Roboski hakkında konuşmak ilk andan, o ilk gece haberin yayılmaya başladığı ilk andan itibaren zordu. İlenmeden, yakarmadan konuşulması imkânsız derekesinde zor. Geçen her yıl zorluğu hiç azaltmadı.
Hükümet ne ilk anda, ne 2013’te başlayan “çözüm süreci” boyunca, ne süreci buzdolabına kaldırdığında, ne bir ara Roboski için suçladığı “FETÖ”ye atfedilen darbe girişiminden sonra, ne de şimdi pozisyonunu hiç değiştirmedi.
Dahası Roboski, “çözüm süreci”nden sonra olan bitenleri, sürecin öncesinde herkese gösteren model niteliğine büründü bu geçen yıldan geriye doğru bakınca: Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, devlet ve devletin görevlendirdiklerinin sadır olan her insan hakları ihlali aynı acımasız kararlılıkla savunulacak. Darbeden sonra bir ara bir hükümet yetkilisi (Berat Albayrak) “dosyayı yeniden açacağız” dedi, çünkü “FETÖ izi” vardı işin içinde, fakat ne lafın gereği yerine geldi ne de devamı geldi. Dahası, 2015’te 7 Haziran seçimlerinden sonra başlatılan şiddet dalgasının yol açtığı benzer acıların tamamı kahramanlık nutukları eşliğinde görmezden gelindi.
Roboski için bir yetkili, “5 bin metreden Ahmet Mehmet nasıl ayıralım” demişti, anlaşılan bin metreden de yüz metreden de on metreden de ayırt etmeye gerek yoktu. Daha o gecenin hemen ertesi gününde, artık her şey inkar edilemeyecek kadar açık hale gelince, “Bu bir kaza” denilmiş, mahkemelerin ne yapmaları gerektiği böylece ilan edilmişti. Evet, kazaydı tabii ki, Kürt meselesinde olası iki yöntemden biri, yani kadim inkâr-imha-asimilasyon yolu seçilince kaçınılmaz olan kaza. Yani devlet eliyle biçilmiş kader olarak kaza.
Roboski herkese sınırları yeniden gösteren bir katliamdı. Hem sınırları gösterdi hem kendisi sınırı oluşturdu. Sadece sınırın üstünde meydana geldiği için değil, bir siyasal sorunun çözümünde şiddet esas (yani tek) yöntem olarak tercih edildiğinde sınırın iki yanında ve üstünde neler olacağını görmüştük aslında. Aynı yöntem tercih edildiğinde gücü elinde tutanın hangi sınırları nasıl aşabileceğini de görmüş olduk. Bir daha Roboskilerin yaşanmaması için gidilecek yolla sürekli Roboski tehdidi altında gidilecek yolun da sınırı orada belirlendi. “Roboski için adalet” diyen partilerin o adaleti nereye kadar isteyebileceğini de gösteren bir sınır:
Sadece bir nöbet, bir münavebe sorunudur bu, muhalifken soyut adaletten söz edileblilir elbette, tıpkı şimdiki iktidar partisinin kuruluş bildirgesinde Kürt meselesinde söz ettiği gibi, fakat iktidar olunca hangi sınırın aşılacağını hangisinin aşılmayacağını, hangi sınırda (ve ötesinde berisinde) neler yapılacağını Roboski gösterdi yine. Sonrasında Roboskiye adalet isteyip hem öncesinde hem sonrasında Roboski’ye yol açan teskerelere evet demek de bu nöbetleşmenin bir gereğidir. Bugünkü iktidara karşı Kürt oylarını isterken, adalet nutukları eşliğinde takınılmak istenen bilge tavırlar gelip aynı sınırda durur.
İşin özü basit bir sorudadır: Bölge ülkelerinin çoğunu ilgilendiren, çoğunun taraf olduğu, neredeyse küreselleşmiş bir etno-politik sorun olarak Kürt sorununda hangi yöntem esas alınacak? İktidarın “çözüm süreci”nde vazgeçmiş havalarına büründüğü şiddete dayalı yöntem sizi onlar gibi Roboski’ye götürür, bu yolu reddetmeden ne adaletten bahsetmenin anlamı kalır ne de bol adaletli nutuklar sizi benzer suçları işlemekten alıkoyar. O yoldan gide gide gidilecek yer, bugünkü iktidarın olduğu yerdir. Kimse “Ben zalim olacağım” diyerek zalim olmaz, her sınır vakayla karşılaştığında seçtiği yol onu zulmün sarayına ya da adaletin kulübesine götürür. Ya beş bin metreden atılan bombalardan yanasınızdır ya sınırın üstünde katırlarıyla beraber can veren çoluk çocuk Kürtlerin. Sadece geçmişte neler olacağını göstermez Roboski, gelecekte neler olacağını da gösterir.
Aşağıda bir kronoloji var. Eksiksizlik ya da mükemmellik iddiasıyla değil, bir gazetecinin vakayı takip için tuttuğu notlardan ibarettir. Kronoloji oluşturulurken özellikle diken.com.tr ve bianet.org sitelerinden yararlanıldı; birçok başka meslektaşa ve siyasetçiye de borçluyum, örneğin CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu benzer bir takibi kesintisiz yapan isimlerden biri. Eksiklik ve hataları haber veren dostlara şimdiden kalbi selamlar.
ROBOSKİ KRONOLOJİSİ: 10 YILLIK ADALETSİZLİK
2011
28 Aralık 2011: Saat 21.37 ile 22.24 arasında Türk savaş uçakları sınır boyundaki bir grubu bombaladı. İlk bilgilere göre can kaybı 35 idi. Sonradan 34 kişinin yaşamını yitirdiği anlaşıldı.
29 Aralık 2011: Ana akım medyanın TV kanalları ve gazeteleri olayın üzerinden 12 saat geçtikten sonra ve elbette TSK’dan yapılan açıklamanın ardından haberi verebildi.
TSK açıklaması şöyleydi: “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37-22.24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.”
HÜSEYİN ÇELİK’İN GÜLÜŞÜ
Aynı gün AK Parti yetkilisi Hüseyin Çelik, “Uludere bir operasyon kazasıdır” dedi. Çelik’in bir soruya gülerek yanıt vermesi tepki toplamıştı. Çelik, hem gerçekler araştırma sonucu çıkacak diyor, hem de “Bu bir kazadır” diyerek sonradan mahkemelerin alacağı kararları ilan ediyordu.
Başbakan Erdoğan ise şu açıklamayı yaptı: “Bir grubun olması daha önce Gediktepe ve Hantepe baskınlarında silahlar katırlarla taşınmasını hatırlatıyor. O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denilmişti.” Yani dönemin başbakanı Erdoğan, bombalanmasından hiç rahatsız değildi, bombalanmasa rahatsız olacaktı.
2012
GİZLİLİK OLMAZSA OLMAZ
5 Ocak 2012: Uludere Başsavcılığı, Roboski katliamına ilişkin soruşturmada gizlilik kararı aldı.
6 Ocak 2012: Katliamda yakınını kaybeden 6 kişi gözaltına alındı
9 Ocak 2012: Gülyazı Sınır Alay Komutan Vekili Jandarma Albay Hüseyin Onur Güney görevinden alındı. 17 muvazzaf askere de soruşturma açıldı. Bu tasarrufların nedeni “sınır kaçakçılığına göz yumma”ları, yani görevi ihmaldi.
11 Ocak 2012: TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu.
16 Ocak 2012: Bombardımandan kurtulan üç kişi, Gülyazı Alay Komutanlığı’nda “pasaport yasasına muhalefet”, “sınırı yasadışı yollarla ihlal” ve “ülkeye sınırdan kaçak mal sokma” suçlarından ifade verdi.
26 Ocak: BDP, Roboski katliamını Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıdı.
AİLELERE PARA TEKLİFİ
2 Şubat 2012: Şırnak Valiliği’nin hesabına, katledilenlerin ailelerine verilmesi planlanan 123’er bin lira yatırıldı. Para verileceği ilan edildiğinden itibaren aileler, para kabul etmeyceklerini, çocuklarının katillerinin yargılanmasını istediklerini açıkladı.
4/6 Şubat: Komisyon üyeleri Roboski’de incelemeler yaptı.
16 Şubat: Katliam öncesinde çekilen Heron görüntülerini izleyen komisyon üyeleri “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” dediler…
1 Mart: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Uludere’de kasıt yok” dedi.
6 Mart: ASELSAN komisyona sunduğu raporunda “kasıt olmadığı” iddiası taşıdığı açıklandı.
5 Nisan: Milli Savunma Bakanlığı komisyona sunduğu raporda, Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığın ve Uludere Sulh Ceza Mahkemesince konulan gizlilik kararını gerekçe göstererek sorulara yanıt vermedi.Komisyon üyesi, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, raporda “elle tutulur hiçbir bilgi ve belge olmadığını” söyledi.
29 Şubat 2012: Ferhat Encü, “Uludere kaymakamına saldırı” suçlamasıyla gözaltına alındı.
AĞZINI AÇAN “KASIT YOK” DİYOR
1 Mart 2012: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Uludere’de kasıt yok” dedi. Zamanla bunu söylemeyen AK Partili kalmadı.
10 Mart 2012 Ferhat Encü, okuduğu Çukurova Üniversitesi’nde gözaltına alındı. Suçlama yine kaymakama saldırı.
5 Nisan 2012: Genelkurmay komisyona 7 sayfalık döküman gönderdi. Buna göre her şey kurallara göre olup bitmişti. Zaten, Meclis’e de bilgi veremezlerdi. Malum, devletimizin sırları çoktur. Adaletsizlik hariç.
6 Nisan: Katledilenlerin aileleri Meclis’te BDP, AKP, CHP ve MHP gruplarıyla görüştü.
16 Mayıs 2012: Wall Street Journal (WSJ) Roboski katliamındaki hava bombardımanı öncesinde ABD’nin insansız hava aracı Predatör’den görüntü alındığını yazdı.
18 Mayıs 2012: Genelkurmay, WSJ haberini yalanladı, “Olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapılmıştır” dedi.
Gazete, Erdoğan’ın yalanlaması üzerine haberinin doğru olduğunu vurgulardı. “Kaynağımız, ABD Savunma Bakanlığı” bilgisini verdi.
22 Mayıs 2012: CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında Ankara’da suç duyurusunda bulundu.
İDRİS NAİM ŞAHİN: ÖZÜR DİLENECEK BİR ŞEY YOK
23 Mayıs 2012: Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bombardımanın emrini, “Ankara’da Hava Kuvvetleri’nde görüntüleri analiz eden komutanların verdiğini” söyledi. Şahin, şunları eklemeyi de ihmal etmedi:
“Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz. Bu vatandaşlarımız kaçakçılık yaparken vurulmuştur. Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Kaçakçılık olayı gölgede kaldı. O bölge KCK’nın kontrolünde olan bir bölgedir. Bölücü terör örgütünün sıktığı kurşun, giydiği giysi ve ayakkabı parayla alınıyor. Bu gençler figüranlardır. Filmin baş aktörleri vardır. BDP bu olayın parçası durumundadır. Kaçakçılık emrini bizzat BDP veriyor. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür. Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür. Filmin bütününe bakılınca özür dilenecek bir şey yoktur.”ERDOĞAN:
HER KÜRTAJ BİR ULUDERE’DİR
26 Mayıs 2012: AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Ben sezaryenle doğuma karşı olan bir Başbakanım ve bunların özellikle planlı yapıldığını biliyorum. Bunun, bu ülke nüfusunun artmaması için atılan adımlar olduğunu biliyorum. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum ve bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum; yatıyorsunuz, kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum’’ dedi.
Ferhat Encü, bir açıklamaya katılmak üzere geldiği Ankara’da yine gözaltına alındı.
19 Temmuz 2012: Ferhat Encü bu defa Şırnak’ta gözaltına alındı.
5 Ağustos 2012: Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Wall Street Journal’ın haberini doğruladı, Predatör’lerin de olaydan önce görüntü aldığını ve görüntülerde köylülerin seçildiğini açıkladı. Yani “terörist” yoktu zaten!
16 Ağustos 2012: Ferhat Encü yine gözaltına alındı.
ERDOĞAN: NORMALDE 20 BİN
14 Aralık 2012: Başbakan Erdoğan, partisinin vekillerinden BDP ağzıyla konuşmamalarını istedi. BDP’nin Uludere’ye Roboski dediği anımsatılarak, “Oranın adı Uludere. Roboski ne demek?” dedi. Uludere’de yaşamını yitirenlerin ailelerinin hesaplarına 100 bin lira yatırıldığını anımsatan Erdoğan, “Normalde 20 bin lira yatırılırken biz 100 bin lira yatırdık. Geçmişte kaçakçılık var, niye müdahale edilmiyor diye eleştiriliyorduk” diye konuştu.
26 Aralık 2012: Meclis Uludere Alt Komisyon Başkanı AKP Ordu Milletvekili İhsan Şener, 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayda Genelkurmay’ın talimat vermiş olabileceğini açıkladı. Şener, olayda “kasıt bulunmadığını” ancak “zincirleme hata” olduğunu dile getirdi. Şener, soruşturma sırasında Genelkurmay’ın olayla ilgili tüm belgeleri komisyonla paylaşmadığını belirtti.
29 Aralık 2012: BDP Eşbaşkanları Demirtaş ve Kışanak’ın, Roboski Katliamı için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptıkları başvuru işleme alındı. Soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarına bakan UCM’den Demirtaş ve Kışanak’a gönderilen yazıda; başvurunun işleme alındığı, çıkacak kararın kendilerine iletileceği belirtildi.
2013
ALT KOMİSYONUN “KASIT YOK” RAPORU
28 Mart 2013:TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, “Bu işte kasıt bulunamadığı” şeklindeki alt komisyon raporunu kabul etti.
Komisyon raporundaki iki muhalefet şerhi dikkat çekiciydi. O zamanın BDP/Blok milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve CHP milletvekili Levent Gök. Kürkçü, raporda soruların yanıtsız kaldığını belirtiyor, Gök de F-16 bombardımanıyla yurttaş öldürülmesinin en ağır yaşam hakkı ihlali olduğunu dile getiriyordu. Gök, devletin özür dilemekte çok geç kaldığını da belirtiyordu.
11 Mayıs 2013: Roboski’nin 500’üncü günü. Katliam mağduru köylüler, 15 No’lu sınır taşına giderek kaybettikleri canlarını andı.
SAVCILIK, İLK RESMİ AÇIKLAMAYI AYNEN TEKRARLADI
11 Haziran 2013: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 1.5 yıllık süreden sonra Roboski katliamıyla ilgili soruşturma dosyasında kendisini yetkili ve görevli saymadığını ilan etti. Dosyayı da Genelkurmay Askeri Savcılığı’na yolladı. Savcılığın yorumu, ilk gün hükümet yetkililerinden gelen açıklamayla aynıydı: “Bu bir kaza.”
20 Haziran 2013: Roboskili ailelerin avukatları, Diyarbakır Savcılığı’nın görevsizlik kararına ve dosyayı askeri savcılığa yollamasına itiraz etti.
18 Haziran 2013: Roboski’nin 500’üncü gününde katliam yerine karanfil bırakan 32 aileye Pasaport Kanunu’na muhalefetten üçer bin lira ceza verildi. Biri 11 yaşında, 120’yi aşkın kişi ifade için savcılığa çağrıldı.
ROBOSKİ’YE AĞIT, TEZKEREYE EVET
27 Haziran 2013: Savcılık, ailelerin avukatlarının itirazlarını reddetti. Özetle, “Yetkisizlik ve görevsizlik kararlarına itiraz hakkınız yok” dedi.
10 Ekim 2013: BDP’nin Uludere Araştırma Komisyonu kurulması talebi TBMM Genel Kurulu’unda oylandı; yeter sayıya ulaşılamadığı, yani 139 milletvekili olmadığı için komisyon kurulamadı.
Aynı gün, sınır ötesi harekat için yetki tezkeresi oylandı; iktidara ikide bir “Roboski’nin hesabını ver” diyen CHP’liler tezkereye, “terörle mücadelede TSK’ya destek” özetli gerekçelerle evet oyu verdi.
2014
KÖYLÜLERE GÖZALTI HİÇ DURMADI
19 Ocak 2014: Ortasu (Roboski, aslında “Robozik” ama galatı meşhuru yeğledim) ve Gülyazı (Bujeh) köyüne operasyon. Yedi kişi gözaltına alındı. Köy halkının protestoları fayda etmedi.
7 Ocak 2014: Roboski’de 34 sivilin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili Askeri Savcılık takipsizlik’ kararı verdi. Gerekçe belliydi: “TSK personeli TBMM ve bakanlar kurulu kararları çerçevesinde, Genelkurmay’ın onayıyla hareket etmiştir.”9 Ocak 2014: Katliam’da 11 akrabasını kaybeden Ferhat Encü’ye, jandarmaya hakaretten dört yıla varan hapis cezası talep edildi.
20 Ocak 2014: Irak sınırına tel örgü çekilmesini protesto eden Roboskili (Uludere) köylülere sabah baskını yapıldı. İki köyü çeviren jandarma, saat 04.00’te evlere girerek arama yaptı. Aralarında katliamdan kurtulan Servet Encü’nün de olduğu yedi köylü gözaltına alındı.
26 Ocak 2014: Katliamda can veren Nadir Alma’nın ailesine, Nadir’in 2003’te işlediği kaçakçılık “suç”undan kesilen 8 bin 403 lira ceza tebliğ edildi. Böylece “miras yoluyla ceza intikali” icadına da imza atılmış oldu.
24 Mayıs 2014:
Roboskili bazı aileler, Soma’da maden faciasında vefat eden işçilerinin mezarlarını ziyaret etti. Mezarlık çıkışında aileler adına açıklama yapan Veli Encü, Soma’da yaşanan acının bir benzerini yaşadıklarını belirterek, “Rızıklarını kazanmak için şehit düşen kardeşlerimizin mezarlarını ziyaret ettik” dedi.
ASKERİ HAKİMİN İTİRAZI
11 Haziran 2014: Askeri mahkeme, takipsizlik kararına itirazı reddetti.
25 Haziran 2014: Askeri Savcılığın verdiği takipsizlik kararına itiraz eden Askeri Hâkim Pürtaş, kararın kamu vicdanını tatmin etmeyeceğini dile getirdi. Pürtaş, “kararın adalet duygusuna ve devlete zarar vereceğini” söyledi.
8 Temmuz 2014: Ankara Başsavcılığı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel aleyhinde, “adli yargılamayı etkileme” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den yapılan suç duyurusu konusunda takipsizlik kararı verdi.
ANAYASA MAHKEMESİ ÖNÜNDE
18 Temmuz 2014: Askeri Savcılığın Roboski katliamıyla ilgili takipsizlik kararına itirazın reddedilmesi üzerine yüzlerce avukat Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yaptı. Avukatların mahkeme önündeki fotoğrafı, hukuk yokluğunun gösterisi gibiydi.
23 Eylül 2014: 34 kişinin hayatını kaybettiği Roboski katliamının 1000’inci gününde anma için “Sınırları tanımıyoruz” sloganıyla katliamın yaşandığı 15 nolu sınır taşına giden Roboskili ailelere askerler gaz bombalarıyla saldırdı. Yoğun gaz bulutunun etkisinden kurtulmak için ilk anda etrafa yayılan aileler, kendilerine müdahalede bulunan askerlere karşı kendilerini taş atarak savundu.
İDRİS NAİM ŞAHİN, MİT’İ SUÇLADI
25 Kasım 2014 Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, şu açıklamayı yaptı:
“MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler’in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MİT’ten gelen birden fazla resmî istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır.”
İdris Naim Şahin, silahlı çatışmalar, Van depremi ve Roboski günlerindeki sözleriyle AK Parti’nin sağ kaynaklarının neler olduğunu ve nereye kadar uzanabileceğini de ifşa ediyordu. Taksim Meydanı’ndaki Hocalı mitinginde Ermenilere hakaret eden pankartların önündeki şehvetli konuşmaları, iktidar partisinden ya da hükümetten herhangi bir kimse tarafından eleştiriyi bırakın, düzeltmeye değer bile bulunamayacaktı. Yolları iktidarla ayrıldıktan sonra yaptığı bu açıklama, iktidar-Gülen cemaati kavgasında cemaat lehine zayıf bir delil oluşturmaktan öteye gitmeyecekti. Çünkü Roboski ile zulüm tarihine özel bir kayıt daha düşülen Kürt meselesine bakışta devlet partilerinin ortak paydasının çok geniş olduğu bir sır değildi.
2015
KATIRLARA “İMHA” GÜNLERİ
20 Ocak
Yüksekova’dan tuhaf bir haber düştü ajanslara. Kasım ayında jandarma 97 katıra sınırda el koymuş, sonra mahkemeye gitmişti. Mahkeme de 97 katır için “insan ve hayvan sağlığını tehdit” ettikleri gerekçesiyle “imha” kararı vermişti. Katırlar, kendi sağlıklarını tehdit ediyordu özetle. Katırlar inkâr edilemezdi, asimile hiç edilemezdi, o zaman devletin bildiği üçüncü yöntem, “İmha” siyaseti devreye girmiş oluyordu.
Kararın infazı için yazı da yollandı, ancak başka bir haber daha geldi hemen: Kar ve tipi 7 Ocak’ta katırların tutulduğu çadırları yıkmış, katırlar firar ederek İran’a sığınmıştı.
23 Ocak
Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi’ndeki Roboski davasına savunma yolladı. Savunmada, Genelkurmay’dan gelen “meşru müdafadır” içerikli yazıya da yaslanılarak, “Olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılmasını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermektedir” dedi.
Hükümet de devlet de ilk andan itibaren aynı fikirdeydi: Olan biten “normal”di, hataysa bile, “kaçınılmaz hata”ydı, “makul”dü…
16 Şubat: O dönem milliyet gazetesinde çalışan Kemal Göktaş şu bilgileri içeren bir haber yayınladı: 2013 yılında Askeri Savcı tarafından ifadesi alınan 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Albay Aygün Eker,“Roboski’de sınırı geçen grubun kaçakçı olduğunu üstlerine bildirdiklerini ama dikkate almadığını” söylemişti.
24 Şubat: Anayasa Mahkemesi, başvuru dilekçesi ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde eksiklikler tespit etti. Başvuru, “eksikliğin süresinde giderilmemesi” nedeniyle reddedildi.
Bu “eksiklik”, ilerde AİHM’nin ret kararının da gerekçesi olacaktı. Fakat aslen eksik olan iki başvurucuya ilişkin evraktı, diğer başvurucular için aynı kararın verilmesi hukuka uygun değildi ama verildi.
8 Mart
Servet Encü’nün evinin tarandığı haberi hem Roboski’de hem de sınır bölgesinde gerginliğe yol açtı.
11 Mart
İngiliz oyun yazarı Anders Lustgarten’in Roboski katliamından esinlenen oyunu “Shrapnel: 34 Fragments of a Massacre”, “Şarapnel: Katliamın 34 Parçası”nın dünya prömiyeri İngiltere’de yapıldı. Oyun 2 Nisan’a kadar Arcola Theatre’ da sahnelendi..
20 Mart
İl Tarım Müdürlüğü’nün 57 katır için mahkemeden “itlaf” talebinde bulunması Şırnak’ı karıştırdı. Katır sahipleri, katırlarıyla Kaymakamlık binası önüne gitti. Cevap: Gaz sıkıldı.
23 Mart
Uludere’de “kaçakçılıkta kullanıldığı” iddia edilen katırların askerler tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Olay CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından bir soru önergesi ile TBMM gündemine getirildi; Tanrıkulu birçok soruyla beraber hayvan hakları ihlali olup olmadığını da soruyordu.
24 Mart
Köylüler katırların katledilmesini protesto ettiler. Ölen katır sayısı dokuza ulaşmıştı.
25 Mart
Sınırda katırların öldürülmesine devam edildi.
Bir Roboskili Kürt kadın, durumun vahametini şöyle anlatacaktı: “Biz onlarla (katırlarla) iç içe yaşıyoruz. Onları seviyoruz. Okşuyoruz. Ama şimdi bizden kaçıyorlar. Çok korktular.”
14 Nisan: Olay nedeniyle hayvan hakları savunucuları, dernek ve platformlar hem askerlerin cezalandırılması için hem de katırların öldürülmesiyle ilgili suç duyurusunda bulundu.
15 Nisan: CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur ile birlikte Şırnak’a giden HAYTAP üyeleri, Şırnak Valisi Ali İhsan Su ile görüştü.
VALİ: HAYVANLARI BIRAKIN, KAÇAKÇIYA BAKIN
16 Nisan: Şırnak Valisi Ali İhsan su, öldürülen katırlar hakkında konuştu. Vali, Hayvan Hakları Federasyonu yetkililerine, öldürülen katır olmadığını, silah sesinden korkup uçuruma düşen katırlar olabileceğini söyledi. Neredeyse, “Onlar intihar etti” diyecekti.
Vali, hayvan hakları savunucularına çıkışmayı da ihmal etmedi: “Havyanlarla uğraşmayı bırakın ilk önce kaçakçılarla görüşün, kaçakçılığı çözün. Burada asıl sıkıntı kaçakçılar, o sorunun çözülmesi gerek.”
20 Nisan: CHP’li Melda Onur, katırların kaçaklık yaparken değil, merada otlarken öldürüldüklerini söyledi. Hükümetin seçimden önce hır çıkarmaya çalıştığını dile getiren Onur, “Kim öldürmüş” sorusuna, “Uludere’de vur emrini kim vermişse; katırlar için emrini o vermiştir diye düşünüyorum” dedi.
21 Nisan: Sınırda bir süredir devam eden yığınağın ardından, kapsamlı bir askeri operasyon başlatıldı. Roboski halkı huzursuzdu.
22 Nisan: Roboski dahil sınır köyleri operasyona tepki verdi, cevap ateş açılması oldu.
30 Nisan: Katır katlimanı aralıksız sürdü. Şirit Yaylası’nda 8 katırın daha öldürüldüğü anlaşıldı. İki ay içinde katledilen katır sayısı 40’ı geçti.
24 Mayıs: AK Parti, Şırnak Cumhuriyet Meydanı’ndaki billboardlara bir propaganda afişi astı. “Kendi Savaş Uçaklarımızı Kendimiz Yapıyoruz.”
Afiş, Roboskili ailelerin tepkisini çekti.
25 Mayıs: AK Parti, afişleri kaldırdı. Savaş uçağı yapmaktan da savaştan da vazgeçtiği anlamına gelmiyordu bu.
7 Haziran: Roboski’de ölenlerin tümüyle yakınlığı bulunan, katliamdan sonra defalarca gözaltına alınan Ferhat Encü, HDP’den milletvekili seçildi. Roboski’de dört yıldır ilk defa sevinç vardı. Ferhat Encü şunları söyledi: “Faillerin yargılanması için mücadele edeceğim. Hesap sormak için Meclis’e geldim. Mücadeleme devam edeceğim. Hava saldırısı sırasında hayatını kaybeden 34 kişi de benim yakınımdı. Ancak kardeşimle birlikte amca ve dayımın oğulları olan birinci derecede 11 yakınımı kaybettim.”
30 Haziran: Roboski’de evlere ve araçlara ateş açıldı. Milletvekili Ferhat Encü, beş katırın katledildiğini twitter’dan duyurdu.
İçişleri, CHP’nin 24’üncü dönem milletvekili Melda Onur’un katırlara dair soru önergesine yanıt verdi; o cevaptır:
“Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesinde, 1 Ocak 2014 – 15 Mayıs 2015 tarihleri arasında müdahale edilen kaçakçılık olaylarında 390 adet yük hayvanı (at, katır, eşek) eşe geçirilmiş ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı birimlerine teslim edilmiştir. Esenlikler dileriz.”
2 Temmuz: Sivas Madımak katliamı anmalarında Sivas’ta Roboski’ye atıflar yapıldı. Aynı atıflar birçok Madımak anmasında gündeme geldi. Sivas’taki atıfları yapanlar Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. Feyzioğlu henüz iktidarın “anti-hukuk”unun anti-baro anlayışına tam iltica etmemişti.
5 Temmuz: Güvenlik gerekçesiyle Şirit yaylası yasaklandı.
6 Temmuz: Halk, Şirik yaylasının yasaklanmasını ve askerin bölgedeki faaliyetlerini protesto etmek için sınıra yürüdü.
Yürüyüşe ateş açıldı. Veli Encü, ailesinden İsa Encü’nün yaralandığını twitter’dan duyurdu. İsa Encü karnından vurulmuştu.
Katır ölümleri konusunda Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve Hayvan Hakları Komitesi’ne bakanlıktan yanıt geldi.
Bakanlığa göre 78 katır hakkında “tasfiye” kararı çıkmış, 20 sahipli katır vurularak öldürülmüştü.
10 katır kayalıklardan düşerek ölmüştü. 10 yaralı katır ise tedavi ediliyordu.
Bakanlık açıklamasında katır öldürmenin gerekçeleri de yer alıyordu, buyrun:
”Uludere ilçesi sınırlarında kaçakçılıkta kullanılan katırların 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında; iş gücü amacı ile insanlar tarafından yetiştirilen ve beslenen hayvanların çiftlik hayvanı olarak değerlendirilmesi ve gerekli uygulamaların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yapılmasının uygun olacağı mütalaa edilmiştir.”
7 Temmuz: Şirik yaylasının güvenlik bahanesiyle yasaklanmasına karşı eylem devam etti. İkinci günde HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü ve beraberindeki gazetecilere gaz bombası atıldı, Encü tartaklandı.
9 Temmuz: Mazlum-Der, bir Roboski raporu yayınladı.
Raporda, son üç aydaki askeri hareketliliğin arttığı, yaylaların yasaklandığı, köylülere baskının göç amacını taşıdığı algısının oluştuğu dile getirildi.
28 Ağustos: Roboski soruşturmasının kapatılmasına itiraz eden tek askeri hakim mesleki olarak cezalandırıldı. Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi Başkanı Hakim Albay Oğuz Pürtaş, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) savcı olarak atandı.
Pürtaş söz konusu kararların ‘adalete zarar vereceğini’ söylemişti.
21 Eylül: Kemal Göktaş haberi:
MİT, katliamdan önce “Dr. Erdal Bahoz kod adlı PKK yöneticisi Fehman Hüseyin’in silahlı eylem için bölgeden geçiş yapabileceğine” ilişkin TSK’ya belge yollamış. Bu bilgi Roboski soruşturmasını yürüten savcılıktan gizlenmiş. İstihbarat bilgisi katliamın katliam gününü, yani 28 Aralık 2011 tarihini de kapsıyor.
26 Eylül: Yine Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, bombardımandan önce ilgili tüm askeri birliklerin kanaati, sınıra yaklaşan grubun ‘terörist değil, kaçakçı’ olduğu yönünde. Genelkurmay buna rağmen bombalama kararı vermiş.
29 Eylül: Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberi, askeri savcılığın Roboski dosyasındaki tutumunu bir daha deşifre etti: Askeri savcı, bombardımanın hedefindekilerin sivil olduğuna dair ifadelerin hiçbirini dikkate almamış. Oysa yerel askeri birimler defalarca, “Bunlar kaçakçı” uyarısı yapmıştı. Bazı subaylar adeta çırpınmıştı.
Bu ifadelerden biri dönemin 2. Ordu İstihbarat komutanı albay Aygün Eker’e aitti. Eker, grubun kaçakçı olabileceğini belirtse de dikkate alınmadı.
Üstelik bu bilgilerin tamamı dosyada yer alıyordu. Yani askeri yargı, “takipsizlik” kararını verirken, dosyanın bir yarısı görmüş, diğer yarısını görmemişti.
TAHİR ELÇİ’NİN KATLEDİLDİĞİ GÜN
28 Kasım: Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi katledildi. Elçi, Roboskili ailelerin avukatlığını da yapıyordu.
1 Aralık 2015
Roboskili aileler, Diyarbakır Barosuna ve Tahir Elçi’nin ailesine taziye ziyareti yaptı.
Annelerden Halime Encü konuştu:
“Tahir Elçi varı yoğu ile bizim için mücadele yürüttü. Biz de bundan sonra Tahir Elçi katliamı aydınlanıncaya kadar, onun mücadelesini yürüteceğiz. Roboski anneleri olarak bunun burada sözünü veriyoruz.”
12 Aralık: Uludere’ye bağlı Andaç köyünde iki köylü yaşamını yitirdi. Ölümlerin, TSK’nın hava bombardımanı sonucu meydana geldiği dile getirildi. Ferhat Encü, yaşamını yitiren köylülerin adının Hurşit Ölmez ve Macit Ölmez olduğunu söyledi. Encü, olayın ikinci Roboski olduğunu da söyledi.
2016
SUÇLANAN YİNE AİLELER
9 Mart: Katliamın üçüncü yılında yapılan anma sonrasında, anmada görev alan yedi köylüye soruşturma açıldı. Roboskililer, TCK’nın 262. maddesi uyarınca “kamu görevini yerine getirmekle” suçlanıyordu.
Ferhat Encü bianet’e suçlamayı açıkladı: “Roboski anmasında trafiği düzenleyerek anayolun kapanmaması için uğraşmak, köye gelen misafirleri karşılayarak araçlarını park etmek…”
23 Mart: Anayasa Mahkemesinin 24 Şubat 2015 tarihli kararın gerekçesi Resmi Gazetede yayınlandı.
Mahkeme üyesi Osman Paksüt, “evrak gecikmesi”ne ilikin karara şerh düştü:
“Anayasa Mahkemesinin İkinci Bölümü tarafından 24 Şubat 2016’da yapılan toplantıda, dosyanın incelenebilmesi için gerekli ve temel nitelikteki belgelerin süresinde verilmediği ve geçerli bir mazeret de sunulmadığı gerekçesiyle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin reddine oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Başvurunun reddine ilişkin karara, sürenin geçirilmiş olmasının ve mazeretin kabulünün aşırı bir şekilcilikle incelenip incelenmediği noktasından tereddüt duyduğumdan katılmamaktayım.”
15 TEMMUZ: DARBE GİRİŞİMİ
BERAT ALBAYRAK: FETÖ İZİ VAR
26 Temmuz: Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Roboski Katliamı’nda “FETÖ izi olduğunu, Uludere olayının FETÖ yandaşları tarafından” yapıldığını söyledi. Bakan, dosyanın yeniden inceleneceğini açıkladı.
Ancak, o yeniden inceleme hiç yapılmadı, yapıldıysa da duyan olmadı.
23 Ağustos: İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Roboski’de katledilenlerin yakınları (281 kişi) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yaptı.
HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, yaşam hakkı ihlalinin yanı sıra sorumluların tespit edilmemesi ve yargı önüne çıkarılmamasının başvurusu konusu yapıldığını söyledi.
Encü başvuruda ayrıca faillerin yargı önüne çıkarılmadığına da dikkat çekerek “Katliamdan sorumlu olanların yargı önüne çıkarılması yönünde bir karar verilmesini talep ettiklerini” de ifade etti, “Önceliğimiz faillerin bulunması” dedi.
31 Aralık: 34 kişinin ailelerinin kurduğu “Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği (Roboski-Der)”, İçişleri Bakanlığı kararıyla mühürlendi.
Roboski-Der Başkanı Veli Encü, “terör faaliyeti yürüttüğü” iddiasıyla kapatılmasının dikkat çekici olduğunu dile getirerek “Roboski-Der katliamın gerçek yüzünü kamuoyuna yansıtmak amacıyla bugüne kadar çalışmalarını yürüttü. Bugüne kadar failler cezalandırılmadığı gibi Roboskili aileler her zaman baskı ve gözaltılar ile karşı karşıya kaldı.
Derneğin kapatılması da faillerin yargılanmaması için yıllardır gösterilen çabanın bir devamıdır.Biz Roboskili aileler olarak, adalet talep etmeye devam edeceğiz. Roboski’ye adalet gelinceye kadar mücadelemiz sürecektir. İnsanlık suçlarının sorumluları cezalandırılınca Roboskili annelerin yüreğine su serpilecektir. Bu yol ve yöntemler ile bizleri sindiremeyecekler” dedi.
2017
ROBOSKİ-DER’İN MALVARLIĞINA EL KONULDU
10 Ocak: Roboski-Der’e jandarma eşliğinde giden Dernekler Şırnak İl Müdürlüğü görevlileri, derneğin malvarlığına el konuldu.
“Paramız olmadığı için yazıcı alamamıştık, bir arkadaşımızın ofisindeki yazıcıyı ödünç almıştık, ona de el koydular. Yazıcının demirbaş listesinde olmadığını, başkasına ait olduğunu söyledik ama dinlemediler. Bir de en önemlisi, katliamda ağabeyini kaybeden 8 ila 15 yaş arasında çocuklar için rehabilitasyon çalışması yapılıyordu. Çocuklar için boyama kitapları, boyalar alınmıştı. Hem bunlara hem de kendi emekleriyle yaptıkları resimlere el konuldu.”
12 Ocak: Faaliyeti durdurulan Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği, 679 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı.
Diyarbakır, Dicle Kent bulvarı üzerindeki bir parkta bulunan Roboski anıtı, dört gün önce yerinden kaldırıldı.
Ardından iki gün önce derneğin masa, sandalye ve bilgisayar gibi eşyalardan mütevellit “mal varlığına” el konuldu.
YENİ BİLGİ VE BELGELER
29 Eylül: Her ayın 28. günü Roboski Katliamını gündemde tutmak için basın açıklaması yapan Roboski İçin Adalet Girişimi, Cumhuriyet gazetesinde 20 Eylül günü başlayan ve dört gün süren yazı dizisinde ortaya çıkan yeni bilgi ve belgelere dikkat çekti.
“Yeni ulaşılan ve adaletten kaçırılan bu tanık ve şüpheli ifadeleri de gösteriyor ki, Roboski Katliamının sorumluları bellidir ve adaletten kaçırılmaktadır. Başta Roboski Katliamı olmak üzere devlet; geçmişi ile yüzleşerek işlenen tüm katliamların sorumlularını yargı önüne çıkarıp, barış ve adaletin yeniden tesisi için kendisiyle birlikte yargılamalı ve cezalandırmalıdır.”
KATIRLAR İÇİN GÖREVSİZLİK
15 Kasım: 2015 yılında gerçekleştirilen katır katliamlarında emir veren ve katliamı gerçekleştiren askerlerin tespit edilerek cezalandırılması için Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) tarafından yapılan suç duyurusu “görevsizlik” kararıyla askeri savcılığa gönderildi.
Bu konuda Sezgin Tanrıkulu’nun yazılı soru önergesi Kasım Ayında Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli tarafından yanıtlandı. Yanıtta, konuyla ilgili olarak bakanlıkta herhangi bir bilgi ve belge olmadığı belirtildi.
21 Aralık: Roboski Katliamının ardından 34 yurttaşın aileleriyle dayanışmak için Roboski Köyüne yerleşen insan hakları aktivisti YannisVasilis Yaylalı, tutuklu bulunduğu Elazığ Cezaevinde bir haftalık açlık grevi eylemine başladı.
2018
AİHM’NİN UTANÇ DOSYASI
17 Mayıs: AİHM,Roboskili Ailelerin başvurusunu reddetti.
18 Mayıs: HDP Hukuk Komisyonu, AİHM’nin Roboski Katliamı konusunda verdiği karara yazılı açıklamayla tepki gösterdi. HDP Eş Genel Başkanı Yardımcısı Ayşe Acar Başaran imzalı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“AİHM, 34 kişinin bombalanarak öldürüldüğü başvurunun ret gerekçesi olarak da dosya avukatlarının vekaletnamelerini süresi içerisinde sunmamasını gerekçe gösterdi. Mahkeme bu baş vurucular için kabul edilemezlik kararı vermiş, ancak diğer baş vurucular için inceleme yapma yükümlülüğünü dahi yerine getirmemiştir.
Tüm baş vurucular için geçerli olmayan ve UYAP sisteminden ulaşılması mümkün olan iki eksik belgenin kabul edilmezlik kararına gerekçe yapılması hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hem de AİHM’nin kendi içtihatları ile bağdaşmamaktadır. TSK uçaklarının bombalaması sonucu hayatını kaybedenlerin yaşam hakkına ilişkin bir kararda, dosya avukatının iki günlük gecikme gerekçesi olarak sunduğu sağlık raporunun dikkate alınmaması ve dosyanın esası ile ilgisi bulunmayan evrakın iki gün gecikmesini mahkemenin kararına gerekçe yapması AİHM tarihine bir utanç olarak yazılmıştır. “
2019
YENİDEN BAŞVURU
Haziran
Aileler yeniden Diyarbakır Savcılığına başvurarak, yeni deliller ışığında dosyanın yeniden açılmasını istedi. Savcılık, yetkisizlik kararı ile dosyayı Şırnak’a yolladı. Başvurunun dayanaklarından biri, bizzat Bakan Albayrak tarafından açıklanan “FETÖ izi”ydi, ikincisi geçen dönemde ortaya çıkan yeni bilgilerdi.
2020
YENİDEN TAKİPSİZLİK
25 Kasım: İkinci başvuru için de yeniden takipsizlik kararı verildi.
23 Aralık: HDP’nin Roboski Katliamı’nın aydınlatılması için verdiği araştırma önergesi AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
YENİDEN AYM KAPISINDA
2021
9 Nisan: Roboski aileleri, AYM’ye yeniden başvurdu. Dosyayı tekrar AYM’ye taşıyan avukat Kerem Altıparmak, davada (Eski bakan Albayrak’ın açıklamasına da atefen) “FETÖ bağlantısı” olduğunu savundu. İlk olarak takipsizliğe itirazı inceleyen dört yargı mensubundan üçünün ihraç edildiğini söyleyen Altıparmak, şunları söyledi: “Hikayenin başında bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar var. O kararı veren savcı FETÖ’den ihraç edilen ve hakkında ceza davası açılan bir savcı. Aynı şekilde bu kararın itirazının incelendiği mercide de 3 yargıçtan 2’si yine aynı örgütten ihraç edilen hakimler (var). Bir tek hakim görevde kaldı o da Roboski davasına ilişkin verilmiş kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın bozulmasını talep eden hakim. Yani 4 yargı mensubunun 3’ü örgüt üyeliğinden soruşturuluyor, ihraç edilmiş. Sadece bir tanesi o da bu dava açılmalı diyen hakim görevde.
AYM’ye başvururken biz aslında devlete çok önemli bir fırsat sunuyoruz. Bu ülkenin tarihindeki en büyük sivil katliamlarından birini açığa çıkarma imkanı hukuken AYM’nin elinde ve imkanı dahilindedir. AYM burada bir hak ihlali kararı verirse bu soruşturmanın açılması zorunlu bir zorunlu bir hale gelecek. Bu sadece Roboski ailelerinin davası değildir. Bu Türkiye’de insan haklarına, evrensel değerlere inanan herkesin davasıdır ve hukuki gerekçeleri de fazlasıyla mevcuttur.”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***