NECİP F. BAHADIR | YORUM
Emine Erdoğan’ın, yeni Papa ile fotoğrafını görünce şaşırdım. Emine Hanım Vatikan’da, Papalık Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün düzenlediği “Kardeşlik Temelli Ekonomi: Etik ve Çok Taraflılık” programına katılmış. O arada Papa ile görüşmeyi de ihmal etmemiş; “Katolik Dünyasının Ruhani Lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo ile bir araya gelmekten memnuniyet duydum.”
Görüşmede Gazze, sıfır atık gibi konular ele alınmış.
Görüşmeyi haberleştiren Anadolu Ajansı… İktidar medyasına baktım, bir ‘çekingen haber’ olarak kalmış. Sabah biraz büyütmüş, diğerleri geçiştirmiş. Videoyu izlerseniz bir ayrıntı dikkatenizi çekecek. Emine Erdoğan, Vatikan’ın ilgisinden son derece hoşnut; “Nazik ev sahipliği için Saygıdeğer Papa 14. Leo’ya şükranlarımı sunuyor; üstlendiği tarihi sorumluluğun Katolik âlemi ve tüm insanlık için hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum.”
Hayır, bir imada falan bulunmuyorum, yalın olarak haberi paylaşıyorum.
Neden mi? Sürpriz bir görüşme çünkü. Siyasetçi ve yakınları ‘Papa’ gibi figürlerle görüşme yaparken iki kere düşünürlerdi. Cesur bir hareket…
Papa ile görüşen Emine Erdoğan değil de Özgür Özel veya Ekrem İmamoğlu’nun eşi olsaydı ne olurdu? İktidar medyası ne derdi? İslamcı tayfa nasıl yaklaşırdı. Ortalık komplo teorileri ve siyasi senaryolardan geçilmez, günlerce manşetten düşmezdi. Leman’dan farksız olurdu.
Leman Dergisi’nin ‘densizliği’ gündemden düşmedi. Niyetleri farklı olabilir fakat karikatür yanlış anlaşılmaya müsait. Leman gibi yıllardır varlığını sürdüren bir derginin bunu bilmesi lazım. Anadolu insanı ‘peygamberine’ düşkündür. İslam coğrafyasında görülmeyecek düzeydedir ‘peygamber sevgisi’… Orhan Pamuk’un bir romanında geçer. Pamuk, “Aman dikkat et, sakın ola Müslümanların peygamberi hakkında ileri geri laf etme…” diye uyarır.
Siyasi kampanyaya dönüşen tepkiler densizlikle doğru orantılı mı? Hayır… Ölüm sloganları da neyin nesi?
Leman hatasını kabullenmiş. Muradının farklı olduğunu söylemiş… Yargı harekete geçmiş. Jet hızıyla gözaltı yapmış. Ve tutuklama kararı çıkmış. Mali yönden bile inceleme başlamış. Siyasetin bütün renkleri itirazda bulunmuş. Özgür Özel biraz mutedil bir dil kullanmış. Sivas katliamının hemen arifesinde “Ya onlar ölecek, ya biz…” sloganları karşısında ürpermemek mümkün mü? Birileri yeni bir Madımak peşinde mi? Ah bu sloganlar? Uğruna ne trajediler, dramlar yaşandı. Sivas’ın üzerinden kaç yıl geçti, yara hala sıcak, kabuk bağlamadı.
Slogan deyince gel de düşünce adamı Cemil Meriç’i hatırlama… Ne diyordu Meriç; “İdeolojilerin ışığına göz yumanları sloganlar yönetir. Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır, slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medeni insan konuşur. Hep birden esfel-i safiline yuvarlanmak istemiyorsak, gözlerimizi açmalıyız. İnsanlar sloganla güdülmez. Düşünceye hürriyet, sonsuz hürriyet. Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız…”
AKP’li Milletvekili Mestan Özcan, Peygamber Efendimiz’le (sas), AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eşitledi!
Leman’ın densizliği tamam, tepkilere bir yere kadar evet… Fakat Meclis’te Leman’ı eleştirirken bir AKP milletvekilinin densizliğine ne demeli? Mestan Özcan’ın şu cümlesine bakın; “Bizler inançlı bir milletiz; kutsallarımız, değerlerimiz, Peygamberimiz ve Cumhurbaşkanımız bizim en hassas noktalarımızdır…”
Bu sözler Leman’dan daha mı az densiz? Ne azı, daha ağır? Çizginin, mizahın farklı izahı olabilir. Fakat ağızdan çıkan sözün ne ifade ettiği, ne anlama geldiği öylesine açık ve net ki… Siyasetçidir, dili sürçebilir… Baktım bir düzeltme yaptı mı diye ama göremedim. “Yanlış anlaşıldım, muradım farklıydı!” deseydi özrü kabul edilirdi. Beyefendi sözünün arkasında…
AKP’li değil de, bir CHP’li ‘cumhurbaşkanımız’ yerine ‘Atatürk’ kelimesini koyarak aynı cümleyi kursaydı ne olurdu? Kamuoyu yine sessiz kalır mıydı? Muhafazakar medya görmezden gelir miydi? Kesinlikle hayır, Leman’dan beter ederlerdi. CHP önünde protesto gösterileri falan olurdu. Lider düzeyinde tepkiler yükselirdi. AKP’linin densizliği karşısında derin sessizlik niye? Muhalefet milletvekilleri olmasa kamuoyunun haberi bile olmayacaktı. Fakat onların itirazları da Meclis’in duvarlarını aşamadı.
Dikkatli okuyucular hatırlayacaktır, ben zaman zaman Erdoğan’ın tabanını anlatırken onu ‘put haline’ getiren küçük, çekirdek bir azınlıktan söz ettim. ‘Erdoğan’ın müminleri’ ifadesini kullandım. “Bunlar Allah’a inanır ama Erdoğan’a taparlar…” dedim. Bu bir lider sevgisi falan değil. Medyunu şükran hiç değil. Bu bir tapınma…
Erdoğan, ‘Kahrolsun Sisi’ derken de, ‘Yaşasın Sisi’ derken de alkışlayan bu kitle… İkisi de doğru olamaz! Lakin bir an olsun düşünmez… Erdoğan’ı kutsadığı için ağzından çıkan her söz doğru ve alkışa layık kabul edilir.
Mestan Özcan da onlardan biri… ‘Erdoğan’ın müminlerinden’ yani. Yoksa Erdoğan’ı kutsarken, Hazreti Peygamber’le aynı düzlemde görebilir miydi? Bunu bilinçli ve şuurlu biçimde Meclis çatısı altında dile getirir miydi? Özcan yalnız değil tabii. Daha önce de çok ‘densizlik’ yapıldı. Ne Erdoğan’dan itiraz geldi, ne parti yönetiminden herhangi bir uyarı… Kamuoyunda cılız tepkiyle geçiştirildi. Bir ikisi hatırlatmak isterim.
Siyasette nadir fakat AKP’de sık görünen ‘densizlik’ örneklerini unutmamak, unutturmamak ve günü geldiğinde hesabını sormak lazım.
Bursa milletvekili Hüseyin Şahin bir toplantıda, “Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir!” dedi. Ah, bu İslamcılar Celal Bayar’ın “Atatürk’ü sevmek ibadettir!” sözünü ne çok eleştirmişti. İslamcı güruh hemen her iddiasıyla sınandı ve kaybetti. Bayar ‘sevmek’ demiş, AKP’li bir adım daha ileri giderek ‘dokunmak’ diyor.
Google’da o kadar çok ‘densizlik’ örneği var ki, seçmekte zorlanıyorum. AKP’nin Gençlik Teşkilatı, ”Kazlıçeşme meydanına gitmek farz-ı ayındır!” ifadesini kullanmış. Allah Allah bir parti mitingini namaz gibi, oruç gibi farz seviyesine yükseltmek AKP’ye nasip oldu.
Tarihte eşine benzerine rastlanmamış bir densizlik örneği daha… Düzce Milletvekili Fevai Arslan’dan… Erdoğan için, “Allah’ın bütün vasıflarını toplamış bir lider Sayın Recep Tayyip Erdoğan var. İşte bunun önünü kesmek istediler…”.
Erdoğan bu densizlerin hiçbirine haddini bildirmedi. “Siz ne diyorsunuz?” diye kükremedi. O kapı kapanmadığı için AKP milletvekilleri de ‘densizlikte yarışmakta’ beis görmedi. Karikatür konusunda ılımlı tepki gösteren Özgür Özel, Mestan Özcan’ın ‘densizliğinden’ rahatsız oldu. Erdoğan’ın sessizliğine isyan etti; “Cumhurbaşkanının yanına yanaşabilen muhabirlerden bir tanesi bunu sorsun bakalım. Akreditasyonu olan muhabirlerden biri bunu sorsun. O koca, anlı şanlı gazetelerin, televizyonların muhabirleri sorsun ‘Buna ne diyorsunuz’ desin…”
Sorabilir mi? Çok zor. Ayrıca birisinin sormasına gerek var mı?
Erdoğan’dan duymazdan, AKP görmezden gelebilir. Medya sessiz kalabilir. Leman yapınca ‘densizlik’, AKP’li yapınca ‘sessizlik’ olmaz. Ey vicdan ve adalet! Neredesin? Ben buradayım, işte kayda geçirdim, not ettim. Bu yazı hem halka şikayet, hem de tarihe postalanmış bir dilekçe olsun!
AKP’li vekilden skandal sözler: “Kutsallarımız; Peygamberimiz ve cumhurbaşkanımız…”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***