MAHMUT AKPINAR | YORUM
Tarih boyunca insanlık özgürlüğünü üç büyük dalga hâlinde kaybetti.
İlki, Cengiz Han, Attila, Napolyon… Hitler gibi kana susamış yayılmacı liderlerin dönemiydi. Büyük ordularla şehirleri yaktılar, halkları köleleştirdiler. Hakları yok ettiler.
İkinci dalga, kolonyal dönem ve modern ulus-devletlerle geldi. Emperyal devletler kitleler insanları halinde yurdundan kopardı köleleştirdi. Modern ulus devletler Pasaportlar, sınırlar, kameralar, vergi daireleri, askerlik şubeleriyle bireyi dört duvar arasına hapsettiler. Devlet büyüdükçe birey küçüldü. Modernleşme ve teknoloji devleti daha da güçlendirdi; artık bir Köroğlu olup “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir!” demek bile mümkün değildi.
Ve şimdi üçüncü dalga: En sinsi, en görünmez, en kapsamlı olanı… Büyük teknoloji tekelleri özgürlükleri, hakları tehdit ediyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk’ün Cenevre’de yaptığı açıklama, bu yeni çağın en net uyarısıydı: “Yedi-sekiz teknoloji şirketi, sanayileşmiş ülkelerin toplam ekonomilerinden daha zengin. Hukukla sınırlandırılmayan güç istismara dönüşür.”
Volker Türk, bu “seçilmemiş teknoloji oligarşilerinin” elindeki veriyi şöyle özetliyordu: “Nerede yaşadığımızı, ne yediğimizi, genetik kodumuzu, sağlık geçmişimizi, korkularımızı, cinsel yönelimimizi, siyasi tercihlerimizi biliyorlar. Ve bizi nasıl manipüle edeceklerini de çok iyi biliyorlar.”
Gerçekten de bu şirketler, hayatın her alanını tekelleştirdi:
- Haber: Google ve Meta, hangi haberi göreceğimize, hangisini görmeyeceğimize karar veriyor. Alternatif medya kanalları algoritmaların insafına bırakılmış durumda. Türkiye gibi ülkelerde zaten konvansiyonel medya teslim alınmışken, şimdi YouTube, X, Instagram gibi platformlar da iktidarlarla iş birliği yaparak muhalif hesapları susturuyor.
- Alışveriş: Amazon, bir satıcının ürünü tuttu mu hemen kopyalıyor, kendi markasıyla satıyor ve küçük işletmeyi piyasadan siliyor. Satıcı kendi emeğinin değil, Amazon’un algoritmasının esiri.
- Ulaşım: Uber’de çalışan bir şoförün durumu ise tam anlamıyla “modern kölelik.” Arabayı kendisi alıyor, sigortayı, yakıtı, bakımı kendi karşılıyor; ama müşteri Uber’in, para Uber’in, karar Uber’in. Bir tuşla hesabı kapatıldığında işsiz kalıyor. Ne iş güvencesi var, ne tazminat, ne sendika. Zincir yok ama görünmez bir algoritma, her şeyi belirliyor.
- Yemek: Just Eat, Getir, Yemeksepeti gibi platformlarda restoranlar %30-40 komisyon ödüyor, kuryeler asgari ücretin altında sigortasız çalışıyor.
- Eğlence: Netflix, Spotify, TikTok… Dikkatimiz satılıyor, zamanımız çalınıyor. Kimin ne izleyeceğine, ne düşüneceğine bile algoritmalar karar veriyor.
Artık para, emek, bilgi ve dikkat aynı merkezde toplanıyor. İnsanlar görünmez zincirlerle bağlanmış durumda. Üstelik yapay zekâ bu tekelleri daha da ölümcül hale getiriyor. BM Komiseri Türk’ün uyarısı yerinde: “Üretken yapay zekâ seçim süreçlerini çarpıtıyor, gerçeklik algısını bozuyor. Bunlar alternatif gerçeklik değil, sahte gerçeklik. Ve zararsız değiller.”
2024 Brezilya seçimlerinde, 2025 Hindistan yerel seçimlerinde yapay zekâ destekli dezenformasyon kampanyalarının nasıl toplumları kutuplaştırdığını gördük. Deepfake videolar, sahte haberler, manipüle edilmiş içerikler; demokrasiyle oynayan yeni silahlar bunlar.
Bu teknoloji devleri devletlerden de güçlü çünkü:
- Sınır tanımıyorlar. Türkiye’de vergi vermiyorlar ama Türk vatandaşının her tıklamasını satıyorlar.
- Seçilmiş değiller. Hiçbir meclise hesap vermiyorlar.
- Devletlerle iş birliği yapıyorlar. Snowden belgeleri gösterdi ki, NSA, CIA ve birçok istihbarat kurumu bu şirketlerin veri merkezlerinden besleniyor. PRISM programı hâlâ çalışıyor.
Sonuç olarak, milyarlarca insan, birkaç CEO’nun iki dudağı arasında yaşıyor. İşimizi buluyorlar, sonra elimizden alıyorlar. Haberi veriyorlar, sonra sansürlüyorlar. Aşkımızı buluyorlar, sonra ayrılığımızı körüklüyorlar. Korkularımızı biliyorlar ve korkularımızı satıyorlar.
Eskiden bilim kurgu filmlerinde robotların insanlara hükmettiğini izlerdik. Artık film bitti, gerçek başladı. Elon Musk bir tweet atıyor, piyasalar çöküyor. Zuckerberg bir algoritmayı değiştiriyor, bir hükümet düşüyor. Jeff Bezos bir düğmeye basıyor, binlerce küçük esnaf kepenk indiriyor.
Bu yeni köleliğin zincirleri demirden, metalden değil, dijital. Kırılması daha zor çünkü görünmüyor. Köroğlu gibi kaçacak dağ kalmadı, kaçacak ülke kalmadı. Çünkü Google nerede olduğumuzu, Amazon ne aldığımızı, Instagram kiminle olduğumuzu biliyor. Zincirlerimiz görünmüyor diye özgür olduğumuzu sanmayalım. Modern kölelik çoktan başladı.
Volker Türk’ün son uyarısı kulaklarımızda çınlamalı: “Bu güç, insan hakları standartlarıyla sınırlandırılmazsa, demokrasiyi yok eder.”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

