NECİP F. BAHADIR | YORUM
Komisyon kuruldu, adı kondu ve ilk toplantısını yaptı. İsmi konusunda hiçbir partinin dediği olmadı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş önerileri değerlendirdi ve bir sentez çıkardı; “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”
Dört kelime biraz uzun. Eğer içi doldurulabilirse kavramlar isabetli. Kardeşlik de var, demokrasi de… Milli dayanışma da ihmal edilmemiş. Kardeşlik herkesin talebiydi. Demokrasi CHP ve DEM’in… Milli dayanışma da MHP’nin… AKP eksik kalmış sanki. ‘Terörsüz Türkiye’ talebinin ne ‘terörsüz’ kelimesi var ne de ‘Türkiye’ sözcüğü…
Ortaya çıkan sonuç tüm partileri tatmin etti. İtiraz eden, karşı çıkan olmadı. AKP de kabullendi. Bu kadar renkli siyasi yelpazenin temsil edildiği komisyonun adı üzerinde uzlaşmaya varılması hiç şüphesiz olumlu. Türk siyasetinde uzlaşma nadiren görülür. Hele AKP’nin devri iktidarında ‘uzlaşma, hoşgörü’ gibi kavramların yerini ‘kutuplaşma, kavga’ gibi kelimeler aldı. Uzlaşmanın güç olduğu bir komisyonda en azından adı üzerinde partilerin mutabakata varmalarını önemsemek lazım. Normalde ‘küçük’ ama Türkiye için ‘büyük adım’ doğrusu…
Sürecin ismi? O henüz konmadı. Orada bir uzlaşma yok. Her partinin kendi sloganı var. AKP ve Erdoğan’ın dilinde ‘Terörsüz Türkiye’ var. Medya ‘barış, çözüm…’ gibi sözcükleri kullanıyor. İlk süreç ‘açılım’dı. Başarısızlığı çağrıştırdığı için olmalı ‘açılım’ kelimesi pek revaçta değil.
Barış ve çözüm sözcükleri süreci anlatmak için kafi… Neyin kastedildiği belli… Kürt ve terör sorunun çözümü ve 40 yıldır silahın konuştuğu topraklara barışın egemen olması… Hedef bu… O yolun ilk taşları kondu. Yolun sonuna kadar gidilebilir mi? ‘Zorluklar ve engeller’ yok değil. Ama umut da hiç olmadığı kadar var…
Meclis Başkanı Kurtulmuş’un komisyonun ilk toplantısında kamuoyuna yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şu cümlelerin altını çizdim; “Çalışmalarımıza sadece siyaset kurumu değil, toplumun bütün kesimleri de dahil edilecektir. Kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin bu konulardaki katkıları kıymetli olacaktır. Hiç kimse dışarıda bırakılmamalıdır. Hiçbir fikir kenara itilmemelidir. Çünkü biz bu milletin tümünü kapsayan kardeşliği, birliği kurmak istiyoruz…”
Kapsayıcı, kuşatıcı ifadeler… “Hiç kimse dışarıda bırakılmamalı!” cümlesini komisyonun yapacağı çalışmalar için bir ‘vaat ve söz’ olarak değerlendirebilir miyiz? Siyasetçilerin çoğu zaman yaptığı gibi öylesine söylenmiş sözler mi yoksa ete kemiğe bürünecek mi? Kurtulmuş retoriği sever, fiyakaları cümleler kurmaya bayılır. Bendeki kredisi sıfırlandı, hatta eksiye bile düştü. AKP yılları tam bir felaket… Bir zamanlar acımasızca eleştirdiği politikaların parçası oldu. ‘Harun’ iddiasındaydı; siyaset, makam ve mevki uğruna ‘Karun’ oluverdi.
“Daha siyasi finalini yapmadı!” diyebilir miyiz? Kurtulmuş yukarıdaki sözlerini komisyonun çalışmaları sırasında ‘ilke ve politika’ haline getirirse niye olmasın. Yapabilir mi? Ağırlık koyabilir mi? Erdoğan’ın gölgesinden çıkabilir mi? Keşke gönül rahatlığıyla ‘evet’ cevabı verebilsem. Ama zor. İmkansız değil. Kim derdi ki Bahçeli, Öcalan açılımı yapacak?
Siyaset bu… Baş döndürecek hızda değiştirir insanı. İkili arasındaki ilişki ‘düşman çatlatacak’ türden… Bahçeli, Öcalan’a şiir gönderdi, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Memleket isterim’ şiirini…
Öcalan’ın Bahçeli hakkındaki düşünceleri de DEM heyetiyle yaptığı görüşmenin tutanaklarına yansıdı. Öcalan “Bahçeli’ye mektup yazacağım.” dedi. Acaba yazdı mı? Selam, kelam faslı mektuplaşma aşamasına geçti. Şu ifadeler de Öcalan’ın: “Çözerse Bahçeli çözer. Sizi de bu yükten kurtarır. Bahçeli 40 yıl idam için beklemiş, o çıktı. Ondan başka devlet adamı yok. Ecevit için barış güvercini diyorlardı, kendisine haber gönderdim, ilgilenme olmayınca tek taraflı kaldık…”
Siyaset iki uçtaki ismi ‘mektup arkadaşı’ olacak kadar dönüştürebiliyorsa Kurtulmuş da pekala ‘değişim ve dönüşümden’ nasibini alabilir.
Demokrasi ve hukuk sürecin olmazsa olmazı… Anayasa değişikliği gündemde yok. Muhalefet kapalı… CHP’nin şartlarından biri. MHP’nin de ilk dört madde rezervi var. Anayasa ve ana dilde eğitim gibi zor konular masaya gelmeyecek.
Daha başta ilke kararı alındı. Anayasa değişikliği Erdoğan’ın yeniden adaylığı için elzem… Süreci, Erdoğan’ın adaylığıyla ilişkilendiren yorumcu çok. DEM bile ‘çantada keklik’ olmadığını bazen açık bazen ima yoluyla söylüyor. Ne ‘yeni anayasa’ ne de ‘anayasa paketi’ söz konusu.
Peki ajanda da ne var? Çerçeve az çok belli…
‘Kayyım sorunu’ var. DEM de, CHP de kayyım meselesinde hassas. Öcalan’ın değerlendirmelerinde de önemli başlık bu… “Olmaz, kabul edilemez!” diyor. İktidar ‘kayyım politikasından’ geri adım atmak zorunda… Ahmet Türk görevinin başına dönemedikten sonra sürecin ilerleme şansı yok.
Genel affa kadar gidecek infaz düzenlemesi komisyonun gündemlerinden biri… Sadece PKK mı yoksa tüm siyasi suçları kapsayacak mı? AKP’de kafalar karışık… PKK ile sınırlı olmasını isteyen var. Kurtulmuş’un, “Hiç kimse dışarıda kalmayacak!” cümlesi işte burada anlam kazanıyor. Hukuk ve demokrasinin istisnası olmaz. İstisnalar kaideyi bozar ve ilkelerin mezarıdır. ‘AYM ve AİHM kararlarının uygulanması’ gündeme gelecek.
Normal şartlarda hukukun olmazsa olmazı, AYM ve AİHM kararlarını uygulamak… Fakat AKP iktidarı direnmekte… Oysa bir zamanlar kendisi hazırlamıştı mevzuatı… AİHM Selahattin Demirtaş, Osman Kavala başta olmak üzere bir çok isim hakkında ‘ihlal kararı’ verdi. Akıl almaz biçimde ‘yargı’ duymazdan, görmezden geldi.
İktidarın politikası bu yöndeydi. Yargı tamamen AKP’nin güdümüne girdi. AYM ve AİHM meselesi komisyonda görüşülecek, belki karar da alınacak. AKP’nin komisyona ‘hayır’ deme şansı yok. Terörün tanımı yeniden yapılmak zorunda… AB standartlarına göre bir tanım öteden beri Türkiye’nin Brüksel’e verdiği sözlerden… Fakat iktidar kulağının üzerine yattı, hiçbir adım atmadı.
Numan Kurtulmuş’un cümlelerini bir vaat olarak kabul edebilir miyiz?
İhtiyatlı olmakla birlikte evet bunlar bir sözdür… Bir siyasi vaattir. Kimse dışarıda bırakılmayacak… Demokrasi ve hukuk olmadan ne barış, olur ne de çözüm… DEM ve Öcalan’ın her cümlesinde ‘demokrasi’ vurgusu var. AKP ve MHP bugüne kadar toplumun ‘demokrasi taleplerine’ kulaklarını tıkadı, Öcalan ve DEM’e ‘hayır’ deme şansı yok.
Sürecin ‘demokrasi ve hukuku’ dayattığını görmemek için kör olmak lazım. Kurtulmuş için de bir imkan ve fırsat bu… Siyasi finalini tarihe adını yazdıracak şekilde yapabilir. Bunun için sözlerini politikaya dönüştürmesi kafi… Çok şey değil bu.
“Hiç kimsenin dışarıda kalmaması…” demokrasinin de, hukukun da, ahlakın de gereği değil mi?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***