Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Dijital neslin isyanı (1): Z Kuşağı Devrimi

Dijital neslin isyanı (1): Z Kuşağı Devrimi


M. NEDİM HAZAR | YORUM

Siyasi iktidar baskısını her geçen gün artırırken, ülkedeki gençler hızla yurtdışına kaçmaya başladı. İşsizlik oranları alarm veriyor, elektrik kesintileri günlük hayatı felç ediyor, yolsuzluk skandalları art arda patlıyordu. Günde binlerce genç, ülkelerini terk edip daha iyi bir gelecek arayışına giriyordu. Körfez ülkelerine, Avrupa’ya, hatta dünyanın en uzak köşelerine kadar uzanan bu göç dalgası, nüfusun dörtte birini oluşturan 7,5 milyonluk bir kitleye ulaşmıştı.

İktidar, ülkeden giden gençleri “hain” olarak niteliyordu. “Vatanlarını terk eden nankörler” diye damgalanıyorlar, “dış güçlerin ajanları” olmakla suçlanıyorlardı. Ama bu söylemler, gerçeği gizleyemiyordu: genç nesil, kendi ülkesinde gelecek göremediği için kaçıyordu.

İktidar ve çevresi ise son derece lüks bir hayat içinde yaşıyordu. Başbakanın oğlu Dubai’deki özel yatında parti yaparken, saray avanesi, çoluk, çocuk, halayıkları Avrupa’da lüks markaların mağazalarını kapattırıyor, bakanların çocukları Paris’te alışveriş turu atıyordu.

Bıraksanız üst düzeyi, sıradan bir iktidar mensubunun çocuğu bile Lamborgini marka arabalarıyla Londra sokaklarında dolaşırken, milyonlarca vatandaş elektrik olmadan gecelerini geçiriyordu. Bu çarpık tablo, halkın öfkesini her geçen gün artırıyordu.

Halk sokaklardan, pazarlardan yiyecek toplarken, siyasi elitlerin çocukları sosyal medyada lüks yaşamlarını sergilemeye devam ediyordu. Bir bakanın kızının ayakkabısının fiyatı, ortalama bir ailenin yıllık gelirini aşıyordu. Başka bir milletvekilinin oğlunun tek bir akşam yemeği masrafı, asgari ücretlinin altı aylık maaşına denk geliyordu. Bu görüntüler sosyal medyada viral olduğunda, “Nepo Kids” trendi patladı. (Bu kavram için şu, şu ve şu yazılarıma göz atabilirsiniz)

TikTok’ta milyonlarca kez izlenen videolarda, siyasetçilerin çocuklarının gösterişli hayatları çarşaf çarşaf ifşa ediliyordu. Instagram hesaplarından alınan ekran görüntüleri, Facebook gruplarında paylaşılan lüks otomobil fotoğrafları… Her paylaşım, halkın adaletsizlik duygusunu derinleştiriyor, Öfke dolu Hashtag’ler çoğalıyor, yorum sayıları milyonları buluyordu.

İktidar adeta bir düdüklü tencere gibi kaynayan ülkenin bu haline karşı önce sessiz kaldı, sonra tedirgin oldu, sonunda da panikledi. Sosyal medya platformlarını önce bant daraltarak yavaşlattı, ardından tamamen kapattı. Bir gecede 26 platform erişime kapatıldı.

Facebook, Instagram, TikTok, WhatsApp… Hepsi birdenbire karanlığa gömüldü. Resmi gerekçe “kayıt yükümlülüklerine uymama”ydı ama herkes gerçek nedeni biliyordu.

Bunun üzerine gençler sokağa çıktı. İlk önce barışçıl bir protesto olarak başlayan hareket, hükümetin sert müdahalesiyle büyük bir isyana dönüştü. 19 genç gerçek mermiyle öldürülünce, kontrol bir anda kaybedildi. Öfkeli kalabalıklar hükümet binalarını bastı, ateşe verdi. Parlamento alev alev yanıyordu, başbakanın ikametgahı küle dönmüştü.

Ne kadar da tanıdık geliyor değil mi?

Otoriterleşen iktidar, kaçan gençler, lüks yaşam sergileyen siyasi elitler, sosyal medya yasakları… Sanki çok uzak olmayan bir ülkede, belki de bizim yaşadığımız topraklarda geçen ve geçecek olaylar gibi.

Ama bunlar son dönemlerde bize çok uzakta, binlerce kilometre ötedeki bambaşka bir ülkede, Nepal’de yaşandı. Himalaya’nın eteklerindeki bu küçük ülke, iki gün içinde hükümetini deviren bir Z Kuşağı devrimi yaşadı.

Ve evet, Nepal’de yaşananlar bir yönüyle bize tanıdık gelirken, orada son birkaç günde olanlar ise sanki Türkiye’nin geleceğinin habercisi gibi görünüyor.

Çünkü Nepal’deki gençler, bizim gençlerin yaşadığı sorunları yaşıyordu: işsizlik, yolsuzluk, adaletsizlik, geleceksizlik. Onlar da sosyal medyada siyasetçilerin çocuklarının lüks yaşamlarını görüyor, kendi imkansızlıklarıyla karşılaştırıyor, öfkeleniyorlardı. Onlar da susturulmaya çalışılıyordu.

Ta ki artık dayanamayıp sokağa çıkana kadar.

Nasıl oldu da Nepal’de iki gün içinde bir hükümet devrildi? Sosyal medya yasağı nasıl büyük bir isyana dönüştü? Orjinal ismiyle Gen Z’nin öfkesi nasıl bu kadar etkili oldu? Ve en önemlisi, bu olaylardan kendimize nasıl dersler çıkarabiliriz?

Çünkü Nepal’deki hikaye, sadece uzak bir ülkenin deneyimi değil. Bu hikaye, 21. yüzyılın gençlik hareketlerinin gücünü, dijital çağın siyaset üzerindeki etkisini ve otoriter yönetimlerin karşılaştığı yeni tehditleri anlamamız için kritik önem taşıyor. Belki de bu hikaye, geleceğimizin aynası.

Çok hızlı bir giriş oldu sanki. İsterseniz baştan daha dramatik başlayalım.

8 Eylül 2025 sabahı Katmandu’nun sokaklarında olağan bir gün başlıyordu. Genç modern kafelerde takılırken, mahalle aralarındaki çayhanelerde geleneksel çay yudumlayan yaşlılar, okula koşan çocuklar, işe acele eden kadınlar ve erkekler… Himalaya’nın eteklerindeki bu antik şehir, binlerce yıldır tanık olduğu gibi yine sakin bir güne uyanıyordu. Kimse, 48 saat sonra ülkenin başbakanının ordu helikopteriyle kaçacağını, parlamentonun alev alev yanacağını, Nepal Ordusu’nun kontrolü ele alacağını tahmin etmiyordu.

Nepal’de yaşanan bu inanılmaz çöküş, aslında sadece bir Güney Asya ülkesine has bir öykü değil. Bu, 21. yüzyılın belki de en önemli siyasi fenomeninin; dijital çağda yetişen kuşakların geleneksel iktidara başkaldırısının  en çarpıcı örneği. Bir sosyal medya yasağıyla başlayan olaylar, iki gün içinde nasıl olur da 240 yıllık monarşiden sonra kurulan cumhuriyeti bile sarsabilir? Bu sorunun cevabı, sadece Nepal’in değil, Türkiye dahil pek çok ülkenin geleceği için kritik öneme sahip.

Evet kabul etmeliyiz ki, modern tarihte hiçbir hükümet bu kadar hızla çökmemişti. Sovyetler Birliği aylar süren bir süreçte dağıldı, Arap Baharı ülkelerde haftalarca sürdü, hatta İran’daki 1979 devrimi bile aylarca, yıllarca sürmüştü. Ama Nepal’de sadece 48 saat içinde bir hükümet tamamen kontrolü kaybetti. Bu hız, gençlerin öfkesinin dinamitlerin değil, atomun gücüne sahip olduğunu gösteriyor.

İroniktir ki, Nepal hiçbir zaman sömürge olmamış nadir ülkelerden biri. İngilizlere karşı verdiği destansı mücadeleler, Gurkha savaşçılarının efsanevi cesareti, bağımsızlık geleneği… Ama işte bu bağımsızlık mirası, paradoksal biçimde bu kez kendi hükümetine karşı kullanıldı. Gençler, atalarının yabancı istilacılara gösterdiği direnişi, bu kez yozlaşmış siyasi elitlere yöneltti.

Okumaya başladığınız bu yazı, bir seri çalışmanın ilk bölümü. Girizgah olarak da kabul edebilirsiniz. Konu önemli, zira Nepal’deki dramı sadece güncel bir olay olarak değil, kökleri çok eskilere uzanan tarihsel bir sürecin doruğu olarak ele alacağız. Çünkü 8-9 Eylül’de yaşananlar, aslında yüzyıllardır biriken sorunların patlamasıydı. Ve bu patlamanın dalgaları, sadece Himalaya’nın eteklerinde değil, dünyanın her yerinde hissedilecek gibi.

İsterseniz gelin, hem bu olağanüstü olayı detaylı bir şekilde inceleyelim, hem de belki kıssadan hisse nevinden bir şeyler alabiliriz!

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version