Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Amerika’da dinin yükselişi ve laikliğin geleceği

Amerika’da dinin yükselişi ve laikliğin geleceği


AYDOĞAN VATANDAŞ | ANALİZ

Uzun yıllardır ‘sekülerleşmenin kalesi’ olarak anılan Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda şaşırtıcı bir dönüşüm yaşıyor. Yeni yapılan iki kapsamlı Pew Research Center araştırması, Amerikalıların din ve kamusal yaşam arasındaki ilişkiye dair algısının kökten değiştiğini ortaya koyuyor. Rakamlar, dindarlığın yanisira, dinin kamusal görünürlüğünün de hızla arttığını gösteriyor.

Dinin etkisi artıyor

Pew’in Şubat 2025’te 9 bin 544 yetişkinle yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 31’i, dinin toplumda yeniden güç kazandığını düşünüyor. Bu oran 2024’te yalnızca yüzde 18’di — yani sadece bir yılda 13 puanlık dramatik bir artış yaşandı.

Katılımcıların yüzde 59’u, dinin toplumsal etkisini “olumlu” buluyor. Bu oran son beş yılda istikrarlı biçimde yükselmiş durumda. Üstelik bu eğilim sadece dindarlarda değil; hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler, hem gençler hem yaşlılar arasında “dinin etkisi artıyor” diyenlerin oranı belirgin biçimde yükseldi.

Ama ilginç bir paradoks da var: Aynı anda Amerikalıların yüzde 58’i, kendi dini inançlarının “ana akım Amerikan kültürüyle çatıştığını” söylüyor. Bu oran 2020’ye göre 16 puan daha yüksek. Yani dinin kamusal görünürlüğü arttıkça, toplumsal uyumsuzluk hissi de büyüyor.

Okullarda dua: Dindarlığın yeni siyaset sahnesi

Bu kültürel gerilimin en belirgin biçimi, devlet okullarında Hristiyan dualarına izin verilip verilmemesi meselesinde görülüyor. Pew’in 2023–2024 tarihli Religious Landscape Study çalışmasına göre, Amerikalıların yüzde 52’si öğretmenlerin sınıfta ‘Hz. İsa’ya atıfta bulunan dua’ okutmasını destekliyor; yüzde 46’sı ise karşı çıkıyor.

Destek oranlarının en yüksek olduğu bölgeler, geleneksel olarak ‘Bible Belt’ olarak bilinen Güney eyaletleri: Mississippi (%81), Alabama (%75), Arkansas (%75), Louisiana (%74) ve South Carolina (%71).

Batı ve Kuzeydoğu eyaletlerinde ise tablo tersine dönüyor: Oregon (%65), Washington (%61), California (%56), Vermont (%64), Massachusetts (%58), New York (%53).

Bu eyaletlerde halkın çoğunluğu, devlet okullarında dini duaların anayasal eşitliği zedeleyeceğini düşünüyor. Bu fark, aslında Amerika’nın ideolojik coğrafyasını anlatıyor.

Güney’de dua, inançtan çok bir ‘direniş sembolü’; Kuzey ve Batı’da ise laikliğin ‘anayasal siper’ olarak görülmesi.

Mahkeme salonlarından sınıflara: Yeni din savaşları

Bu sosyolojik bölünme, yargı kararlarında da kendini gösteriyor. Yüksek Mahkeme geçtiğimiz yıl Oklahoma’da dini temelli bir Charter okulunu yasakladı. Texas eyaletinde Cumhuriyetçi yasa koyucular, On Emir’in sınıflarda asılmasını zorunlu kılan bir yasa tasarısı hazırladı.

Louisiana’da benzer bir yasa federal mahkemece iptal edildi. Tüm bu gelişmeler, Amerika’nın hâlâ “Tanrı ve devlet” arasındaki sınırla hesaplaşmakta olduğunu gösteriyor.

Siyasetin yeni damarı: Dini kimlik

Pew’in verileri, Amerikan siyasetinde ‘değerler siyasetinin’ geri dönmekte olduğunu işaret ediyor. Evangelik seçmenler, Cumhuriyetçi Parti’nin omurgası olmaya devam ediyor. Bu kesimin yüzde 92’si, dinin kamusal hayattaki rolünü ‘olumlu’ görüyor.

Bu durum 2026 Kongre seçimleri ve 2028 başkanlık yarışları açısından kritik bir mesaj taşıyor: Cumhuriyetçiler, yeniden ‘aile, dua, okul, Tanrı’ eksenine dönerek muhafazakâr mobilizasyonu artırabilir.

Demokrat Parti ise laik seçmeni kaybetmeden, inançlı seçmenleri dışlamayan daha kültürel merkezli bir söylem geliştirmek zorunda kalacak. Amerika artık sadece ‘sol ve sağ’ değil, aynı zamanda ‘dindarlar ve sekülerler’ ekseninde ikiye bölünmüş durumda.

Gelecek: İnancın dönüşü, uzlaşının çöküşü

Amerika, uzun bir aradan sonra dine yeniden kapı aralıyor. Fakat bu dönüş, bir ‘iman dirilişinden’ çok bir kimlik savunması gibi görünüyor. Dinin geri dönüşü, birleştirici değil; kutuplaştırıcı bir enerji taşıyor olabilir. Kamusal hayatta dua talepleri artarken, farklı inançlara karşı hoşgörü azalmaya başlıyor.

Siyasetçiler için ‘Tanrı’ artık bir değer değil, bir kampanya sloganı. Bu durum, laiklik ilkesinin geleceğini de tartışmalı hâle getiriyor.

Amerikan laikliğinin geleceği

1789 Anayasası’ndan bu yana ‘devletin dinle arasına mesafe koyma’ prensibi, Amerikan demokrasisinin temel taşlarından biri oldu. Ancak son yıllarda bu taş yerinden oynuyor. Pew’in verileri, kamusal dindarlığın yükselişini ve seküler duyarlığın geri çekilişini gösteriyor.

Bu tablo, aslinda bir inanç dönüşümünden cok; Amerika’nın kendi kimliğiyle yeniden hesaplaşması anlamına geliyor.

Önümüzdeki yıllarda Amerikan siyaseti, şu sorunun etrafında şekillenebilir: Tanrı’nın adıyla mı, yoksa Tanrı’dan bağımsız bir özgürlük mü?Bu sorunun cevabı, Batı demokrasilerinin yönünü de etkileyebilir.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version