YORUM | NEVİN ERDEM – İhraç Hakim @WomanJudgeTR
İleride Türkiye tarihinin bu en karanlık dönemi yazılırken, özellikle hukukçulara ayrı bir bölüm açılacak: Hakimi, savcısı, avukatı, akademisyeni…
Yaptıkları, yapmadıkları, söyledikleri ve sessiz kaldıkları…
Normal bir dönemde söylenmesi, yapılması düşünülemeyecek sözler ve eylemler bu dönemde kaygısızca, bir çırpıda söyleniveriyor.
Örneğin, 21. yüzyılda bir hukuk fakültesi doçentinden “Elini keselim diyince de insan hakları diyorlar. Evine girilenler hayvan sanki!?” sözleri duyulabilir mi? Ne yazık ki iktidar yandaşı hukuk doçenti, bu twiti atarken o kadar rahat ki! Ne insani ve ahlaki ne de akademik bir kaygısı var.
Bu yazıya konu olan örnek ise, Merkez Partisi Genel Başkanı, medeni usul ve icra iflas hukuku profesörü Abdurrahim Karslı. Av. Kemal Uçar’ın YouTube kanalına konuşan Karslı’nın işkenceyle ilgili görüşleri haklı olarak büyük tepki çekti.
Abdurrahim Karslı: ‘Herkese tecavüz etmiyorlar; herkese işkence yapmıyorlar’ https://t.co/pJv6Hlkkzm
VPNsiz https://t.co/nRTmU7rc4t pic.twitter.com/qw9E8Z74wv
— Tr724 (@Tr724) August 25, 2020
Hukuksuzluktan yurtdışına kaçarak kurtulmaya çalışan kişilerin konuşulduğu bölümde Sayın Uçar’ın “Kaçmasalardı da burada işkence mi görselerdi, tecavüz mü edilselerdi?” sorusuna, Karslı’nın cevabı aynen şöyle: “Herkese tecavüz etmiyorlar. Herkese işkence yapmıyorlar. Bunlar yanlış. Ben de kaç defa gidip ifade verdim. Sen de kaç gün kaldın. İşkence ve tecavüz mü gördüm?”
“Bunlar yanlış!” diyor Sayın Karslı. İyi de yanlış olan nedir Hocam?
“Herkese işkence ve tecavüz etmiyorlar!” diyor.
Nasıl yani? Kim iddia ediyor ki, emniyetin, adliyenin önünden her geçene işkence yapıldığını, tecavüz edildiğini?
“Türkiye’de işkence/tecavüz var” demek için 83 milyon kişinin hepsine işkence ve tecavüz mü edilmesi gerekiyor? Ölçü nedir?
Yurtdışına kaçanların, kaçmadıklarında işkenceye ve tecavüze maruz kalmayacaklarını anlamalarının bir yolu var mı?
Sizin gidip görmemeniz işkencenin olmadığını mı gösteriyor? Sahi siz niye gittiniz adliyeye? Sizin hatalı öncüllerle yaptığınız bu geçersiz mantıksal çıkarıma benzer şekilde birçok kişi, Türkiye’de adaletin var olduğunu ispat için diyor ki: “Bak beni niye çağırmıyorlar adliyeye? Demek ki, sen yanlış bir şey yapmışsın.” Mantık biliminde, yanlış öncüllerle sonucu geçerli, doğru bir önerme kuramazsınız.
Devam ediyor Sayın Karslı: “Ne zaman oldu böyle olaylar? Senin içinden bir grup devlete silah çekmişse, 250 kişiyi öldürmüşse, 1000 kişiyi yaralamışsa… Kimin yaraladığı da belli değil. Böyle bir curcunaya sen de sebep olmuşsan. Senin başına gelenleri ben istemiyorum. Ama kusura bakma sebep olan fail gibidir.”
Siz işkenceye karşısınız, ama bazı suçlar için işkence yapılabilir yani!
Bir gün bir ceza davasında annesini ve kardeşini av tüfeğiyle ateş ederek öldüren bir sanık, “Öldürmeyi istemedim.” demişti. Çok etkilenmiştim.
İstemeden öldürmek!
Ceza hukukunda istemenin suçun bir unsuru olduğuna dair yaygın bir yanlış değerlendirme vardır. Oysa suç işlemeyi isteme değil, irade etme suçun unsurudur.
Faili dahi belli olmayan bir eylem nedeniyle, suçun şahsiliği ilkesi tarumar edilerek birileri suçlanıyor. Suçlanan kişilere işkence yapılıyor ve siz bir hukuk profesörü olarak bu olayı değerlendirirken, “Sebep olan fail gibidir.” diyorsunuz.
Amaaa, işkence yapılmasını istemiyorsunuz tabi!
Nitekim Kemal Bey’in “Başkanım öyle bir yanlış anlaşılmaya mahal verebilir ki bu cümle! 15 Temmuz sonrası Erdoğan’ın dediği gibi kafa göz biraz kırılmış olabilir tabi…” uyarısına karşı hemen, “Ben öyle demiyorum. Hukuk devletinde, insanlıkta işkence yok.” diyor.
Keşke, işkenceyi savunsaydınız ve “Hukuk devletinde, insanlıkta işkence var.” deseydiniz be Hocam! En azından gerekçenizi öğrenme ve hukukçular olarak hep birlikte bu gerekçeleri tartışma imkânımız olurdu.
Sayın Karslı’nın konuşmasından anlaşılan işkenceyle ilgili görüşleri şu şekilde:
Birincisi: Kendisi işkenceyi istemiyor.
İkincisi: Bazı ağır suçlarda işkence ve tecavüz yöntemine başvurulması mazur görülebilir ve anlaşılabilir bir durumdur.
Üçüncüsü: Bir kişinin işkence ve tecavüzden kaçmasının meşru olması için bulunduğu ülkede herkese işkence ve tecavüz edilmiş olması gerekir.
Bununla birlikte, yukarıda söylediğim gibi, Sayın Karslı’nın bu görüşlerini açıkça tartışmak zor. Zira bir taraftan, “Sebep olan fail gibidir.” deyip işkenceyi mazur ve anlaşılabilir görüyor. Hatta işkencecileri sevindirecek bir çağrı dahi yapıyor: İşkence görme potansiyeline sahip olup da yurtdışına çıkan kişilere, “Çıkmayın kalın burada!” diyor, yurtdışına gidenleri eleştiriyor. Diğer taraftan, hukuk devletinde işkencenin olmayacağını söylüyor.
Sayın Karslı’nın aynı programdaki, “Herkese işkence, tecavüz yapılıyor demek de devleti töhmet altında bırakır, ahlaksızlıktır.” sözü ise devlet seviciliğidir, devleti kutsallaştırmadır. Devlet, birey içindir. “Kol kırılır, yen içinde kalır.” yaklaşımıyla hukuku ve insan haklarını üstün kılan bir düzen kuramazsınız. Burada tek bir ahlaksızlık vardır: Devlet gücünü kullanarak işkence yapanların ahlaksızlığı.
İşkence bir insanlık suçudur. İçinde bulunulan durum, gerekçe ne olursa olsun işkence yapılamaz. Bir hukuk profesörü, bu şekilde işkenceyi mazur gören ifadeler kullanırsa, hukukun her koşulda üstünlüğüne bağlılığı sorgulanır. Hele bir de bu profesörün bir siyasi partinin genel başkanı olduğu düşünülürse, tehlike daha da büyüktür. Muhalefetteyken dahi işkencecileri mazur gören siyasetçi, Allah korusun bir gün iktidara gelecek olsa hangimiz kendimizi güvende hissedebilir ki?