Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İktidar değişimi sancılı mı olacak, sancısız mı?

İktidar değişimi sancılı mı olacak, sancısız mı?


TARIK TOROS | YORUM

Türkiye’de iktidara kafa tutmak, yani “açık muhalefet”, artık sadece siyasi değil, jeopolitik sonuçları açısından da hayli riskli bir düzlemde yürüyor.
Diyeceksiniz ki, şimdiye kadar nasıldı?
Soruya soruyla cevap vereyim: AKP iktidarının karşısında hiç muhalefet oldu mu ki?

***

Tayyip Erdoğan rejimi, 2013 yılından itibaren demokrasi yolundan saptı, hukuku rafa kaldırdı. Son 12 yıldır -ortaklarıyla birlikte- ülkeyi ‘demir yumrukla’ idare ediyor. Muhaliflerini tutuklatıyor, istemediği medyayı susturuyor, menajerliğini üstlendiği milyarderler kulübünü her geçen yıl büyütüyor, kamuoyu algısını ustaca manipüle ediyor.

Parti diye bir şey yok. Göstermelik parlamentoda Saray’a “demokratik” meşruiyet bahşeden kurşun askerler var. Bu kadroya muhalefet sıraları da dahildir.

İtiraz eden varsa sorarım: Muhalefet partilerinin yıllar yılı parlamentoda yapabildiği bir şey var mıdır? Neyi değiştirmiştir? Hangi akışı bozmuştur?

***

Uzun yıllar sonra ilk defa, 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla demokrasi güçleri kendiliğinden harekete geçti; gençler sokağa indi, meydanlar hareketlendi.
Fakat tuhaflık şuydu: İdare, CHP mitinglerine vize veriyor; onun dışındaki toplanmaları sert biçimde bastırıyordu.

19 Mart’a giden süreçte Ekrem İmamoğlu’na salon vermeyen valiler, İmamoğlu gözaltına alındıktan sonra CHP’ye sorun çıkarmadılar. Parti, yurt genelinde istediği mitingi istediği gün yaptı. Cezaevi ziyaretleri engellenmedi.

Strateji açıktı: İktidar, yükselen muhalefetin gazını bu yolla miting meydanlarında almayı hedefledi. Değilse, protestolar çığrından çıkabilirdi.

O sebeple, Saraçhane ve benzeri mitinglere yol verilirken, diğerleri rejim polisince silindir gibi ezildi; yüzlerce genç aylarca tutuklu kaldı.

***

Türkiye muhalefetinin asıl imtihanı şimdi başlamıştır. Artık kritik bir eşiktedir. Öyle “iki arada bir derede” siyaseti kimseler yutmuyor.

Kürsüden savrulan güçlü laflar kitleleri bir yere kadar heyecanlandırıyor. Ayrıca, onca vaadin hiçbiri tutulmadı bu arada.
“Bir daha görürsem şöyle yaparım”, “Alnınızı karışlarım” türü çıkışlar tükendi ve izin verilen sürenin sonuna gelindi. Muhalefet ya Ankara’ya dönecek ya da gemileri yakacak.
Hangi olasılık daha güçlü? Şimdi ona bakalım.

***

Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar, Türkiye’yi Batılı güçlerin hesap oyunlarının merkezine yerleştirdi. Erdoğan realitesi dünya güç dengelerinin şekillenmesinde de belirleyici aktör hâline geldi.

Ekim 2024’ten bu yana yürütülen “Terörsüz Türkiye” süreci, Suriye’den bağımsız başlamadı. Kürt sorununda atılacak her adım, Türkiye’nin dış müdahalelere açıklığını doğrudan etkiliyor.

Haliyle Ankara içeride sorun istemiyor.

Eşyanın tabiatı: Güçlü kalmak isteyen bir iktidarın, aykırı sesleri bastırmakla birlikte iç ittifakı da genişletmesi gerekiyor. Türkiye’de tam da bu oluyor.

***

İktidarın ana muhalefete çağrısı açıktır: Muhalefet klasik söylemini terk edip pozisyon alacak. CHP devlete entegre olacak.

Esasen, Özgür Özel CHP’si 19 Mart’a kadar isteneni verdi. Fakat o günden başlayarak ister-istemez devletle mutabakat bir süre askıya alındı, gelgelelim önceki ayarlara bir türlü dönülemedi.

Ve 100 gün sonra Ankara’nın sabrı taştı. Erdoğan–Bahçeli ikilisinin bir gün arayla sarf ettiği şu cümleler, CHP’ye “parantezi kapat” çağrısıdır:

-Dileğimiz, ana muhalefet partisinin kendini süratle toparlaması ve Ankara merkezli siyaset yapmasıdır. (Tayyip Erdoğan)
-Bundan geriye dönüş yoktur. Aksi halde doğacak sonuçların bedeli vahim ötesidir. (Devlet Bahçeli)

***

Erdoğan, baş döndürücü olduğu kadar ilkesiz manevra kabiliyetiyle, ülke tarihinde görülmemiş bir rekorla buraya kadar getirdi, getirebildi. Ne çare, deniz bitti. Artık desteğini yitirmiş bir azınlık iktidarıdır. İçeride kendine risk gördüğü her hamle karşısında sert ve orantısız tepki verecek.

Muhalefetin erken seçim çağrıları anlamsız. Erdoğan, kalan görev süresi boyunca -üç yıl- o tellere basmayacaktır. Devamla: İçeride pozisyonunu güçlendirecek her hareketi abartıp, bunu yeni hamleleri için araç olarak kullanmaktan çekinmeyecektir. Leman dergisindeki “peygamber karikatürü” çarpıtması gibi.

Muhalefete “Ankara merkezli siyaset” çıkışıyla diz çöktürmek istiyor. Bundan böyle her hamlesi bu yönde yorumlanmalı. Özgür Özel’in zor kararı budur. Tabanı mutlu edecek bir karar alması, alabilmesi için kendini aşması gerekiyor.

Erdoğan ve Bahçeli sağlık nedenleriyle çekilene kadar götürmekti arzusu, ne çare, konjonktür müsaade etmiyor.

***

Yakın gelecekte iktidar değişimi kaçınılmaz… Özgür Özel ve CHP, hatta eylülü bekleyen Kemal Kılıçdaroğlu ne inisiyatif alırsa alsın. Değişim hayli sancılı olacak ve tüm aktörleri katıp karıştıracağı bir türbülansa yol açacak.

Devam ederiz buna.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version