NECİP F. BAHADIR | YORUM
AKP döneminin ‘adaletsizlikle’ anılacağına şüphe yok… Adında ‘adalet’ olan partinin devri iktidarında hukuksuzluğun zirve yapması tarihin veya kaderin bir şakası mı? Özellikle son 10 yıl yargı kelimenin tam anlamıyla sefilleşti! ‘Türk halkı adına’ karar verdiğini söyleyen mahkemeler, Ankara’ya/Saray’a bakarak keyfi hükümlere imza attı. Hatayla veya yanlışlıkla değil, bile isteye, kastı mahsusayla hareket etti.
“Tanrım onları affetme! Çünkü ne yaptıklarını biliyorlar…” diyen filozofun bu cümleyi kim için kurduğunu bilmiyorum. Fakat yargı mensuplarına için söylenecek sözlerden biri olduğu muhakkak. Ne yaptıklarını farkındalar çünkü. Mahkeme salonları o kadar çok adaletsiz kararlara sahne oldu ki… Toplum bunların çoğundan habersiz. Fakat konu CHP olduğunda adaletsizlikler daha görünür ve bilinir hale geldi.
İstanbul’da son yaşananlar taraflı tarafsız herkese pes dedirtti. “Bu kadar da olmaz!” diye isyan ettirdi. CHP, YSK’nın da vize vermesi üzerine İstanbul kongresini topladı. Daha önce kayyım kararının altına imza atan İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi İstanbul Valiliği’ne yazı yazarak ‘kongrenin durdurulmasını’ istedi.
Valilik kongreyi nasıl durduracak? Polis gücüyle mi? Mahkemenin istediği o… Ülkenin geldiği hale bakın…
Avukat Cevahir Kılıç, “CHP kapatılırsa sorumlusu sizsiniz!” diyebildi.
Bir heyet kongrenin yapıldığı salona geldi. Onlardan biri kongrenin iptalini isteyen CHP’linin avukatıydı. İcra heyeti gibi… Parti yöneticileriyle tartışma yaşandı. Avukat Cevahir Kılıç, “CHP kapatılırsa sorumlusu sizsiniz!” diyebildi. CHP’nin kapatılmasından söz edebildi. Ülke o günleri de ki görecek acaba… Patron çıldırdı. Neden olmasın? Baktı ki seçim riske girecek, koltuğu kaybetmeyi göze alabilir mi? Kaybedeceği şey sadece koltuk değil, bütün dünyasını yitirecek.
“Eğer bir kişi oturduğu yerden kalkmıyorsa kesin altını pisletmiştir.”
AKP’li Bülent Arınç, Hintlilere ait bu atasözünü Melih Gökçek için kullanmıştı. Gökçek oturduğu yerden kalkmak zorunda kaldı. Erdoğan ‘Yeter!’ dedi. ‘Hayır’ diyemedi, direnemedi. Oysa ne siyasi hayalleri vardı? Ne rüyalara yatmıştı? Erdoğan sonrası siyasi hesaplar içindeydi. Erdoğan, partiye alırken de tereddütler yaşadı. Fakat günün sonunda, “Dışarıdaki bir Melih Gökçek daha tehlikeli olur…” dedi ve AKP’nin kapılarını Cemil Çiçek’ten sonra Gökçek’e de açtı. Gökçek koltuktan kalktıktan sonra neden ısrarla oturmak istediği anlaşıldı. Ve her şey ortalığa saçılıverdi.
Mansur Yavaş onlarca dosyayı savcılığa gönderdi. AKP’li söz konusu olunca yargı görmezden, duymazdan geldi. Oysa iddialar öyle yenilir, yutulur cinsten değildi. Savcılığın harekete geçebilmesi için muhalefetten olmak lazım.
Yargı mensupları da haksız değil. Korkuları var… Demirden korkan trene binmeyecek… Bindiyse inecek. ‘Haksız değil’ dedim ama yanlış söyledim. 17 – 25 Aralık operasyonlarında meslektaşlarının başına neler geldiğini gördükleri doğru…
O 4 bakan hakkındaki iddialar doğru değil miydi? Dosyalar boş muydu? Erdoğan neden bir daha aday yapmadı ve partiden uzaklaştırdı o isimleri? Cem Küçük, “İddiaların doğru olduğunu biz de biliyoruz…” demedi mi? Denize düşen CHP yıllar sonra o dosyalara sarıldı. AKP yönetimi, “Yolsuzluk yok!” diyemedi, ‘hükümete darbe’ dedi ve bunu topluma yedirmeyi başardı.
Bu halkın daha çekeceği var? Göz göre göre doğruya yanlış dedi. Bu vicdana azap olarak yansımaz mı?
Kongre salonu önünde ‘CHP’yi kapatma’ sözünün telaffuz edilmesini unutmamak demokrat olmanın gereği. Bu partiye sempati falan beslemeniz gerekmiyor, muhalifi de olabilirsiniz; fakat adaletsizlik her yerde adaletsizliktir. Kime yapılıyor olursa olsun… Malcolm X’in dediği gibi, “Ben gerçeğin peşindeyim. Kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim. Kim için veya kime karşı olduğu önemli değil…”
Ülkenin en büyük sorunu bu… Herkes kendine demokrat… Adaletsizliklere isyan için hukuksuzlukların illa da kendine dokunması gerekiyor. CHP şafak vakti kapılarına polis dayanınca uyandı. Geç de olsa uyanmak iyidir. Fakat siyasi parti olarak CHP’nin de bu konuda iyi sınav verdiği söylenemez. Mazluma kimlik sorulmaz, rengine bakılmaz, siyasi çizgisi önemsenmez. Sesini duymak, duyurmak gerekir.
Mahkemenin ‘durdurma’ kararı YSK’ya taşındı. YSK olağanüstü toplandı. Kısa sürede kararını verdi. Kongre için ‘devam’ dedi. Mahkemenin durdurma kararını ‘Anayasaya aykırı’ buldu.
Bırakın yasaları, mevzuatı, içtihatları Anayasa’ya aykırı karar verebilen bir hakim… O kadar çoklar ki… Bu ülkede Anayasa Mahkemesi’nin kararları uygulanmadı. AİHM’i takan yok. Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi’nin bilek güreşi yaptığı bir ülke Türkiye… AKP’nin en büyük icraatlarından biriydi. Erdoğan “Ne olacak… Parasını veririz!” diyebildi. Zulüm parayla… Halkın cebinden… YSK’nın Anayasaya aykırılığı tespit etmesi ve kamuoyuna açıklaması önemli.
Ülkenin normalleşebilmesi için yargının hukuka dönmesi lazım. AİHM kararlarını görmezden gelmekten vazgeçmesi lazım. “AYM’yi takmıyorum!” demekten geri durması lazım. Erdoğan yönetiminin adalet kaygısı olmadığı için ‘derse…’ de bir şey olmaz. Olmuyor nitekim… Onun için zulüm her yerde… “Zulüm Bizden…” diye kitaplar yazıldı. Siyasal İslam mahallesi çözülmenin eşiğine geldi. “Ben bizden değilim.” dendi.
CHP lideri Özgür Özel, Anayasaya aykırı karar veren hakimin AKP kökenli olduğunu açıkladı. Üstelik eşiyle birlikte… Şaşırdık mı? Bir iki değil, sayıları o kadar fazla ki… Her birinin parti rozeti, hukukçu kimliğinin önünde… Yargı hiçbir dönem bu kadar politikleşmemişti. Darbe dönemleri ve 28 Şubat dahil… Anayasa’yla YSK’ayla kavgaya tutuşan hakimin bir gün bile o koltukta oturmaması gerekir. Ama burası AKP’nin yönettiği ülke… Adaletsizlikler ülkesi… “Zulüm bizdense sorun değil!” diyenlerin ülkesi…
CHP İl Kongresini ‘durdurma kararı’ yargının hali pür melalini özetleyen örneklerden sadece biri… Yargının perişanlığını anlatma yeter. Keşke ‘son’ olsa… Ama AKP’nin durmaya niyeti yok. Yargı Erdoğan’ın ‘oyun planının’ aparatlarından biri… En önde geleni. CHP en ciddi rakip… CHP’li adaylar koltuğunu tehdit etmekte. 31 Mart tehlikenin ne denli ciddi olduğunu gösterdi. Politik oyunlar da bir yere kadar. Güç oyunu bozar.
Muhalefetin odağı CHP değil. Toplumun bizzat kendisi… Hukuksuzluklar toplumsal muhalefeti büyütmekten başka işe yaramaz. Bu gerçeğin farkında olanlar parti yönetimini uyarmakta. Fakat duyan yok. AKP’li Savcı Sayan, “Yargı Erdoğan’a tuzak kurdu…” dedi. Hava döndü, AKP’yi doğuran iklim bozuldu, Erdoğan’a muhalefet rüzgarı oluşturdu. Kara bulutlar ufukta göründü. Tahtın bir yana şahın bir yana olacağı günler uzak değil.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***