AYDOĞAN VATANDAŞ | YORUM
Jonh Milton’un Paradise Lost’taki (Kayip Cennet) trajik Şeytan figürü, William Blake’in ‘Cennet ile Cehennemin Evliliği’nde’ şeytanı ‘enerjinin’ kaynağı olarak olumlaması, Baudelaire’in ‘Kötülük Çiçekleri’nde’ şeytanı estetik bir figür haline getirmesi, Goethe’nin bilgi uğruna ruhunu riske atan Faust’u, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da, şekillenmiş ‘Romantik Satanizm’ hattına kapı aralamamızı sağlar.
Dücane Cündioğlu, farklı yazı ve konuşmalarında şeytan ve Prometheus ile ilgili yaptığı yorumlarda, Romantik Satanizm hattının temel argümanlarını tekrar eder. Cündioğlu’na göre de Şeytan ‘kötülük’ figürü değil, aklın ve felsefenin kaynağıdır. Ona göre Şeytan, insanın muhakeme ve kıyas yapma kapasitesini ilk kez kullanan figürdür.
“Şeytan Adem’e neden secde etmedi” başlıklı videosunda (10 Aralık 2018) Cündioğlu şöyle der: “Allah meleklere secde edin dediğinde şeytan secde etmedi. Bu bir inat değil, bir kıyasın sonucudur: ‘Beni ateşten yarattın, onu çamurdan. Ateş, çamurdan üstündür. O halde ben ondan üstünüm.’ İlk kıyas yapan şeytandır. Şeytanın en önemli özelliği aklı ve zekasıdır. Aynı Prometheus gibi. Ve ateşten yaratılmıştır. Prometheus, Yunan panteonunda insandan yana bir figürdür. Oysa semavi dinlerde Şeytan insanın ve Tanrı’nın karşısındadır. Tanrı’ya isyan eder ama insanın düşmanıdır. Tanrı’nın huzurundan tard edilmiştir. Tanrı’nın düşmanı bir kişiliği vardır Şeytan’ın. Tanrı karşıtıdır; Prometheus da Zeus karşıtıdır. Prometheus insandan yanayken, Şeytan insana düşmandır. Apaçık bir düşmandır. Peki niye düşmandır? Şeytan esas itibarıyla ne yapmaktadır ki İslâm, Hristiyanlık ve Musevilikte bu kadar düşman ilan edilmiştir? Prometheus şöyle der: ‘Ben ki karıncalar gibi mağaralarda yaşayan insana ev yapmayı öğrettim. O dilsiz, ağzı olmayan çocuksu yaratığa aklı ve düşünceyi verdim,’ der. ‘Önce sayıları sonra harfleri öğrettim,’ der.
Yani Prometheus, insana aklı, düşünceyi, konuşmayı öğreten ve dolayısıyla bütün medeniyetin, uygarlığın, insan soyunun devamını sağlayan, insanın Zeus’a rakip olmasını sağlayan —ki o kendisidir zaten— ve o yüzden Zeus tarafından cezalandırılandır. O yüzden burada aklın isyana teşvik edici, sorun çıkarıcı yanını bir kenara kaydedelim ve Kur’an’daki tasvire bakalım. Şeytan isyan eden, itaat etmeyendir. Şeytan isyanın sembolüdür. Neyle isyan eder? Kıyas yaparak. Akıl yürüterek. O yüzden antropologlar, çok tanrılı dinler ile tek tanrılı dinler arasındaki mukayeseyi yaparken, ‘yüzlerce Tanrı’dan oluşan panteondan tek bir Tanrı’ya gelindiğinde, öteki Tanrılar ne oldu?’ sorusunu sorarlar.” (Cündioğlu, 2018)
Cündioğlu’na göre Şeytan’ın Allah’a isyanı bir ‘inat’ değil, yaptığı ‘kıyasın’ sonucudur; bu nedenle Kur’an’daki Şeytan’ı, Yunan mitolojisindeki Prometheus’la özdeşleştirir. Prometheus insana ‘bilgi ateşini’ sunarken, Kur’an’daki Şeytan da insana ‘kıyas’ yapmayı, yani düşünmenin ve akletmenin yolunu öğretmiştir.
‘Zeus Niçin Akla İhtiyaç Duymaz?’ başlıklı videosunda ise Cündioğlu benzer görüşlerde bulunur.
‘Tanrı en güçlü olarak kabul edildiği için, gücü zorunlu ve süreklidir, çünkü güçlü (kadir olan) hiç kuşkusuz ‘daha güçlü’ tarafından, daha güçlü ise ‘en güçlü’ tarafından alt edilebilir. O halde ‘en güçlü’ alt edilemez olandır (kudret-kader). Zeus en güçlü olarak kabul edilir, çünkü yöneten odur. Akla gereksinim duymamasının nedeni de budur.
Buna karşın, Prometheus en güçlü olan değildir. Bu yüzden akla gereksinim duyar, çünkü sürekliliğini gücüyle değil, aklıyla kazanır. Tıpkı Şeytan ve Tilki gibi. Şeytan da en güçlü olan değildir. Gücünü aklına borçludur. Prometheus’un Zeus’a, Tilki’nin Arslan’a, Şeytan’ın Tanrı’ya yenilmesinin asıl nedeni de budur. Akıl güç karşısında kurnazlık gibi görünür. Kurnazlar bazen başarı kazansalar da başarılarını sürekliliğe dönüştüremezler. En güçlü olan onları daima yener.
Siyaset (yönetmek) Zeus’un alanıdır. Evreni gücüyle yönetir, yönetimi zorunlu ve acımasızdır. Başkalarına düşen yalnızca boyun eğmektir. Ne zamana kadar? Aydınlanma’ya kadar.’ (Cundioglu, 15 Aralik, 2022)
Bu metafizik hiyerarşi, Cündioğlu’na göre Aydınlanma çağına kadar sürmüştür. Çünkü Aydınlanma, insanın Prometheus–Şeytan hattında yükselerek, tahakkümcü Tanrı’nın gücüne karşı aklı ve bilimiyle zincirlerini kırdığı devrimdir. Böylece insan, ilk kez Tanrı’nın alanından çıkıp kendi kudretini, yani özgürlüğünü, aklında kurmuştur.
Mitolojik düzlemi epistemik düzlemle karıştırmak
Cündioğlu burada mitolojik anlatıyı epistemik bir kaynak gibi kullanır. Zeus, Prometheus gibi mitolojik figürleri birer sembolik arketip olmaktan çıkarıp, hakikati açıklayan kavramsal unsurlar gibi ele alır. Oysa mitoloji, bilgi üretmez; anlam üretir. Cündioğlu, Tanrı’nın ‘düşünmeyişini’ Zeus’un kudretiyle açıklamaya çalışırken, vahyi antropomorfik mit diline indirger.
Cündioğlu’nun Prometheus–Şeytan paralelliği, felsefi olarak çarpıcı görünse de teolojik açıdan indirgemecidir. Prometheus’un ateşi çalması, mitik bir bilgi arzusu ve özgürlük jestidir; Şeytan’ın itaatsizliği ise ontolojik bir isyandır. Cündioğlu bu farkı göz ardı ederek, isyanı bilgiyle, bilgiyi isyanla karıştırır.
Cündioğlu’nun düşüncesinin estetik gücü inkar edilemez: Zeus, Prometheus ve Şeytan figürleri üzerinden insan–Tanrı ilişkisini dramatik biçimde sahneye taşır. Ancak bu sahne epistemik bir açıklamadan ziyade siirsel bir temsil olabilir.
Nazizm, Prometheism ve Ustinsan
Alman Nazizmi, secici okumalarla Nietzsche’den devraldığı Promethean mirası kendi totaliter projesine eklemlemiştir. Hitler, tıpkı İblis gibi aynı hatalı kıyası yapmıştır: ‘Ben ondan üstünüm.’ Şeytan, ateşi çamurdan üstün görmüş; Hitler ise Aryan ırkını diğer insanlardan üstün saymıştır. Her ikisinin de kıyası hakikate değil, zanna dayanıyordu.
İblis, insana ‘Tanrı gibi olacaksınız’ ya da ‘sonsuza dek yaşayacaksınız’ diyerek yalancı bir özgürlük vaat etmiş; Hitler de Alman halkına ‘üstün ırk’ olma ve dünyaya hükmetme vaadi sunmuştur.
Günümüzde ABD’deki Beyaz Üstünlükçü hareketin önde gelen teorisyenlerinden Jason Reza Jorjani’nin ‘Prometheus’ efsanesine yaptığı göndermeler (Jorjani, 2016) ya da bu hareketin Nordik mitolojiden ‘Üstün Beyaz İnsan Tanrılar’ üretme çabaları(Emmert, 2024), Romantik Satanist şair ve entelektüellerin Antik Yunan mitleri ve panteonundan bilgi üretme gayretlerinden farksızdır. Bu eğilim, mitleri hakikat arayışının aracı olarak okuyan Dücane Cündioğlu’nun düşüncesinde de modern bir izdüşüm bulur; çünkü o da mitolojik anlatılarda aklın ve isyanın temellerini arar.
Mitolojiden benzetmeler kurarak bilgi üretmek eğer tutarlı bir yol olarak kabul ediliyorsa ve Şeytan’ın aklı, özgür düşünceyi ve baskıcı otoriteye isyanı temsil ettiği iddiası kutsal metinlerden temellendiriliyorsa, o halde Şeytan’ın bu metinlerde nasıl anlatıldığını irdelemek, çok daha güçlü bir tutarlılıktır.
Zira Şeytan, Kur’an’da insanları emri altina alacagini ilan eder: ‘Andolsun ki, onlardan belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş umutlara kaptıracağım; onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim, Allah’ın yarattığını değiştirecekler.’ (Nisâ Suresi, 4:119)
Bu ayet, Şeytan’ın insan üzerinde hakimiyet kurma, onları yönlendirme ve kendi iradesine tabi kılma arzusunu gösterir. İnsanların davranışlarına müdahale etmeyi ve onları Tanrı’nın yaratılış düzeninden uzaklaştırmayı amaçladığı görülür.
‘Ey Ademoğulları! Size, ‘Şeytana kulluk etmeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır’ diye emretmedim mi?’ (Yasin 36:60)
Bu ayet, ‘Şeytana kulluk etmeyin’ ifadesiyle konuyu en açık biçimde dile getirir. Burada ‘kulluk’ kelimesi dini ibadet anlamından ziyade, irade teslimiyeti, yani başkasının iradesine boyun eğme anlamında da kullanılır. Bu yönüyle ayet, Şeytan’a itaat etmeyi bir tür köleleşme olarak tanımlar.
“[İblis] dedi ki: ‘Beni azdırmana karşılık ben de onları senin doğru yolundan saptırmak için pusu kuracağım. Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım; sen de onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.’” (A‘râf 7:16–17)
Bu ayet, Şeytan’ın insanın bütün yönlerini kuşatan bir etki kurmak istediğini gösterir. Buradaki ‘saptırmak’ fiili, günaha düşürmekle birlikte, insanın özgür ahlaki yönelimini ele geçirmek anlamına gelir. Bu da Şeytan’ın insan üzerinde ruhsal ve psikolojik bir egemenlik kurma çabasını yansıtır.
Kur’an’da Şeytan, Tanrı’ya meydan okurken bir ‘bilgi’ savunusu yapmaz; aksine, üstünlük iddiası ortaya koyar:
“Ben ondan (Adem’den) daha hayırlıyım; beni ateşten, onu çamurdan yarattın.” (A‘râf 12)
Bu cümledeki vurgu ‘neden Tanrı böyle buyurdu?’ değil, ‘neden ben üstün değilim?’dir. Yani Şeytan’ın isyanı epistemik değil, narsistiktir.
Dolayısıyla Şeytan, Prometheus gibi bir ‘özgürleştirici’ değil, tam aksine, iktidar saplantılı bir tiran prototipidir. Bu açıdan Şeytan, aklın patolojik biçimidir. Kendi bilincine tapmaya başlayan zihin, Tanrı’yı inkar etmez; yalnızca O’nun yerini almak ister.
Bu yüzden Kur’an’da Şeytan’ın dili felsefi sorgulama değil, iktidar retoriğidir. ‘Ben daha iyiyim’. Bu, bilgi değil, kibir dilidir ve Prometheus’un merhametli isyanından tamamen farklı bir ruh halidir.
‘Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim’. (Hicr 15:39) Bu söz psikolojik manipülasyonun ifadesidir.
Şeytan’ın ‘insanlara emredeceğim’ (Nisâ 119) sözü, teolojik olduğu kadar politik bir beyan olarak da okunabilir. Bu ifade, Tanrı’nın kullarına özgürlük değil, itaat düzeni vaat eder. Şeytan’ın projesi, ‘özgür zihinler’ yaratmak değil, ‘itaatkâr benlikler’ toplamaktır. Bu anlamda Şeytan, tarihteki otoriter lider arketipinin metafizik biçimidir.
Bu bağlamda Şeytan, Prometheus’un anti-tezidir: Prometheus insanı Zeus’un gölgesinden çıkarır, Şeytan insanı kendi gölgesine sokar.
Eğer Cündioğlu’nun yaptığı gibi Şeytan’ı Prometheus’la değil, modern tarihsel figurlerle karşılaştırırsak, karşımıza ‘mutlak otorite’ arzusuna saplanmış bir diktatör tipi çıkar. Tıpkı modern otokratlar gibi, Şeytan da Tanrı’nın düzenini yıkmak için değil, kendisini merkeze almak için başkaldırır. Kur’an’daki Şeytan, aklı değil, aklın kendisini Tanrı yerine koyma istencini temsil eder.
Kur’an ve bilginin kaynağı
Kur’an, insanın bilme yetisinin şeytani bir isyandan ya da kendi gururundan doğmadığını açıkça ortaya koyar. Adem’in sahip olduğu bilginin kaynağı Allah’tır. ‘İsimlerin öğretilmesi’, insanın varlıkları tanıma, onları ayırt etme, sınıflandırma ve kavramsallaştırma kabiliyetine işaret eder. Bu, bilginin şeytandan gelen bir baştan çıkarma değil, ilahi bir lütuf olduğunun en açık kanıtıdır.
Felsefe, varlık üzerine düşünme; bilim ise varlık hakkında düzenli bilgi üretme çabasıdır. Bu ikisi de isimlendirme ve kavramlaştırma olmadan mümkün değildir. Adem’e öğretilen isimler, aslında insana verilen, eşyanın hakikatini tanıma ve onları kelimeler aracılığıyla zihinde yeniden inşa etme yetisidir. Dolayısıyla Kur’an’a göre felsefe ve bilim, Şeytan’ın telkin ettiği bir ‘isyan’ın ürünü değil, Allah’ın doğrudan insana lütfettiği bir kabiliyettir.
Bakara 31–33’te melekler isimleri bilemezken, Adem onları tek tek sayar. Bu kıssa, insanın meleklerden farklı olarak bilgi ve kavramsallaştırma kapasitesine sahip olduğunu gösterir. Kur’an’ın ilk vahyi olan Alak Suresi (96:1–5), insanın bilgiyle ilişkisini en özlü biçimde tanımlar ve aynı zamanda Şeytani–Promethean bilgi anlayışına köklü bir reddiye oluşturur. ‘Yaratan Rabbinin adıyla oku!’ (96:1) ‘O, insanı alaktan yarattı.’ (96:2) ‘Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir.’ (96:3–5) ifadeleri, bilginin kutsal alandan çalınacak bir güç değil, ilahi öğretimle bahşedilen bir emanet olduğunu açıklar. İblis, insanın ‘çamurdan’ yaratılmış olmasını aşağılık sayarken, Allah insana bilgi, dil ve temsil gücü vererek onu yüceltir.
Chomsky’ye göre dil yetisi, insanın biyolojik donanımının bir parçasıdır ve bu nedenle büyük ölçüde genetik olarak belirlenmiştir. Bu yeti, farklı dillerin çeşitliliğine rağmen hepsini mümkün kılan ortak bir bilişsel altyapıdır. İnsan yavrusu sınırlı bir çevresel girdiye rağmen dili çok hızlı öğrenir, çünkü zihninde zaten ‘evrensel dilbilgisi’ yerleşiktir (Chomsky, 1965).
Kur’an’daki “Allah, Adem’e bütün isimleri öğretti” (Bakara 2:31) ifadesi, insanın dil ve kavram üretme kapasitesinin kaynağını doğrudan Allah’a bağlar. “O, insanı alaktan yarattı” (Alak 96:2) ayetinin hemen ardından gelen “Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir; O, kalemle öğretendir; insana bilmediğini öğretendir” (Alak 96:3–5) ifadelerinin ardışıklığı, insanın dil yetisinin yaratılışta içkin olduğunu gösterdiği gibi, Allah’ın insana öğretme sürecinin sürekliliğini ve bunun aynı zamanda medeniyet inşa etme kabiliyetiyle de ilişkili olduğunu ima eder. Çünkü ‘kalem’, Tanrı’nın öğrettiği fakat insanın kendi eliyle sürdürdüğü yaratıcı bilgi eyleminin sembolüdür.
Bu çerçevede, Chomsky’nin ‘evrensel dilbilgisi’ teorisi ile Kur’an’daki ‘isimlerin öğretilmesi’ ayeti arasında paralellik kurmak mümkündür.
Kur’an’ın bütünlüğü içinde Şeytan aklın temsilcisi değil, aklın tek başına yeterli olmadığını gösteren pedagojik bir örnektir. “Beni ateşten yarattın, onu çamurdan” (Sâd 38:76) sözü, mantıklı bir kıyas gibi görünse de aslında yanlış bir kıyastır; zira Şeytan, ateşin çamurdan üstün olduğuna dair hakikî bir bilgiye sahip değildir. O, varlıkların değerini özlerinden değil, yaratılış gayelerinden okumak gerekirken yanılmış; ayrıca Allah’ın ‘Adem’e kendi ruhundan üflediği” (Hicr 15:29) bilgisini göz ardı etmiştir. ‘Adem’e secde edin” emri de bedensel bir tapınma değil, ilahî hikmete teslimiyetin sembolüdür; meleklerden beklenen, Allah’ın muradını kabullenmeleridir. Şeytan’ın hatası aklın kendisinde değil, aklın kendini mutlak ölçü haline getirmesindedir.
Kaynaklar:
Faxneld, P. (2017). Romantic and socialist Satanism. In P. Faxneld, Satanic Feminism: Lucifer as the Liberator of Woman in Nineteenth-Century Culture (3. bölüm, s. 74-108). Oxford University Press. https://academic.oup.com/book/1486/chapter-abstract/140899795?redirectedFrom=fulltext
Cündioğlu, D. (2018, 10 Aralik). Şeytan Âdem’e neden secde etmedi? [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=hNi2hNX9M2A
Cündioğlu, D. (2020, 16 Eylül). Tanrı, Şeytan ve kötülük sorunu [Video]. YouTube.
https://www.youtube.com/watch?v=VH0bNL7xmGc&t=5109s
Cündioğlu, D. (2020, May 15). Zeus niçin akla ihtiyaç duymaz? [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=B6ibyoXCchc&t=6391s
Cündioğlu, D. (2025, Haziran). Dindar Bilinc Isyan Edebilir mi? [Video]. YouTube.
https://www.youtube.com/shorts/ubrfb-cBb-g
Jorjani, J. R. (2016). Prometheus & Atlas: An inquiry into the spectral essence of technoscience. Arktos.
Chomsky, N. (1965). Aspects of the theory of syntax. Cambridge, MA: MIT Press.
Emmert, Alison. (2024). Twenty-First Century American White Nationalism. Master’s thesis, Harvard University
Division of Continuing Education. https://dash.harvard.edu/entities/publication/db55903b-56b4-48d3-a318-cbdb5ca93a29
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***