YORUM | ALPER ENDER FIRAT
AKP cenahı her ne kadar “seçimler zamanında yapılacak” dese de ülke her geçen gün bir biraz daha seçim atmosferine giriyor. Liderler miting yapmaya başladı bile. Ekonominin çok kötü olması Süleyman Demirel’in “tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur” sözünü hatırlatıyor ve muhalefetin seçim iştahı kabarıyor. Ya da en azından seçime iştahlı görünüyorlar.
Ancak, 30 Mart 2014 mahalli seçimleri de dahil olmak üzere muhalefet bütün seçimlere böyle iştahlı girmiş ama hepsinde de maç bitmeden havlu atıp uyumaya gitmişlerdi. Bugün hala muhalefetin seçim kazanma diye bir derdinin olup olmadığı zihinlerde hala cevabını bulmamış bir sorudur.
Bu muhalefetin bir seçim kazanarak ülkeyi AKP iktidarından kurtarabileceğini düşünen herkese, son sekiz yıldır ülkedeki bütün seçim süreçlerini ve seçim sonuçlarını yeniden hatırlamalarını öneriyorum. Hiçbirini hatırlamıyorlarsa 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini ve seçim gecesini unutmuş olamazlar. O seçim gecesini unutanlara Pollyannacılığa devam etmesini tavsiye etmekten başka bir şey söylenmez zaten.
O gecenin hesabını vermemiş, sandığa ve sandık sonuçlarına sahip çıkmadan apar topar havlu atmış bir muhalefetin bu sefer seçim kazanacağını düşünmek sadece saflıktır.
Bir daha yazmış olayım, bu sekiz yıl içinde muhalefet defalarca yenecekmiş gibi yapıp seçim gecesi kolayca sırtını yere yapıştırdı ya da yumruk sallamadan ringe havluyu attı. Recep T. Erdoğan’ın bu denli azgın bir tek adam olmasındaki en büyük sorumlu, umut dağıtıp sonra sandığa sahip çıkmayan, saçma sapan adaylarla seçime giren muhalefetin ta kendisidir.
Belki kötümser bir yorum olacak ama bu muhalefetin sahici bir şekilde seçime girerek kazanabileceğine hala inanmıyorum.
Ama asıl hatayı muhtemelen yine gösterecekleri adayla yapacaklar. Öyle görünüyor ki CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin adayı olma konusunda çok istekli ve bu kez kendisini aday göstermek istiyor.
2015 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son derece yanlış adaylarla seçime giren muhalefet aynı hatayı bu kez de Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday göstererek yapacak gibi duruyor.
Kavgada hiçbir etik değeri, kuralı olmayan AKP mahallesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını, onun aile bağlarını, mezhepsel irtibatını sündüre sündüre kullanacaktır. Ve korkarım ki bu sündürmenin Türkiye coğrafyasında fazlasıyla karşılık bulması söz konusudur. AKP meseleyi bir mezhep gerilimine sokarsa bunda başarılı olma ihtimali de çok yüksektir.
Kemal Kılıçdaroğlu nefret söyleminin ve insan hakları ihlallerinin zirve yaptığı böyle bir dönemde radikal ve kararlı bir şekilde buna karşı çıksaydı o zaman kimlikler üstü bir “Gandhi” olabilirdi. Adalet Yürüyüşünü bütün tehdit ve engellemelere rağmen devam ettirebilseydi ve ülkeye hukukun tekrar geri gelmesine aracılık etseydi son dönemde yaptığı ‘helalleşme’ çıkışı da inandırıcı olabilirdi.
Ancak bugüne kadar çizdiği portre siyasette inisiyatifi olmayan, oyunda etkili bir figürmüş izlenimi vermeyen bir siyasetçi. Bu da onun helalleşme konusundaki söylediklerini, eyleme geçirip geçiremeyeceği konusunda inandırıcılığını ortadan kaldırıyor. Bu söylem Kılıçdaroğlu’nun kendisinin iradesiyle girişilmiş bir politikadan çok başka birilerinin müsaade etmesi halinde fiiliyata geçecek bir çıkış gibi duruyor. Üstelik helalleşme konusunda asıl mağdurların ismini ağzına bile alamıyor daha.
Bir kitlenin sosyal soykırıma uğradığı bir dönemde daha önce köy köy dolaşılarak yapılan fişlemeleri savunması ve iktidarı zamanında bunların gereğini yapmamakla suçlaması da onun zihin kodlarını göstermesi bakımından hala önemli bir yerde duruyor.
Oysa CHP’nin ve kendisinin önünde tarihi bir fırsat vardı. Toplumun bütün kesimlerinin desteğini alabilecek, herkes için mutlak adaleti ve hukuku savunabileceği böyle bir dönemi elinin tersiyle itti, muhalefet yapıyormuş gibi yaparak AKP iktidarının yaptıklarının legalleşmesini sağladı.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***