Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bilal Erdoğan’ın kariyerinde 17-25 Aralık!

Bilal Erdoğan’ın kariyerinde 17-25 Aralık!


MAHMUT AKPINAR | YORUM

Türkiye Cumhuriyeti’nin adının değiştirilip “Erdoğan Oğulları Hanedanlığı”na dönüştürüleceğini -şimdilik- iddia etmiyoruz. Ancak, Erdoğan sonrasına matuf, bütün yetki ve gücün zamana yayılarak, kontrollü biçimde oğul Bilal’e devredileceği konuşuluyor. Erdoğan, kendisinden sonrası için Bilal Erdoğan’ın yolundaki mayınları ayıklıyor. AKP teşkilatlarından başlayarak, devlet içi dengeleri, medyayı, siyaseti Bilal’e göre yapılandırıyor.  

Planın ilk aşaması Bilal Erdoğan’ın alternatiflerini bertaraf etmek, güzergahı temizlemek. Erdoğan’ın AKP’yi teslim ederek Bilal’i Genel Başkan yapmak istediği söyleniyor. Sonra “devlet tecrübesi kazansın”, “kamuoyu kendisine alışsın” diye kritik kamu görevleri, belki Başkan yardımcılığı verebilir.

Erdoğan’ın siyaset tarzı alternatifleri satın almaya, bertaraf etmeye ve alternatifsiz kalmaya odaklanır. Seçimlerde kendi alacağı oylardan öte rakip oyların nasıl bölüneceği, nasıl düşürüleceği konularına kafa yorar. Şimdilerde bu taktikleri, yöntemleri iktidarı/devleti Bilal’e devretmeye yönelik kullanıyor.

Can Holding’e yapılan operasyonlar, Habertürk ve bazı medya operasyonları buna matuf yol temizliğinin adımları olarak görülüyor. AKP’li gazeteci Şamil Tayyar‘ın ifadesine göre süreç çok daha önemli insanlara ulaşacak.

Bilal’e rakip ve alternatif olan adayların başında Hakan Fidan var. Güç ve imkanları, devletteki kadroları budanmaya başlandı bile. Sonraki operasyonların doğrudan Hakan Fidan’ı hedefleyebileceği, belki oğluna yöneleceği tartışılıyor. 

Bu hafta 17-25 Aralık “Hırsızlar Haftası”. Yıllar önce bunu Devlet Bahçeli ilan etmişti. Meydanlarda, “Hırsızdan Cumhurbaşkanı olmaz!” diye naralar atıyordu. Ama artık iktidar nimetlerinden yararlanıyor, eski sözlerini hatırlamıyor.

Yargı tamamen siyasallaştı

17-25 Aralık 2013 siyasi tarihimizde bir milattır. Zira bu tarih Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı kronik problemlerin başlangıç noktasıdır. Eğer 17-25 Aralık’ta yapılan yolsuzluk operasyonları karşısında aydınlar, muhalefet, toplum, siyaset, yargı vs. ilkeli ve sağlam durabilseydi, Bilal’in “veliaht” ilan edilmesi dahil ülkenin müzmin pek çok problemini konuşmuyor olacaktık. Çünkü, Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı bitirdiği, yargıyı mutlak kontrol altına aldığı, devlet ve kurumlar üzerinde tek adam haline geldiği sürecin başlangıcı 17 Aralık’tır. O gün çok sağlam delillere sahip, güçlü bir soruşturmayı püskürtüp polisleri/yargıçları sürünce Erdoğan cesaret kazandı. Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi dönemin siyasi aktörlerinin, muhalefetin korkak ve sorumsuz davranmamasıyla da adım adım tek adama dönüştü.

Bugün, tamamen siyasallaşmış bir yargıdan, yasalara ve anayasaya aykırı kararlar veren partizan mahkemelerden bahsediyorsak sebebi, toplumun, siyasetin, medyanın 17 Aralık soruşturmalarının yargıçlarına sahip çıkmamasıdır.

Bugün, kolluk güçleri güvenlik sağlamak yerine bizzat güvensizlik üretiyor, kaçakçılık yapıyor, şiddet kullanıyor, zulmün aracı oluyorsa, o gün soruşturmaları yapan polislerin feda edilmesi nedeniyledir.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin hiçbir itibarı, önemi yoksa, parlamenterleri 600 kişilik, işlevsiz bir kitle olarak görüyorsak, sebebi TBMM’nin 17-25 Aralık sonrası hukuka, yetkilerine sahip çıkamayıp Erdoğan’a teslim olmasıdır.

Bugün, ekonominin bitmesinin, kamu harcamaları üzerinde hiçbir denetimin kalmamasının, siyasetçilerin sınırsızca ve utanmazca soyguna devam edebilmesinin kırılma noktası 17-25 Aralık’ta verilen tavizlerdir.

Helal-haram kaygısı rafa kalktı

Rusya Karadeniz’de Türkiye’nin gemilerini vurabiliyor, Rus İHA’ları Ankara’ya kadar geliyor ama ses çıkarılamıyorsa, Erdoğan Trump‘ın aşağılayıcı tehditlerine boyun eğiyor, emre amade oluyorsa nedeni kirli ve tehdide açık siyasi kadrolarıdır. Türkiye 17-25’ten bu yana büyük güçlerin şantajlarına boyun eğmek zorunda kalan, ipotek altında ülkeye dönüşmüştür.

Son zamanlarda İslamcılar, dindarlar camialarında yaygınlaşan bohem hayat tarzından şikayetçiler. Kolay para kazanan, iktidara yakın kişilerin çocukları uyuşturucu partileriyle, toplu fuhuşla gündem oluyor. Bunlar haram-helal kaygılarının rafa kaldırılıp, iktidar ve “istikrar” için her şeyin mübah görüldüğü 17-25 Aralık ile yakından ilgili.

Ülkede bir kesim kolay zenginlik nedeniyle hazcı, süfli hayata yönelirken, emekliler ve emekçiler açlık sınırı altında yaşıyor. İnsanlar çöpten yemek bulmaya çalışıyor. Gelir dağılımındaki uçurumun artması, sosyal adaletin tamamen bozulması 17-25 sonrası bütün imkanların arsızca ve sınırsızca harami iktidar yanlılarına akıtılması nedeniyledir.

Gazeteciler konuşamıyor, iş insanları korkuyor

Dün, Yenikapı’da Erdoğan’ın arkasına dizilen, “Türkiye’de işkence yoktur!” diye ülke ülke dolaşıp rejimin işkencelerini savunan CHP’liler dahil, bugün herkes kolayca tutuklanıp hapse atılıyor, mallarına çökülüyor. Zira 17-25 Aralık ve sonrasında “Devleti koruyoruz!” diye Erdoğan’ın adaleti, hukuku katletmesine göz yumdular.

Bugün, hiçbir gazeteci Erdoğan aleyhine yazamıyor, konuşamıyor. Hakikati ifade eden kodesi boyluyor, medya gruplarına çökülüyor. Gazeteciler/aydınlar soluğu yurt dışında alıyor ve ancak dışarıdan görüşlerini paylaşabiliyorlar. Bunun başlangıcı 17-25 Aralık 2013’ten sonra, Zaman ve İpek Medya’ya, el konulurken, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu vd. gazeteciler hapse atılırken problem etmemektir. Cadı avı, tasfiye artık ‘Havuz Medyası’na ulaştı, iç rekabet ve “mıntıka temizliği” orada da başladı.

Bugün, sadece beyin göçü yaşanmıyor. Ticaret erbabı, sanayici, yatırımcı da ülkeden kaçıyor. TÜSİAD üyeleri dahi sermayelerini çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun miladı yine 17-25 Aralık’tır. Zira yıllarca bu kesimler Erdoğan’ın dürüst ticaret erbabının malına/şirketine çökmesini, sahiplerini hapse atmasını sadece izledi, ses vermediler.

Gençler dinden soğudu! 

Din ve mukaddesat istismarı nedeniyle nesiller hızla deizme, ateizme kayıyor, camiler boş, gençler dine dair söz işitmek istemiyorlar. Çünkü iktidar 17-25 ile birlikte kutsalları hoyratça istismar etti, siyasetine meze yaptı. Başta cemaatler ve tarikatlar bu istismara sükût ettiler.

Son 10-12 yıldır eğitim kalitesi, üniversiteler keskin düşüş yaşıyor, niteliksizlik heryerde. Eğer yandaş değilseniz, Türkiye’de eğitim almanın, üniversite okumanın karşılığı yok. Heryer diplomalı ama niteliksiz, becerisi olmayan gençlerle dolu. Çünkü Erdoğan rejimi ülkede en nitelikli 1200 okulu, 16 üniversiteyi, binlerce dershaneyi kapattı, eğitimcileri, akademisyenleri hapislere doldurdu. 17-25 Aralık suskunluğu diplomasızlığın baş tacı edilip, cehaletin kutsandığı dönemi başlattı.

Suçlular sokaklarda kol geziyor

Bugün suçlular sokaklarda rahatça geziyor, eli kanlı sabıkalı caniler, hırsızlar gururla ve güvenle dolaşıyorsa, sebebi görevini yapan polislerin içeriye atılıp, namuslu kamu görevlilerinin tasfiyesidir. 17-25 sonrası adalet sistemi tamamen çökertildi. İktidar ortağı MHP mafyatik yapıların, suç örgütlerinin hamiliğine soyundu.

17-25 Aralık’tan sonra ülke her alanda, her konuda çürümeye, tefessühe, yozlaşmaya maruz kaldı. Az hukuk bilenler dosyaların çok sağlam, delillerin çok güçlü olduğunu biliyor. Herkes hırsızlığı görüyor, yarım ağızla hırsızlığı dile getiriyor, ama kimse hırsızı yakalayan polislerin hakkını savunamıyor, yargıçları ağzına alamıyor. Zira 17-25 Aralık’tan sonra Erdoğan iktidarı korku atmosferi kurdu, toplumu sindirdi, liflerine kadar ayrıştırdı.

Eğer o gün hesap sorulabilseydi, babasıyla kısık sesle konuşan, akşama kadar milyar dolarları ‘sıfırlayan’ Bilal oğlan bugün veliaht olamazdı, kimse adını ağzına alamazdı.

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version