Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bir kavram çözümlemesi denemesi: Hizmet Mürtedleri! (1)

Bir kavram çözümlemesi denemesi: Hizmet Mürtedleri! (1)


Hizmet ile Cemaat aynı şey değil: Biri aşkın misyon, diğeri tarihsel form. Aralarındaki diyalektik ise, bugün yaşanan kırılmaları anlamanın anahtarı. Geliniz, bu kavramın sosyolojik ve ontolojik boyutlarını görünür kılmaya çabalayalım. 

M. NEDİM HAZAR | YORUM

Tarihte her toplum, kendine özgü hareketleri, her toplumsal hareket, her hareket ise kendi kavramlarını doğuruyor. Bu bağlamda Fethullah Gülen Hareketi; belki de en çok iki kavram üzerinden okunabilir: Hizmet ve Cemaat. Tarihsel pratiğine baktığımızda bu iki kelime çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmış olsa da, hakikatte farklı düzlemlere işaret ediyorlar. Aralarındaki gerilim ve kesişim, aynı zamanda hareketin tarihsel serüvenini anlamak için anahtar bir çerçeve sunuyor aslında.

Şimdi aklıma geldi aman ha; bu çalışmada asla ama asla kimseyi tekfirle suçlamak, hain ilan etmek ya da dışlamak amaçlanmıyor. Bırakanız kişileri ismen anmak, ima bile amaç değil. Sıfat ya da zamir olarak bile kastımız yok. Gayemiz yalnızca çok önemli bulduğumuz bir kavram çözümlemesi denemesi: Hizmet ve Cemaat arasındaki tarihsel ve sosyolojik ilişkiyi anlamaya çalışmak.

Aslında üzerinde epey zamandır kafa yorduğum, dahası ilk aklıma düştüğü zaman neredeyse 15 Temmuz’a kadar bir cemaziyülevveli olana bir kavramdır “Hizmet Mürtedliği.”

Bu konuda ciddi bir araştırmaya yönelmem ise “Maceracı” programını yapan Murat Yeni’nin hala anlayışla karşıladığım savrulması neticesinde iktidar medyasında kendini aklamak ve korumak adına yer aldığı döneme denk gelir. İktidar ve medyasının vaktiyle Cemaat’te yer almış ve yaşanan süreç sonrasında değişik gerekçelerle Cemaat dışına çıkmış bu isimlerin peşini hiçbir zaman tamamen bırakmadığını biliyoruz. Nitekim Murat Yeni de bundan kurtulamıyor, kurtulamayacak! Son olarak 2 yıl önce yine iktidar medyasının sorgusuna ve suçlamalarına muhatap olmuştu. (BKNZ)

Belirli belirsiz periyotlarla araştırmamı yoğunlaştırıp, seyrelttiğim bu konuya en son sevgili Ahmet Kurucan’ın Mart 2022 tarihinde yazdığı “Hizmet mürtedi” başlıklı yazısıyla tekrar dalmıştım. Ne ki, o dönemdeki ağır sağlık sıkıntılarım hem Kurucan’ın perspektifine eleştirel yaklaşımımı ucu açık bir şekilde erteledi hem de bu konuya tam hakim olmadan, sadece bazı kısımlara değinerek kapatmamı önlemiş oldu.

Açıkçası bu önemli ve derinlemesine bakış açısını hak eden bu kavramı, birkaç gün önce Çınar Medya tarafından yayınlanan bir Youtube videosuna denk gelene kadar unutmuştum bile.

Bu konuşma esas olarak 26 Aralık 2014 tarihinde yapılmış. Yani merhum Gülen ve cemaati 15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde AKP iktidarının baskıyı maksimum düzeye çıkardığı, hukuku, kanunları, yönetmelikleri adeta birer silah gibi kullandığı dönem. 17-25 operasyonlarını Gülen ve cemaatine atfeden Erdoğan ve iktidarı, Cemaat’e bunun bedelini ödettirmeyi kafasına koydu ve bunu adım adım 15 Temmuz’da zirveye çıkaracak şekilde acımasızca uyguladı.

Gülen’in bu konuşması bu sebeple bağlamından koparılarak analiz edilirse büyük bir yanılgı olur diye düşünmekteyim. Konuşma, belki 40-50 yıllık Hizmet/Cemaat tarihinde eşi benzeri görülmemiş baskıya ve hukuksuzluğa tabi olan hareketin bir anda savrulmasını/dağılmasını önlemeye ya da ön almaya matuf bile sayılabilir.

Elbette, -çok şükür ki- şu anda bitirmiş olduğum “Hizmet Mürtedleri” isimli kitap çalışmasında çok daha detaylandırdığım Hizmet/Cemaat kavramlarının anlam karmaşası (bunu olumsuz bağlamda söylemiyorum) tabiri bir anda inanılmaz derecede korkutucu hale getirebiliyor. Aslında başlıktaki ürkütücülük konuşmanın insicamına ve muhtevasına bakıldığında, içerikte yok. Hatta aksine Gülen, özellikle Müslümanlar için kırmızı çizgi olan “tekfir” etmek gibi bir durumun asla olamayacağını ısrarla vurguluyor.

Ve fakat insanoğlu işte, başlığa takılıp kalarak, ayrıntıları hafızasından silmek gibi bir hususiyete sahip. Bu yazıda, Hocaefendi’nin bu konuda yaptığı konuşmayı acizane yorumlamaya çalışacağız.

Şunu da ifade edeyim, Ahmet Kurucan Hoca’nın bu konudaki yazısının aceleye gelmiş ve belki de Gülen’in kastını aşan, samimi bir defans çabası olarak gördüğümü belirtmek isterim.

Hadi başlayalım…

Her şeyden önce Gülen’in düşünce sisteminde “Hizmet” ve “Cemaat” kavramlarının ne anlama geldiğini netleştirmemiz gerekiyor. Bu iki kavram arasındaki ayrım, “Hizmet Mürtedleri” kavramının doğuşunu anlamak için de kritik önem taşıyor.

Gülen’in zihin uzayında “Hizmet” kavramı, geleneksel toplumbilimsel kategorilerin ötesinde, ontolojik bir statü kazanmakta. Gülen’e göre Hizmet, salt bir faaliyet olmaktan ziyade, ilahi bir misyon olarak konumlanır. Bu kavramın varlık bilimsel yapısı üç temel düzlemde tezahür eder:

İlk olarak ilahi/ruhani; kozmik-aşkın boyutu, Hizmet’i kainatın Gaye-i Hayal (amaçsal yönelim)’inin ifadesi ve ilahi iradenin gerçekleşen tezahürü olarak işlev görmesini sağlar. “İ’lâ-yı Kelimetullah” kavramı bu bağlamda, tarihsel sürecin sonuna doğru yaşanacak manevi uyanışın öncüsü olarak değerlendirilebilir. Vazife/vazifeli kavramları bu boyutun kronoloji ve zamanlamasıyla da doğrudan ilgilidir. O halde diğer boyuta geçebiliriz.

İkinci olarak tarihsel-ahirzaman boyutu, Hocaefendi bu bağlamda doğrusal tanımlama anlayışını kırarak anlam dolu zaman ile kronolojik zaman arasında bir gerilim üretir. Bu ise aslında belki mensupları tarafından hemen görülmeyecek bir muazzam motivasyon unsurudur da.

Üçüncü boyut olan ilmi yani; bilgi kuramsal-yorumbilimsel düzlem ise, mutlak hakikat ile “yaşanılan dönem” arasındaki köprüyü kuran, hem kuramsal hem de uygulama boyutlarını içeren bütüncül bir bilgi kuramı sunuyor.

“Cemaat” ise bu aşkın idealin tarihsel somutlaşması olarak konumlandırılmalıdır. Cemaat, kendine özgü bir kolektif bilince sahip deneysel bir varlık olarak, tarihsellik açısından atılmışlık ve fırlatılmışlık (Ezilen, hor görülen, görmezden gelinen) şartları altında şekillenen zamansal bir kümedir. Evet, belki pozitiflik bakımından potansiyel varlık kategorisinde yer alır almasına ama, belki asırlardır sonluluk açısından zaman ve mekansal sınırlamalar içerisine hapsolmuş, kaderine terk edilmiş bir renksiz, tatsız, desensiz, aksiyonsuz kitlenin ivmelenmesinden oluşur cemaat. Toplumbilimsel inşa edilmişlik bakımından ise insan faniliği/failliği ve sosyal etkileşim süreçlerinin ürünü olarak üretilmiş bir gerçekliktir.

Bu iki varlık bilimsel kategori arasındaki ilişki, asimetrik bağımlılık şeklinde tezahür etmekte. Cemaat, Hizmet’e varoluşsal ve bir amaç edinip anlam üretmesi açısından bağımlılık gösterirken, Hizmet Cemaat’e varoluşsal tezahür için tarihsel bağlam bağlılığı gösterir. Cemaat Hizmet’in pratiği (Aslında yaradılış gayesinin uygulamasından başka bir şey değildir bu) tarihsel gerçekleşmesi için gerekli araç olarak işlev görürken, Hizmet Cemaat’e amaçsal yön ve meşruiyet sağlamaktadır. Gülen’in kastıyla, “Cemaat, Hizmet’in yaklaşımı olmakla birlikte, onun varlık bilimsel dolgunluğunu asla tam olarak tüketemez.”

Bu teorik altyapının anlaşılması, infografiğimizin renk kodlamasını da açıklığa kavuşması açısından önemli. Turuncu renk Hizmet’i temsil ederek ilahi; kozmik ve ontolojik gerçeklik ile evrensel misyonu simgelerken, yeşil renk Cemaat’i temsil ederek sosyolojik gerçeklik ve tarihsel araç karakterini yansıtıyor aslında. Bu kavramsal çerçeve olmadan, iki dairenin 1960-2025 dönemindeki dinamik ilişkisini doğru okumak mümkün değil.

Şimdi grafiğe geçebiliriz. (Bu arada kitapta böyle çok sayıda tablo ve info-grafik kullandığımı belirtmek isterim)

Yukarıda gördüğünüz ve bu kitap için epey vakit ayırıp son haline getirebildiğim infografiğin meseleyi biraz daha görselleştirebilmek adına iyi bir kolaylaştırıcı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca vurgulamak isterim ki, görseldeki tespit ve işaretlemeler, ifadeler tamamen fakirin subjektif değerlendirmeleridir. Herhangi bir başka fikre ya da kaynağa (Gülen dahil) dayanmamaktadır.

Ancak, bu tekniği epey geç yaşta keşfettiğim Alman matematikçi Georg Cantor’un ürettiği kümeler kuramından öğrendiğimi belirtmezsem haksızlık olur.

Evet bu çalışma için hazırladığım infografik, aslında “Hizmet Mürtedleri” kavramının neden tam da 2014 yılında ortaya çıktığını anlamamıza yardımcı oluyor. Gülen’in 26 Aralık 2014 tarihli konuşmasında kullandığı bu kavram, tesadüfi değildi.

İsterseniz önce grafiği analiz edelim.

Faz 1 (1960-1972): Bireysel Rönesans/Ayrı Dönem Bu dönemde Hizmet (turuncu) ve Cemaat (yeşil) henüz iki ayrı daire halinde. Gülen’in vaizlik dönemi, (son birkaç yıl yavaş yavaş oluşmaya başlayan) henüz sistemleşmiş bir cemaat yapısı yok. Evet, Gülen elbette talebe okutuyor, vaaz ve nasihatlerle irşat ve tebliğ çalışmasını yapıyor yapmasına ama henüz bir cemaat fikri, en azından görünür düzlemde yok. Belki Gülen’in zihninde bu süreçte şekilleniyor. Bu süreçteki talebeleri ve kendisi için bir tür erken rönesans dönemi bile diyebilmek mümkün.

Faz 2-3 (1972-1978/ 1986-1996): Temellerin Atılması ve Derinleşme İki dairenin kademeli yaklaşması döneminde yaşanan gelişmeler çarpıcı. 70’lerin ortalarında başlayan barınma hizmetleri bir süre sonra dershane modelini getiriyor, ardından 80 sonrası okul ve 80 ortalarında (Çamlıca Vaazı belki de önemli bir (Turning Point-Dönüş Noktası olarak kabul edilmeli) bambaşka alanlarda ivmelenen ve birkaç yıl içinde medya ve diğer alanlara açılıyor hareket. Bu süreçte önce iki küme arasında mesafe tamamen kapanıyor, temas yaşanıyor ve kesişim alanları giderek büyüyor. Ve nihayetinde artık tamamen bütünleşik hale geliyor Hizmet eşittir Cemaat anlam bütünleşmesi yavaşça başlıyor.

Faz 4 (1996-2013): Tam Örtüşme – 1. Turning Point: (İvmelenme ve tırmanış) İnfografikte en dikkat çekici nokta burası. Hizmet ile Cemaat’in tamamen örtüştüğü bu dönem, hareketin “altın çağı”nın başlangıcı sayılabilir. Artık “Hizmet neredeyse Cemaat, Cemaat neredeyse Hizmet” denebilecek bir bütünlük vardır.

Faz 5 (2013-2016): 2. Turning Point :Baskı ve Çözülme Yaklaşık 20 yıllık bir Altın Çağ’dan bahsedebiliriz. Bu dönemde hem yatay büyüme hem de dikey büyüme zirve yapar. Bu ise hem genişleme hem de derinleşme anlamına gelmektedir. İşte “Hizmet Mürtedleri” kavramının doğduğu dönem bu altın çağın bittiği an. İnfografikte gösterilen dairelerin yeniden ayrışması, sadece grafik bir gösterim değil – yaşanan sosyal gerçekliğin matematiksel ifadesi.

17-25 Aralık operasyonlarıyla başlayan süreç, cemaat içerisinde üç temel dinamik üretti:

Dirençli Çekirdek: Baskılara rağmen hem Hizmet idealini hem cemaat bağlılığını koruyanlar.

Pragmatik Ayrışma: Dış baskı nedeniyle cemaatten uzaklaşan ama Hizmet idealini içten içe koruyanlar.

Tam Kopuş: Hayal kırıklığı, korku, endişe, ekmek ve ikbal kaygısı gibi onlarca sebepten dolayı hem cemaatten hem idealden tamamen uzaklaşanlar.

Görsel Analizin Ortaya Koyduğu Gerçek

İnfografikteki en çarpıcı detay, 2016 sonrası dönemde iki dairenin tekrar ayrışması ama tamamen kopmaması. Bu durum, Gülen’in “Hizmet Mürtedleri” kavramında öngördüğü sürecin görsel karşılığı aslında. Evet Hizmet ile cemaat arasındaki ilişki tamamen kopmamış durumda. Belki de aradan 10 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen Cemaat’in hala bu kadar baskı görmeye devam etmesi, bu kopmanın tam olarak sağlanmamasından kaynaklanıyor.

Ancak, evet bağ tamamen kopmuş değil ama inanılmaz derecede incelmiş durumda. Hani tabir caizse, pamuk ipliğiyle bağlı olarak kalmış durumda.

Ve bu ilişkinin bir yandan tam kopmasını sağlamak adına, diğer yandan bağlantıyı daha güçlendirmek adına bir kavga yaşandığını da söylemek mümkün.

İşte bu da bizi yeni faza (FAZ 6) getiriyor. Yeni faza yabancı değiliz, zira belki binlerce kez yaşanmış bir döngünün güncel tekrarından ibaret. Elbette ayniyle değil misliyle!

Yazı uzadı sonra devam edelim isterseniz…

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version