NECİP F. BAHADIR | YORUM
‘Süreç’ derken Öcalan açılımını kastettiğimi anlamış olmalısınız. Adı bile doğru dürüst konamadı. ‘Barış’ dendi, ‘çözüm’ dendi. Fakat bir ittifak oluşmadı. Peki nedendi bu belirsizlik? Sürecin sahibi yok çünkü… İlk taşı koyan ve İmralı yolunu açan ismin Bahçeli olduğu doğru. Erdoğan’ın ‘zoraki evet’ dediği ve ‘ittifakın hatırına’ kabullendiği de inkar edilemez.
Bazılarının dediği gibi ortaklar arasında ‘dağıtılmış rol’ söz konusu değil. Yani Bahçeli kötü, Erdoğan iyi polisi oynayacak! Yok böyle bir şey. Siyasette ‘farklı pozisyonlar veya danışıklı dövüş’ olur. Ancak burada onu göremiyoruz…
Süreçte Bahçeli’nin etkisini ve rengini görmemek mümkün değil. Öcalan bile DEM heyetine defalarca ‘Bahçeli’ye müteşekkir’ olduğunu söyledi. MHP lideri de karşılığını aynı şekilde verdi, ‘bebek katili’ kavramını terk etti ve kamuoyunu şaşkına çeviren ‘kurucu önder’ dedi.
Sürç-i lisan falan değildi. Bile isteye kullandı. Tepkilere, itirazlara aldırmadı. Kaç kez tekrar etti? Tabanda kafa karışıklığı ve soru işaretleri bulunsa da teşkilatlar süreci sahiplendi. Bahçeli’in rolünü kabullendi. Bugüne kadar MHP’den hatırı sayılır ‘aykırı ses’ çıkmadı.
Bir kaç ay önce partinin güçlü ismi ve İmralı heyetinin üyelerinden Feti Yıldız, süreci anlatırken, ‘Bahçeli Modeli’ dedi. Peki AKP ne olacak? MHP tek başına böyle bir sürecin altından kalkabilir mi? 31 Mart seçimlerinde partinin aldığı oy yüzde 5 civarında… DEM’in bile çok gerisinde… 600 üyeli Meclis’te milletvekili sayısı sadece 47… Siyasi gücü bazen yalnızca rakamlar ifade etmekten aciz kalı. Parti ve liderlerin siyasi ağırlığı ortaya çıkar. MHP ve Bahçeli’nin de mevcut yapıda bir ağırlığı olduğu muhakkak.
Nereden kaynaklandığı da açık… Ortaklığın verdiği bir güç söz konusu… Kilit parti yani… AKP, Meclis çoğunluğunu dolayısıyla siyasi iktidarını MHP’nin desteğine borçlu… MHP çekildiği an dengeler alt üst olur. MHP’nin gücü işte burada saklı. Yoksa ne parti politikaları ne de Bahçeli’nin konuşmaları dikkate alınırdı.
Tabii MHP sıradan bir parti de değil. Devlet içi trafiklerin etkili olduğu bir siyasi yapı. Bahçeli’nin en yakın danışmanı eski ve emekli bir güvenlik görevlisi… Pek dile gelmeyen herkesin bildiği bir ‘siyasi sır’ bu. Neyse konumuz bu değil…
Feti Yıldız, Bahçeli süreç ilişkisini anlatırken söylediği şu sözler asla unutulmamalı; “Gece gündüz ilmik ilmik örülen Devlet Bahçeli Modeli oluşturuldu. Önümüzdeki yıllarda bu özgün model çatışmalı ortamlarda dünyanın değişik bölgelerinde barışın anahtarı olarak kullanılacaktır.”
Yıldız’a göre Bahçeli sürece sadece rengini vurmadı, adını da verdi. Bunu kamuoyu pek sahiplenmedi. Hele ortağı AKP! Görmezden, duymazdan geldi. Yorum bile yapmadı. Erdoğan bunu kabullenebilir mi? Haa yarın siyasi faturası ödenirken, “Ben değil, Bahçeli yaptı…” diyebilir ama getirisi söz konusu olduğunda rolünü kimseyle paylaşmaz. Bu da böyle biline…
Bahçeli Modeli’ni niye hatırladım?
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, yurtdışı gezisinden dönerken ilginç çıkış yapmış. Lafı hiç eğip bükmeden, “Sürecin sahibi Erdoğan!” demiş; “Bu sürecin bu noktaya kadar gelmesindeki ana kararlılık ve siyasal anlamda bu meseleyi bir devlet politikası haline dönüştürme iradesi Sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. Bu sürecin yolunu açmamış olsaydı buraya kadar gelinmesi zaten düşünülemezdi. Dolayısıyla bu sürecin sahibi Sayın Cumhurbaşkanımızdır…”
Peki Sezar’ın hakkı nerede? Bahçeli ismini bu denli gizlemenin anlamı nedir?
Kurtulmuş’un Erdoğan’ı ‘sürecin sahibi’ olarak ilan etmesi önemli… Zaten öyle değil miydi? Ülkede tek adam yönetimi yok mu? Fiili olarak öyle… Ama Erdoğan ve AKP elini taşın altına koymaktan geri durdu. Gönülsüzülüğünü hissettirdi. İhtiyatı elden bırakmadı. İmralı’ya heyet konusunu bile bir sırra dönüştürmeye çalıştı.
Erdoğan, “Sorumluluk komisyonda!” dedi. Ateşten topu Meclis’e attı. Kamuoyu ve toplumun tepkisinin farkındaydı. Kurtulmuş’un bu çıkışının gecikmiş de olsa ‘MHP’ye cevap’ niteliği de var. MHP’nin bir cevabı olacaktır herhalde… Bahçeli’nin, Kurtulmuş’tan hiç haz etmediğini herkes bilir.
Hiç yeri değilken Kurtulmuş neden “Sürecin sahibi Erdoğan!” deme gereği duydu? Niyeti neydi? Erdoğan’a selam ve övgü mü? Ülke nicedir bakanların, bürokratların ‘cumhurbaşkanımızın talimatıyla…’ üslubuna alışkın… Fakat bu böyle bir şey değil. Ben Kurtulmuş’un Erdoğan’a pek iyilik yaptığı kanaatinde değilim. Bir faturayı önüne koyma hamlesi seziyorum. “Kenarda köşede durarak süreci götüremezsin…” uyarısı hissediyorum.
AKP geçerken siyasi beklentileri vardı Kurtulmuş’un… Yoksa ‘Karun’ dediği birinin yanında niye hizalansın? Erdoğan sonrasını düşlüyordu. Hiç adı gündeme gelmedi. Aile ‘Bilal Erdoğan’ dedi. Kurtulmuş ismi bir kenara atıldı.
Bu konuda DEM de boş değil. Onlara göre de sürecin sahibi de mimarı da Öcalan’dan başkası değil. İmralı’yı ‘barış adası’ ilan ettiler. Öcalan’ı da ‘başmüzakereci…’
Kurtulmuş’un çıkışı sadece sahiplik meselesinden ibaret değil. “İmralı görüşmesi gizli kalmayacak!” demiş.
Hadi! Erdoğan heyetin üzerine sis perdesi örtmek için çabaladı durdu. Hüseyin Yayman’a İmralı’ya gitmemiş gibi davranması talimatı verdi. Heyetin gidiş gelişi gizlendi. AKP ve Erdoğan kamuoyunda konuşulmasını tartışılmasını istemiyordu. Çünkü bu toplumsal tepkiyi daha da büyütebilirdi. Kurtulmuş’un, bu hassas konuda Erdoğan’a ciddi itirazı var. Öyle imalı, örtülü falan da değil.
Kurtulmuş şu sözlerine bakın; “İmralı’ya giden milletvekilleri kendi gözlemlerini, notlarını komisyona anlatacaklardır. Mühim olan orada ne konuşulduğunun ana hatlarının komisyonla paylaşılmasıdır. Kamuoyundan gizli kapaklı hiçbir şey şimdiye kadar yapılmadı, bu görüşme de tabii gizli kalmayacaktır.”
Hiçbir şey gizli kalmadı mı? Orada dur… Heyet oylaması açık mı yapıldı? CHP komisyonu niye terk etti? Göz göre göre gerçeği çarpıtmanın da manası yok. AKP’li Şamil Tayyar, DEM’den Gülistan Koçyiğit epey detay paylaştı. Ama yetersiz. Tutanakları görmek lazım.
“Gizli kalmayacak…” sözüne pek inanamıyorum. ‘Karun’ konusunda olduğu gibi bir ‘u dönüşüne’ yine tanık olabiliriz. Kurtulmuş’un gücü yeter mi? Erdoğan’a rağmen sonuç alabilir mi? Sorular bile yersiz.
Ben satır aralarından Kurtulmuş’un gizliden gizliye Erdoğan’a karşı bir ‘meydan okuma’ niyeti taşıdığı kanaatindeyim. Erdoğan sonrası hesaba katılmamaktan duyulan rahatsızlığın tezahürü… Yoksa Kurtulmuş bunları söylerken bilmez mi Erdoğan’ın karşısında konumlanacağını…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

