline geldi.
Kürt meselesinde bir ileri, iki geri adımlarla, bugün geldiğimiz yer, 1925 sonrasından pek farklı değil. Üstelik, bölge ülke topraklarına da girmiş vaziyetteyiz. Kuzey Irak ve Suriye’de, askeri, iktisadi ve idari olarak varız. Türkiye’nin yüzölçümü ve nüfusu da, resmiyet kazanmadan değişmiş durumda. Kuzey Suriye’de Türkiye’nin kaymakamlıkları, valilikleri var, belediye hizmetleri, yol-su-elektrik yatırımları, beslediği kolordu büyüklüğünde bir ordusu da var.
Cumhuriyetin 100. yılını İŞTE böyle bir ortamda kutluyoruz. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’de, 38. kongresini İŞTE böyle bir ortamda yapıyor. Ana muhalefet ve genel olarak muhalefet, FARKINDALIK YOKSUNU olarak, silikleşmeye devam ediyor..
*Yazı 30-10-2023 tarihli Açık Radyo Ali Bilge ile Ekonomi Politik programından derlenerek hazırlanmıştır.
Ali Bilge: İktisatçı-Gazeteci
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***