NECİP F. BAHADIR | YORUM
Hayır, bu kadarını beklemiyordum. Haftalar önce “İmralı’ya Bahçeli gitsin!” diye yazarken MHP liderinin ısrarlı tavrına dikkat çekmek istemiştim. Herhalde bunu ilk dile getiren Fatih Erbakan da bir öneri olarak söylemedi; ki MHP çevreleri de Erbakan’a oldukça sert tepki gösterdi; “Bahçeli ve kadrolarımıza karşı haksız ve mesnetsiz bir itham…” dediler…
Şimdi hepsi boşa düştü!
Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuşurken, “Alırım yanıma 3 arkadaşımı kendi imkanlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem…” dedi.
Ve milletvekillerine döndü, “Dava insanlarımıza sesleniyorum… İmralı’ya gitmeme izin veriyor musunuz?” diye sordu. Sorunun karşılığı ‘yoğun alkış’ oldu. Bu ‘evet’ cevabından başka bir şey değildi. Bahçeli de alkışlar karşısında, “İşte milletin öz kararı budur…” dedi.
MHP grubu nasıl millet oluyor? O ayrı tartışma konusu…
Bu soru cevap bölümünde metnin dışına çıktı. Doğaçlama yaptı. Siyasette sık rastlanan bu yönteme Bahçeli pek alışkın değildi. Konunun önemi, grubun havası MHP liderini ‘soru cevaplı’ konuşmaya yöneltti. Bu basit ve sıradan bir grup konuşması değil, siyaset tarihine geçeceği muhakkak. Hem içerik hem üslup olarak unutulmayacak.
Bahçeli her defasında el yükseltmekten çekinmeyen bir siyasetçi… Defalarca kendisini de aştı…
Evet, bu bir rest… Son büyük kartını masaya sürdü… Kime karşı? Tabii ki ortağı Erdoğan’a…
Bu kesinlikle bir meydan okuma… Olmuyorsa ‘inceldiği yerden kopsun’ çıkışı. “İmralı’ya heyet gitmeyecekse ben yokum!” mesajı…
Tıkanan süreci açmak isteyen bir huruç harekatı… ‘Sabır taşı çatladı’ demenin başka yolu. ‘Sözü bırak eyleme geç…’ çağrısı. Yoksa basit bir ‘Kimse gitmiyorsa ben giderim’ sözü değil. Çok daha ötesi…
Oysa daha yeni görüşmüşlerdi. Erdoğan ayağına kadar gitmiş, Bahçeli’yi evinde ziyaret etmişti. İki ortak arasında ‘soğuk rüzgarlar’ esiyordu. KKTC seçimlerinde zıt yönlere savrulmuşlardı. Erdoğan ortaklık hukukunu hiçe sayan açıklamalar yapmıştı. Ve süreç tıkanmıştı.
Komisyon havanda su dövmeye başlamıştı. Bir yıl geçti. AKP iktidarı somut bir adım atmadı. Bahçeli, örtülü veya açık sayısız mesaj gönderdi. Fakat adresine ulaşmadı.
Buzların eridiği, soğukluğun giderildiği düşünülürken… Bahçeli görüşme sonrası ilk grup toplantısında ‘İmralı’ya gidilmesine ayak sürümeden’ bahsetti. “Doğrudan temas kurulmazsa nasıl sonuç alınacak?” diye sordu. “Meclis’teki komisyon karar alamazsa, ziyarete kimse yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynarsa…” dedi.
İfadeler ağır, yenilir yutulur cinsten değil. Eğer bir koalisyon olsaydı bunun adı siyasi krizdi. Yine farklı değil. Fakat ortakların kavramlara yüklediği siyasi anlam değişti.
Bir parti lideri ittifak ortağına, “ayak sürüyorsun, üç maymunu oynuyorsun…” diyorsa kesinlikle orada çok ciddi ‘siyasi sorun’ var demektir. “Her şey yolunda, ittifak dimdik ayakta…” türü açıklamaların zevahiri kurtarmaktan başka anlamı yoktur.
Ben Bahçeli’nin çıkışını ittifak ortaklığına karşı bir rest çekme olarak okuyorum. Bu sabahtan akşama ittifakın dağılacağı anlamına gelmiyor. İttifakı bir arada tutan iki ismin iradesinden başka unsurlar da söz konusu…
Ama bu kesinlikle bir ‘çatlak…’
Ve derin bir çatlak… Vazo bütünlüğünü yitirdi. Her yeri çatlaklarla dolu. Varlığı her şeye rağmen sürüyor ama kırk yamalı bohça gibi… Ne AKP memnun, ne MHP… Erdoğan’a kalsa MHP yükünden bugün kurtulmak ister.
Bahçeli bıktırdı Erdoğan’ı. Bu yönde mesajlarda verdi. MHP ise öteden beri bırakıp gitmeni yollarını arıyor. Bahçeli kaç defa teşebbüs etti. Fakat ‘izin’ çıkmadı. Bir süre daha beklemesi istendi. O günü öne çekmek için yoğun çaba içinde…
Daha birkaç gün önce bir ara AKP’de siyaset yapan, bakan koltuğunda oturan Hüseyin Çelik süreci yorumlarken, “Bu konuda kapsamlı bir hazırlık yapıldığına ya da artı eksi hesabının çalışıldığına inanmıyorum. Sayın Bahçeli bir emrivakiyle süreci başlatmış oldu.” demişti; ki ben de başından beri bu kanaatteyim.
Erdoğan çaresiz kabullenmek zorunda kaldı. Ama bir türlü çekinceleri ve tereddütleri gitmedi. Birkaç cümle dışında sürece ilişkin olumlu açıklama yapmadı. Bir eylem planı ortaya koymadı.
Devlet Bahçeli’nin son resti Çelik’in tespitini doğruladı. MHP liderinin niyeti halis mi? Gerçekten meselenin çözümünden yana mı? Yoksa Erdoğan’a tuzaklarla dolu yeni bir oyun planı mı kurdu?
Ben altında bit yeniği aranması gerektiğinden yanayım. Yoksa, ‘Bahçeli sabah kalktı ve bir aydınlanma yaşadı ardından sürecin düğmesine bastı’ yaklaşımı pek inandırıcı değil. En azından bu keskin dönüşün izahını yapabilmeliydi. Çıkışını temellendirmeliydi. Taşlarını sağlam döşemeliydi. Bahçeli son düğmeden başladı iliklemeye…
“Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun!” demenin başka anlamı olabilir mi?
Peki bundan sonra ne olacak? Herhalde Bahçeli’ye, “Buyur, 3 arkadaşını al da git…” denmeyecek. Her ne kadar İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, “Salın gitsin…” dese de ne komisyon ne Erdoğan böyle der.
Komisyonun tek başına bir hükmü yok. Ne inisiyatif alabilir ne de irade ortaya koyabilir. Heyet konusunda haftalardır ‘patinaj’ yapıyor. Bugüne kadar tek fonksiyonu ‘oyalama aracı’ olmaktan öteye geçmedi. Sadece dinledi. Bilmiyor muydu çağırdığı isimlerin ve milletin ne düşündüğünü?
Bahçeli’nin restine Erdoğan ne cevap verecek? Canını sıktığı kesin… Öfkeden küplere bindirdiği de…
“Daha görüşeli kaç gün oldu? Nereden çıktı şimdi bu?” diye düşünmesi doğal.
Son görüşmelerinde süreci konuşmamışlar mıydı? Bahçeli orada niye söylemedi? Yüzüne söyleyemediğini kamuoyu önünde bu kadar rahat söylemesi ortaklık hukukuna uyar mı? AKP ve Erdoğan açısından sindirmesi ve hazmetmesi zor bir durum…
Ve MHP bitmeyen sürekli krize dönüştü.
Erdoğan sıcağı sıcağına bir tepki verir mi? Sanmam. Belki ‘Yeter artık, bir insan bu kadar zorlanmaz ki!’ de diyebilir. ‘Reste rest’ biraz zayıf ihtimal… Ama resti de görür. Fakat sorun şu ki eli güçlü değil….
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

