Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Gülen An(ı)lar”: Bir insanlık portresinin gülümseten ve düşündüren sayfaları

“Gülen An(ı)lar”: Bir insanlık portresinin gülümseten ve düşündüren sayfaları


AHMET KURUCAN | YORUM

Numan Yiğit Hoca’nın “Gülen An(ı)lar – Hocaefendi’den Güldüren ve Düşündüren Anekdotlar” adlı kitabını elime aldığımda, doğrusu bu kadar yoğun bir mazi duygusuna kapılacağımı beklemiyordum. 190 sayfalık, iki oturumda okuduğum bu eserin her satırı, yıllarını Hocaefendi’nin yakın çevresinde geçirmiş biri olarak benim için hem hatıraların taze kokusunu getirdi hem de hiç bilmediğim yeni kapılar açtı.

Kitaptaki birçok anekdotun bizzat şahidi oldum; bazılarıysa benim için yepyeni bilgilerdi. Fakat hepsinin ortak bir noktası vardı: Numan Hoca her bir hatırayı sadece aktarmamış, kendi perspektifinden süzüp bize, “Bu olayın bizde bırakması gereken iz nedir?” sorusunu sordurmuş. Bu çaba, kitabın en kıymetli yanlarından biri.

Kitabı okurken şunu fark ettim: Kitabın düşündüren tarafı, güldüren tarafından daha ağır basıyor. Ama bu, gülme anlarının zayıf olduğu anlamına gelmiyor. Tam aksine… Öyle yerler var ki, içinizden gelen bir kahkaha dudaklarınızı yukarı doğru çekiyor; “oh be!” diyorsunuz. Fakat henüz rahatlamaya kalmadan Numan Hoca araya bir yorum koyuyor, sizi yeniden ciddiyete davet ediyor. Dudaklarınız eski hâline dönüyor. Bu geçişin hızı bile başlı başına bir edebî tat.

Hocaefendi’yi yıllardır şöyle tarif ederim: “Eğer kendini salıverse, Nasreddin Hoca onun yanında halt eder.” 

Bunu yakın çevreme defalarca söylemişimdir. İnsani yönü, nükte kabiliyeti, zamanlaması, taşıdığı ince mizah… Bu kitapta benim bu tespitime hem izler hem de deliller bulacaksınız.

Kemal adında çok zeki ve nüktebaz bir arkadaşım var. Der ki o: “Nükte hıçkırık gibidir; akla geldiği anda ağzından ‘hık’ diye çıkar.” 

Hocaefendi’nin büyüklüğü de tam burada. O “hık”ı tutmasında. Bir nükte hayra hizmet edecekse, bir gönül yapacaksa, bir ders verecekse söylerdi. Değilse sükût ederdi.

Kitapta buna dair onlarca örnek var. Mesela bir doktorun Hocaefendi’ye bir gün sorduğu soru:

Hocaefendi tebessümle cevap veriyor:

Bu cümledeki nezaket, espri, samimiyet ve aynı zamanda iç derinliği anlayabilene çok şey anlatır.

Bir başka husus, Hocaefendi’nin hafızasında mahfuz yüzlerce fıkra, latife ve hatıranın olduğunu bilirdik. Bunları yerli yerinde, yarası olanın yarasına merhem olacak şekilde kullanırdı. Bazen en ağır atmosferi bir cümleyle dağıtır, bazen de bir nükteyle muhatabını kendisiyle baş başa bırakırdı. Gülen An(ı)lar işte bu özelliğin çok güzel örneklerine yer veriyor.

Numan Yiğit Hoca’nın emeğine ve samimi üslubuna ayrıca teşekkür etmek gerekiyor. Bir hatırayı aktarmak başkadır, ona ruhunu kazandırıp okurun içine yerleştirmek bambaşka… Numan Hoca ikincisini yapmış. Her anekdotun arka planındaki insanî, ahlakî, pedagojik veya fikrî mesajı ustalıkla önümüze koymuş.

Ayrıca böyle bir eserin yayınlanmasına vesile oldukları için Süreyya Kitap’a da teşekkür etmek gerekir. Zira Hocaefendi’nin insanlığının, inceliğinin, zarafetinin, latifesinin ve hikmetli duruşunun sonraki nesillere aktarılması bir vefa borcudur. Bu borcu hem yazar hem yayınevi güzelce ifa etmiş.

Son söz: bu kitap sadece güldürmüyor, düşündürüyor. Sadece düşündürmüyor, insanı derin bir hüzünle tebessüm ettiriyor. Ve her sayfasında şunu hissettiriyor: Hocaefendi’nin büyüklüğü, onun insan oluşunda saklı.

Okuyana bereket, yazana hayır, yayımlayana kolaylıklar diliyorum.

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version