NECİP F. BAHADIR | YORUM
Nasıldı o şarkı?
“Adana’nın yolları taştan / Aman sen çıkardın beni, beni baştan / Yavrum sen çıkardın beni, beni baştan / Hem anadan, hem kardaştan…”
Sadece Adana’nın yolları değil, Ada’nın yolları da taştan… Bir Adanalı olan Bahçeli, AKP’yi baştan çıkarabilecek mi? Hem anadan hem kardaşdan edebilecek mi?
Erdoğan, Bahçeli’nin kucağına bıraktığı ‘ateşten topu’ Komisyon’un sahasına yuvarlayıverdi. “Sorumluluk Komisyon’da…” dedi. Çıkışta gazetecilerin sorusunu ‘duymazdan’ geldi. Cevabı yok çünkü…
Peki yetki de Komisyon’da mi? Yani AKP milletvekilleri inisiyatif alabilecek mi? Hür irade ve vicdanlarıyla oy kullanabilecek mi? Yarın işler tersine döndüğünde, “Giderken bana mı sordunuz?” demeyeceği ne malum?
Erdoğan’ın sicili ortada… Milletvekilleri bilmiyor mu bunu? Çözüm sürecinde Dolmabahçe’de masayı kuran o… Kimin nereye oturacağını belirleyen o. Tek yetkili ve tek sorumlu… Zoru görünce çekiliverdi. Geride kalanlar umurunda mı?
Kullandı, paçavra gibi bir kenara attı…
En ağır bedelini rahmetli Sırrı Süreyya Önder gibi isimler ödedi. Belki de hayatına mal oldu Önder’in. Yorulan, yıpranan, örselenen kalbinin vuruşları fazla sürmedi. CHP lideri Özgür Özel bir anekdot paylaştı. Bizzat Önder’den dinlemiş… Hikaye değil gerçek…
“Dedi ki ‘Bu Akın Gürlek’i sen bilmezsin, ben bilirim… Beşir Atalay’ın kendi heyetini siyaset dışına attı… Bizim tarafı da mahkemelerin önüne… Ben 2015’te okuduğum mektuptan 3 buçuk yıl hapis aldım. Cezayı veren hakim Akın Gürlek… Kürsüye yürüdüm, uzattı başını ‘Bana buradan ceza verme, başka maddeden ver’ dedim. ‘Niye?’ dedi. ‘Bir daha barış için inisiyatif alacak başka birini bulamaz bu devlet’ dedim. Sırıttı, bastı 3 buçuk yıl cezayı…”
Erdoğan grup toplantısında Bahçeli’nin “Ben giderim…” restini ‘ufuk açıcı, cesurca…’ bulduğunu söyledi. MHP liderinin doğrudan kendisini hedef alan ‘ayak sürüdüğü, üç maymunu oynadığı, ipe un serdiği, karanlıkta göz kırptığı’ ithamlarınıysa duymazdan görmezden geldi.
Bahçeli’nin çıkışı ‘ufuk açıcı’ mı bilemem ama cesurca olduğu muhakkak. Kavgada söylenmeyecek kurşun gibi ağır ve sert sözleri ortağına üstelik de kamuoyunun önünde söyleyiverdi.
Kolay mı bu? Cesaret ister… Gerçi Bahçeli de tedbirini aldı. Kendisine yakın kimi isimleri yurtdışına gönderdi. Erdoğan’ın şerrinden kurtarmak için… Onlardan biri İtalya’dan poz verdi.
Dananın kuyruğu cuma günü kopacak… Erdoğan’ın ‘sorumluluğu’ sırtlarına yüklediği Komisyon ‘tek gündemle’ toplanacak. İmralı’ya heyet gitsin mi, gitmesin mi? Önce müzakeresi yapılacak… Muhalefetin gözü haklı olarak AKP’nin tavrında…
Özgür Özel açıkça söyledi, “Önce AKP’nin tavrını görmek istiyorum…” diye. Bir benzetme de yaptı; “Dereyi geçeceğim ama önce bir MHP’liler girsin. Boğuyorsa onlar boğulsun, biz kuru duralım… Bu işin faydası bana, hasarı müşterek olsun… Hesap bu…”
DEVA’dan Ali Babacan da “Erdoğan’ın ve AK Parti’nin açık bir şekilde sorumluluk alma vakti gelmiştir!” dedi.
Önden AKP yürüyecek, ardından diğerleri…
Bugünlerde Erdoğan’ın hesabı fena şaştı. Adıyaman’da TOKİ’nin 7 gün 24 saat çalıştığını anlatırken, “Dakikada 3, saatte 23, günde 550 yeni konut yapıyoruz…” deyiverdi.
Bu hesabın içinden çıkabilecek bir matematik dehası var mı? “Dakika da 3 konut yapılıyorsa saatte kaç konut yapılır?” sorusu acaba ilkokulun kaçıncı sınıfına sorulacak düzeydedir? Bu kadar basit konuda hesabı şaşan birinin İmralı’ya heyet gibi çetrefilli konuda ne yapacağını bilememesi normal değil mi?
Niyeti, politikası belli, hesap ödemeden masadan ayrılmanı peşinde… Ama zor… Şartlar ilki gibi değil. Bu kez “Uysa da uymasa da ben yaptım oldu…” diyemez.
MHP İmralı’ya doğru yola çıktı. Feti Yılmaz daha oylama yapılmadan, “Komisyonun kararı bu yönde olacak.” dedi. Nereden biliyorsa… AKP’nin eli mahkum… Fena yakalandı. Kaçacak yeri yok. Ateşten topu taça atamaz.
AKP yönetimi Komisyon üyesi milletvekilleriyle toplanacakmış… Konuyu değerlendirmek için. Toplantıya Erdoğan başkanlık eder mi? Sanmıyorum. Erdoğan madem sorumluluğu onlara yükledi, “Serbestsiniz, kararı siz hür vicdanınızla verin!” demesi gerekmez mi?
Nerede o parti içi demokrasi? Hele de AKP’de… Ve tabii MHP’de… Ara ki bulasın. Parti disiplini her şeyin önünde… Demokrasinin de, vicdanın da…
AKP’nin ‘heyet kararı’ 3 Mart tezkeresi gibi zor ve çetrefilli… Siyasi sonuçları olacağının herkes farkında. 2003 iktidarın ilk yıllarıydı. Abdullah Gül daha esnek davranmış, Erdoğan tezkere lehinde milletvekillerine baskı yapmıştı. Heyete ‘evet’ derse siyasi bedelini kim ödeyecek?
Erdoğan ve AKP tüm sorumluluğu bir grup milletvekillerinin omuzuna yükleyerek vebalden kendini sıyırabilir mi? ‘Hayır’ derse MHP ile ortaklık tuz buz olur. Zaten her yeri çatlak… Su ve ışık sızmayan bir tarafı kalmadı. MHP için hava hoş. O dünden razı köprüleri atmaya…
Yetki Erdoğan’da sorumluluk milletvekillerinde… Hayır, böyle değil. Yetki de Erdoğan’ın sorumluluk da… Bedeli de Erdoğan’a çıkar vebali de… Evet, bu kez giderken sana sordular… İmralı biletini alacaklarsa senden alacaklar… Kamuoyu da tanık, tarih de… Taban tepkisi AKP’li Şamil Tayyar’ı bile korkutmuş; “İmralı ziyareti AK Parti gibi merkez partiler için telafisi güç siyasi riski içinde barındırıyor. Saha gözlemim bu…”
Daha yola çıkılmadı. Heyet oluşmadı. Sonrası çok daha vahim.
Mesele ‘heyet kararıyla’ da çözülmeyecek. Devamı var. MHP elini yükseltti bir kere… Hiç düşürmeye niyeti yok. Bir adım daha ileri… Feti Yıldız, “Selahattin Demirtaş tahliye edilmelidir.” dedi; “Bu bir seçenek değil, zorunluluk…”
AİHM kararını getirdiği yorum bu… Bütün AİHM kararları için mi? MHP aynı hassasiyeti diğer kararlar için de sergileyebilecek mi? Yıldız ‘süre’ konusunda da, “Buradaki makul süre, keyfi süre değildir.” dedi. Eğer AKP Yıldız’ın mesajını doğru okuyamazsa yarın Bahçeli, Erdoğan’ın anlayacağı dilden çıkışını yapar. İpin inceldiği yerlerden biri de burası… Demirtaş’ın tahliyesi…
Bitmedi, Yıldız’ın elinde bir ‘siyasi bomba’ daha var. Heyet tartışmasının arasına onu da sıkıştırıverdi; “Şartlar yüzde 100 gerçekleştiğinde de umut hakkının kullanılmasının önü açılacaktır…”
Hazır mı AKP buna? Sürecin varacağı yer orası değil mi? Günün sonunda Öcalan’ın özgürlüğü gündeme gelmeyecek mi? Bugün o yolun taşları döşenmiyor mu? AKP politikalarının sonucu olarak Erdoğan’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ ‘Öcalan Yüzyılı’ olmayacak mı?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

