AHMET KURUCAN | YORUM
Eğitim sistemlerini konuşurken, ölçme–değerlendirme tabloları, sınav başarı oranları, uluslararası sıralamalar, istihdam verileri gibi göstergeler üzerinden uzun uzun analizler yapılır. Elbette bunlar önemlidir; çünkü eğitim, bireysel gelişim kadar toplumsal kalkınmanın da ana unsurudur. Ancak bazen bütün bu teknik göstergelerin arkasında, daha sade ama çok daha kapsayıcı bir amaç gizlidir.
Bunu bana, yıllarını eğitim hizmetlerine adamış arkadaşımın anlattığı bir hatıra hatırlattı. Başka bir ülkede görev yaparken Japonya’dan bir grup kendileriyle irtibat kurmuş ve ziyaret talebinde bulunmuş. Karşılıklı tanışma sürecinde, Japon misafirler kendi kültürlerini tanıtmak için folklor gösterileri yapmak istemişler. Ev sahibi ekip de bunu memnuniyetle kabul etmiş.
Sebebi çok açık: Bir başka ülkenin kültürünü tanıma fırsatı bulmak, kendi kültürünü temsil etme imkânı yakalamak, bunu yaparken de gençlere hem özgüven kazandırmak hem de karşılıklı saygı duygusunu güçlendirmek.
Arkadaşım, Japonya’dan gelen ekipteki görevlilerle sohbet ettiği sırada birisinin kendi eğitim anlayışını şu cümleyle özetlediğini aktardı: “Our education model has only one goal: Sleeping with happiness, waking up with hope.” (Bizim eğitim modelimizin tek amacı var: Mutlulukla uyuyup, ümitle kalkmak.)
Çok etkilendim ben bu cümleden. Basit, sade, kolay söylenebilir ama kendi içinde nice teorik bilgiyi ve yaşanmışlıkları barındırıyor. Evet, “mutluluk” ve “umut” kavramları, bir eğitim modelinin sadece sonucunu değil, aynı zamanda süreci de içine alan hedefleri ortaya koyuyor.
Nasıl mı?
Kendimce izah edeyim ama sahanın uzmanlarının söyleyeceği şeyler elbette daha derin ve etkili olacaktır. Bana göre mutlulukla uyumak demek, günün sonunda güven duygusuyla, kendini değerli hissederek, yaşamın anlamını yitirmeden başını yastığa koymak demektir. Zira çocuğun ailesinde, okulunda, arkadaş çevresinde gördüğü kabul, sevgi, takdir ve adalet duygusunun birikimi, o geceki uykusunun huzurunu belirler.
Ümitle kalkmaya gelince, bu da ertesi günün daha iyi olabileceğine, çabanın mutlaka bir karşılığı olacağına, hayallerin imkânsız olmadığına inanmak demektir. Eğitim, bu umudu diri tutmak için vardır; aksi halde bilgi birikimi, duygusal çöküşün içinde anlamını yitirir.
İslâmî gelenekte de bu iki kavramın karşılığı vardır. Hz. Peygamber’in (sas) “Yarın” kelimesini daima iyimser bir bağlamda kullanması, sahabenin ‘Allah’ın yardımı ne zaman?” dediği zeminlerde yarınlara atıfla müjdeler vermesi, umudu imanın bir gereği olarak görmesi boşuna değildir. Mutluluk ise “kalbin itminanı” ile tanımlanır; yani değerlerle uyumlu bir yaşamın getirdiği iç huzurdur mutluluk.
Bugün dünyanın pek çok yerinde eğitim politikaları, başarıyı daha çok akademik göstergelerle ölçüyor. Oysa Japonya örneğinde olduğu gibi, işin ruhunu yakalamak için sormamız gereken soru belki de şu: Bu çocuk, günün sonunda huzurla uyuyor mu? Ve sabah uyandığında umutla mı güne başlıyor?
Belki de bütün reform tartışmalarını, bu iki basit ama belirleyici ölçüt üzerinden yeniden düşünmemiz gerekiyor: Mutlu uyumak, ümitle kalkmak.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***