Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Çatıdaki martılar…

Çatıdaki martılar…


VEYSEL AYHAN | YORUM

Çemberlitaş FEM’in üst katında denize bakan geniş bir kütüphane vardı. Orayı genelde etüt salonu olarak kullanırdık. 100’den fazla öğrenci aynı anda etüt yapardı. Gel gör ki önemli bir problemimiz vardı. Kütüphanenin tavanı saçlarla kaplıydı. Yağmur yağdığında güzel bir atmosfer oluştursa da diğer zamanlar etütlerin sessizliğini tehdit eden bir probleme dönüşüyordu.

Marmara Denizi’nin ne kadar işsiz martısı varsa bizim çatıya toplanırdı. Çatıda saatlerce kavga eder, birbirlerine musallat olurlardı. Kütüphanenin teras kısmına çıkar onları uzun uzun gözlemlerdim. Çatının geniş bir habitatı vardı. Yaşlı martılar, emekli kargalar, işsiz güvercinler, av peşinde kediler… Bazen kenarda bekleyen gürbüz bir kedi belirir, rızkını alır kaçardı. Bazen kargalar ziyaret eder, yer kavgası başlardı.

Çatı martıların hakimiyet ve mülkiyeti altındaydı. Pek misafirperver değillerdi. Ziyaretçi kargalar belalı değilse kovmaları kolay olurdu. Olan sessiz sedasız hüsnü niyetli güvercinlere olurdu. Barış güvercinleri çoğu zaman martıların kavgasına karışır, yaralanır kaçardı. Bazısı da bizim terasa düşerdi. Kimine pansuman yapmayı başarsam da hangi birini kurtaracaksın!

Yağmur yoksa çatıdaki velvele hep devam ederdi. Baca kenarları kıdemli martılara aitti. Kanaat önderi martılar orada kurulurdu. Martı gruplarına işaret oradan gelirdi. Tam bir sessizlik hakimken kıdemli martının işaretiyle kıyamet başlardı.

İşte bu gürültüler, didişmeler, horozlanmalar ses olarak etüt salonuna inerdi. Eğer öğrenciler önlerindeki derse odaklanmamışsa, dersi bırakır sese dikkat kesilirdi. İkaz etmek de işe yaramazdı. Ders çalışmaya niyeti olmayan öğrenci için çatıdaki kavgalar iyi bir bahaneydi. Ama derse odaklanmayı başaran öğrenciler yukarıdaki kıyametten pek etkilenmezdi.

Meşguliyet ‘gürültü savar’ gibiydi. Meşguliyeti olmayan, sağa sola bakan dersini anlamayan öğrencilerse yukarıdaki seslerden senaryo üretirdi. Görmedikleri çatıya dair teoriler düşünür hangi kuş kimi kovdu yüz mimikleriyle birbirlerine malumat verirdi. Ders çalışmayı bırakanlar çoğaldığında toplu mesaj vermek gerekiyordu. İşe yaramasa da etüt nöbetçisi olarak şöyle sözler söylediğimi hatırlarım: “Martıyla martı olmayın!” “Siz insansınız onlara bakmayın. Bırakalım birbirlerini yesinler.” “Onlar sınava girmeyecek. Ama siz hayatınızın en önemli sınavına gireceksiniz.” “Bunların kavgası işsizlikten. Sizin işiniz yoksa siz de çatıya çıkın. Kuşla kuş olun!”

Tabi bunları söylerken martılara söz hakkı vermiyordum. Belki onlara sorsam yaptıkları gürültüyle dünyayı kurtarmaya çalıştıklarını öğrenebilirdim. Kargalara ayar vererek Marmara’ya nizam getirdiklerini anlatabilirlerdi. Güvercinleri marizleyerek barışa hizmet ettiklerine inanıyor olabilirlerdi. Kuşsal varsayımlar.

Yıl sonu geldiğinde aklı çatıda olanların akılları havada asılı kalır, başları önlerinde gezerlerdi. Kuş macerası peşinde etütleri savsaklayanlar sınavlarda ya hafta-içi kursuna terfi ederdi. Veya hafta içi kıdemlisi olurdu.

İşsiz martıların şerrinden Allah’a sığınmak lazım. En doğrusu çatıya kulak vermekten tamamen vazgeçmek. Elimi tutan yok. Ameli salih üretmeye odaklanmak lazım. Saatleri altın değerindeki ömrü çatı gürültüleriyle harcamaya değmez. Sınavda çatıdan soru gelmeyecek. Sınavda martı kavgalarını sormayacaklar. Tarihte kuşların nizam verdiği bir medeniyet yok. Kavga seyreden zamanla bir kavgacıya dönüşür. Güzele bakan güzelleşir, kötüye bakan kötü izlerden kurtulamaz.

Yıllarca önceki bir olay nerden aklıma geldi, niye size anlattım?

O da sizin basiretinize kalmış…

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version