YORUM | AHMET KURUCAN
Ber vechi âtide kıraat buyuracağınız müsveddede izafe-i esma ve evsaf Arapça, Türkçe kelime ve nahv kaidelerini imtizaç edilerek istimal edilmiştir.
Ezman-ı kadimenin tesmiyesi ile Şeyhu’l-hükümet ve dahi devlet Çorum’lu Hayrettin b. Nureddin Efendi “Dedim, dedi…” lakabı ile bir makale kaleme almış idi bundan 15 gün mukaddem. Bu estârın müellifi de “Keşke demeseydin be hoca” deyuben kayd-ı itirazlarını arz eylemiş idi. Meğer ki kadim zamanların “İslam insanı” tabirini beher yazısında istimal etmekle meşhur bir kalemşör de müşabih addolunacak bir itirazda bulunmuş ve “Hayrettin Hocam” nâm bir yazı kaleme almış. Hayretimi mucib oldu. Şaşırdım. Memleketimin tabiri ile “abooo” dedim gayri ihtiyari. Esbabını mı sual buyuruyorsunuz? Leffen arz edeyim Efendim.
Evvelen: Bi’l vesile müşahademe ve bun abinaen vasıl olduğum kanaatlerime göre müma ileyh bir hayli zamandur vicdanını zayi etmiştür. 15 Temmuz vak’a-yı âdiyesini müteakiben Erdoğan ve şürekasının ihtira ve icad ettikleri gayri siyasi, gayri hukuki, gayri ahlaki ve dahi gayri insani akval ve ahvalinin yılmaz müdafisi oldu müşârun ileyh muharrir. Usturlabını kaybetmiş sefineye, raydan çıkıp istikametini şaşırmış ve ha devrildi ha devrilecek vaziyette mesafe kat eden şimendiferin kazanına beher gün kömür atıyor nice zamandur kendilerü.
Saniyen: İmanını demiyorum velakin vaadlerini, iz’anlarını, muhakemelerini, ahlaklarını ve bi’l cümle insanlıklarını kaybeden muktedirlerin adalet nizamını kelb-i sadık ve sadıkaları misüllü istimal ettiklerini görmediği içün. Akl-ı selim, fikr-i selim ve vicdan-ı selim nice zevâtın istimalinden suret-i katiyye içtinap ettiği, iktidarın muhalif cenabı ademe mahkum etmek adına uydurduğu meşhur, ma’ruf ve ma’lum dört harflik sihirli kelimeyi hayasızca istimal ederek toplumun kesiri a’zamına reva görülen zulümleri alenen te’yid ü tasdik ettiği içün. Tam da burada bizim neslin müşahid olduğu üzere eyyam-ı kadimedeki gibi ‘Vicdanımı kaybettim, hükümsüzdür.’ şeklinde bir ceride ilanı iyi gider.
Ha burada “Şol müma ileyh zatın günde iki defa zamanı doğru gösteren bozuk saat misali ba’zen vicdanına mağlup oluben iktidarsız muktedirlerin yaptıklarına itiraz kabilinden tesvid edip neşr eylediği tahriratına ne buyurucaksınız?” diye bir sual aklınıza gelmiş olabilir. Ol bu suale cevabım odur ki, devede kulak. Reva görülen zulümlerin ayyuka çıkıp arşa dayandığı bir hengamede “Zinhar yanlış anlamayın, benim siyaseten ihraz eylediğim mekanım, verasında namazı ikame eylediğim imamım, tevcih eylediğim kıblem belli velakin…” deyüp mahcup bir eda ve kısık bir sesle kaleme ve kelama döktüğü itirazlar nezdimde bir mana ifade etmez. Niçün mü? Vaki ile vukuu beklenen beynindeki vadi şark ile garp arasındaki vadi kadardır da onun içün.
Bir itiraz daha tevcih eyleyebilirsiniz bana ve dersiniz ki: “Bahse medar zat, zatında değerli şeyler söylüyor olamaz mı?” El-cevap: tabii ki mümkün ve dahi muhtemeldir ama ol zat nezdimdeki zati değerini ve mevkiini zayi ettiği içün söylediklerinin değeri de ya kısmen zayi ya da tamamen kıymet-i harbiyyeden ıskat olmuş vaziyyette. “Lakin böyle olmaması lazım.” diyebilirsiniz. Neam, iştirak ediyorum, böyle olmaması lazım, önce kelamın sahibine değil kelama bakılması lazım. Belki o sözler bünyesinde külli, kat’i ve şumullü bir hakikati muhtevidir. Doğrudur amma, velakin, fakat içtimai telakkiler böyle olmadığı gibi hakikatte de vaziyyet-i hal böyle değil maalesef. İnsanlar kelamın kıymetini biraz da kelamın sahibi ile ölçüyor. Kelama kıymet kazandıran kelam sahibinin şahsiyeti, karakteri, mizacı, istikameti, ahlaki oluyor. Vatan siyaseten, iktisaden, ahlaken, dinen dört bir yandan cayır cayır yanarken, memleket evladı içinde tutuşmuş canlı canlı yerlerde sürünüp vefat ederken iktidarın yandaşı, yalanlarının yamacısı, muhalif herkesi içine koydukları dört kelimelik çuvalın müdafisi ve dahi yalakası olmuş bir zatın kaleminden dökülen şeylerin ister istemez gözünüzde hiçbir kıymet-i harbisi olmuyor.
Salisen, rabian, hamisen deyüp daha birçok şeyi ta’dad edebilirim fakat siz muhterem ve muhtereme karilerimin zekavetine hakaret olacağı zannıyla “arife işaret kafidir” deyip bırakayım.
Mahcup bir eda dedim müşarun ileyh muharririn tahrir ve neşr eylediği makale içün. Dedim ama onu ve dediklerini kaale alıp kelamı tatvil etmeye ve akabinde tahlil ve ta’liller yapmaya niyetim yoktu. Bendenizin asıl nazarı dikkatlerinize arz edeceğim makale Hayrettin b. Nureddin Efendinin “Kardeşim….” diyerek kaleme aldığı müsvedde olacaktı ama heyhat ki “Al birini bir ötekine” cinsine girdiği için itale-i kelamla karşınıza çıktım. Vaktinizi zayi etti isem af ola.
Müsvedde dedim bâlâda. Zinhar yanlış anlamayın, Yeni Şafak nâm evrâk-ı perişanında tab’ edilen makalesini kasdediyorum. Kaleminin mürekkebi ile buluşturduğu ol satırları tebyiz etmediği içün müsvedde diye tesmiyede bulundum ve tavsif ettim. Yoksa nam-ı meşhur zat o müsveddesini ömrü boyunca cami kürsülerinde, fakülte sıralarında anlattığı hakikatlere darp etseydi, doğru mu yanlış mı diye tasdik almak için o müdevvanata müracatta bulunsaydı katiyetle eminim ki tasdik mührünü alamayacaktı.
Niçün mü? Kıl ü kâl ve güft u gu ile meşgul de ondan. Makalesinin ibtidasında olduğu üzere, dedikleri “Dedim, dedi…” den öteye geçmiyor da ondan. Onca yıkıma rağmen bu yıkımlara sebebiyet verenlere değil de bağrı yanık bir ahval içre muhalefet edenlere yıkıcı demeye devam ediyor da ondan. Hala daha kurtlu bulguru ayıklar yerim lafazanlığını sayıklamaya devam ediyor da ondan. Hala daha yolsuza hırsız diyemezsiniz diyor da ondan. Hala daha… hala daha…
87 yaşında meleke-yi akliyyesini mi kabiliyet-i muhakemesini mi zayi etti malumatım içre değil amma hocanın sarf ettiği kelamlar ülkeyi yaşanmaz hale getiren iktidar nezdindeki makam ve mevkii ile birlikte mütalaa edilecek oldukta “yevm-i evveldeki gibi size zâd ve zahireyim, yapageldikleriniz meşrudur, caizdir, helaldır” anlamında fetva olarak kıymet bulduğunu anlamıyor ya da anlamak istemiyor belki de anlıyor ama anlamamış gibi yapıyor. Bu sebeplerle olsa gerek kendisini tenkid eden makalenin itibarına dokunduğunu ilan u i’lam ediyor. “Ol yazıyı yazacağına telefon açsaydı, isim vermeden bahsetseydi” temennisininde bulunuyor.
Ben yardımcı olayım; hoca, zarar-ı kesireyi o varak-ı perişanda tab’ olunan makâlâtınla sen kendin kendine veriyorsun. İtibar suikasdini sen yapıyorsun sana. Bilmem ki ne zaman farkına varacaksın?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***