Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bomba kulis!

Necip F. Bahadır


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Uzaklardan aradı, “Bomba kulisim var!” dedi. Şaşırdım, “Ne kulisi? Ben kulis yazarı  mıyım?” demedim tabii. Perde arkası bilgileri duymayı kim istemez. İlla da yazılması gerekmez. Fakat kapalı kapılar arkasında ne döndüğünü bilmek ‘siyasi analizleri’ daha sağlıklı hale getirir. “Uzatma söyle…” dedim. Taksitle satan esnaf gibi ikinci cümlesini söyledi; “Erdoğan’la Ali Babacan arasında ‘mesajlar’ gelip gitmiş!” dedi.

Merakımı daha da arttırdı.

Zaten bir süredir o fotoğraf zihnimin içinde dönüp duruyor. Meclis’in açıldığı günün akşamı Erdoğan resepsiyon katılan parti liderlerini kanatlarının altında gösteren o kareye siyasi anlam yüklenmeli mi? Üzerinden kaç gün geçti, hâlâ siyasetin gündeminde. Ben Ahmet Davutoğlu’nun da Ali Babacan’ın da Erdoğan’la çay sohbeti yapmasını yadırgamıyorum, bir itirazım da yok. Ve fakat Davutoğlu’nun ‘çocuklar gibi şen hali’ garipti elbette.

Erdoğan bir yalnız adam. Evet, çok güçlü, partisinde tek adam, koltuğuna yan gözle bakan yok. Dediği kanun, ağzımdan çıkan her söz yasa… Yargı bile kararlarını verebilmek için işaretine muhtaç. Cumhuriyet tarihinde devletin gücünü bu denli eline geçiren başka lider olmadı. Atatürk’ün karşısında bile İsmet İnönü gibi, Fevzi Çakmak gibi itiraz eden, ‘hayır’ diyebilen kişiler vardı. “Kontrolsüz güç güç değildir…”

Erdoğan gücünün zirvesinde mi? Evet… Fakat rahat değil, huzursuz… İktidarı tehlikede ve risk altında… Yarını soru işareti…

İktidardan düşmüş bir Erdoğan ve AKP’nin halini düşünün… Bir ‘sabık devir’ yaşanacağı kesin. Çok suç işledi, çok günaha girdi. Hadi ‘günah’ öteki dünyanın meselesi… Ama suç? Yanına kalmaz. Ne anayasayı taktı, ne yargı kararlarını dinledi? Bugün AİHM kararlarını uygulamayan bir Türkiye varsa sebebi Erdoğan’dan başkası değil. “Parasını veririz…” diyebildi.

Yarın endişesiyle yaşamak hasta eder adamı. Ben o fotoğrafa baktığımda ‘yalnızlığını paylaşmak isteyen’ huzursuz ve çaresiz bir adam görüyorum. O kadar ki böyle bir fotoğraf karesinden medet umar hale geldi.

Evet, bu bir düşkünlük…

O yüzden bazı siyasi yorumcular gibi ben bir ‘siyasi anlam’ falan da yüklemiyorum. Olsa olsa ‘psikolojik manasından’ söz edebilir. Psikiyatristler daha iyi analiz eder. Tıbbın da konusu…

Dört duvar arasındaki Ekrem İmamoğlu, evet zindan arzu edilmese de emin olun iç dünyası Erdoğan’a göre çok daha huzurlu ve morali yükseltir. Erdoğan’ın ‘yarın hayalleri’ bir kabus… İmamoğlu’nun ise rüya gibi… İmamoğlu, T24’e verdiği röportajda o fotoğrafı yorumlamış; “Kızacak bir şey yok. Bu fotoğraf iktidarın çaresizliğinin karesidir. Erdoğan bugün meşruiyet arama yolunda böyle bir fotoğrafa ihtiyaç duyuyorsa bu ancak çaresizliğin ifadesidir.” 

Aklın yolu bir… Aynı şeyleri düşünmüşüz.

Hayır, ‘bomba kulisi’ unutmadım… Adım adım gidiyorum. “Erdoğan, Ali Babacan’dan ekonominin başına geçmesini istedi…”

Ooo çok ilginç… Bu yönde söylentiler yok değil. Bir süredir siyasetin mekanlarında kulaktan kulağa fısıldanmakta… Mehmet Şimşek olmadı… Ekonomiyi kurtaramadı. Enflasyonu düşüremedi. Bir umut da yok. Büyük hayal kırıklığı oldu. Tek suçlu Şimşek değil tabii. Kovanın dibi delikse Şimşek ne yapsın…

Şimşek’in topladığını Erdoğan dağıtıyorsa ekonomi dikiş tutar mı? Ekrem  İmamoğlu’nun önünü kesmek için ne kadar dolar yakıldığını bilmiyor mu kamuoyu? Demokrasi, adalet ve ahlak krizi yaşayan bir ülkenin ekonomisi düzgün olabilir mi? Sorun ekonomiden önce demokrasi, adalet ve ahlakta…  Krizin mimarı da Erdoğan’dan başkası değil. Sorunun kaynağı, krizin sebebi bizzat kendisi… Başka suçlu aramaya gerek yok.

Erdoğan giderayak bir başka fotoğraf karesi bıraktı tarihe… Emrah Şener Merkez Bankası Başkan Yardımcısıydı. Başkandan sonraki ikinci adam. 200 TL’nin üzerinde imzası var, başkanla birlikte… Artık çok küçüldü ama elden ele dolaşan en büyük para onun imzasıyla tedavüle çıktı. Şimşek onun için, “Kendisi en iyi ve en parlak ekonomistlerden biri…” diye övgülere boğmuştu. AKP’nin parlak bürokratlarındandı.

Peki şimdi nerede…? Hapiste… Siyasi suçtan değil. ‘Dolandırıcılıktan…’ tutuklandı. Kamuyu zarara uğratmaktan dosya açıldı. İmzası paranın üzerinde kendisi zindanda… Merkez Bankası’na ‘dolandırıcılık potansiyeli’ olan birini atamanın faturası Şimşek’ten önce Erdoğan’a çıkar.

AKP Türkiyesi’nin fotoğrafı bu işte… Normal bir ülkede böyle bir skandal yaşansa ne bakan kalır koltuğunda, ne hükümet… Türkiye’de skandal, kriz, talan, suç gibi kavramlar anlamını yitirdi. ‘Allah’tan korkmadıktan, kuldan utanmadıktan sonra…’ hali yaşıyor ülke.

Bu şartlar altında Erdoğan’ın ‘ekonomide kurtarıcı arayışı’ normal… Ali Babacan’a teklif? Mümkün. Denize düşen bir adam durumunda Erdoğan… Bir çıkış arıyor. Her yolu denedi. Sonuç alamadı. ‘Nass’ dedi faizi düşürdü. Olmadı. ‘Ekonominin icabı’ dedi faizi yükseltti. Yine olmadı. Sözde faiz karşıtı biri Erdoğan… Onun tek adam olarak yönettiği ülke yüksek faiz sıralamasında dünya üçüncüsü…

 

Eğer zor durumda olmasaydı asla Ali Babacan’ın kapısını çalmazdı. Tükürdüğü destiden su içmek gibi bir şey bu.

Ali Babacan ne cevap vermiş? Koşa koşa gitmediği belli… Teklifin üzerine atlasaydı çoktan ‘bakanlık koltuğunu’ kapardı. “Öneriyi kabul etti. ‘Ülkenin bize ihtiyacı varsa neden kaçalım. Siyaseti bunun için yapıyoruz…’ dedi ama şartlar öne sürdü. Ekonominin patronluğu yetmez. Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarını da isterim. Ayrıca AK Parti’ye de katılmam. DEVA’yı kapatmam. Yani bir koalisyon hükümeti olur.”  dedi.

Tamam Erdoğan güç durumda ama buna ‘evet’ der mi? Bir iktidarın anahtarını istemediği kalmış. Zaten Erdoğan da duydukları karşısında canı sıkılmış, morali bozulmuş…

Akıllı adammış Babacan… Boşuna ODTÜ’yü dereceyle bitirmemiş. Sorunun kaynağını, meselenin özünü biliyor. Mehmet Şimşek gibi tek bakanlıkla işin içinden çıkılmayacağının farkında. Onun yaptığı hatayı tekrarlamamak istememesi normal. Demokrasi ve adalet olmadan ekonomi olmaz.

Bu zincire ahlakı da eklemek gerekir. Bu bir siyaset gerçeği… Bunu sadece Erdoğan anlamadı. Hala sonuç vermeyecek imkansız politikalar içinde kıvranıyor. Sadece kendisi kıvransa sorun olmaz ve fakat bedelini bütün millet ve ülke çok ağır şekilde ödüyor. Formül belli; Önce demokrasi, adalet ve ahlak sonra ekonomi… Başka çıkış yok.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version