MAHMUT AKPINAR | YORUM
Bir nesil, bir hayalin peşinden yürüdü. Eğitimle, kitapla, iyilikle, tebessümle dünyayı değiştirebileceğine inandı. “Yaşatmak için yaşama” idealiyle ve “çocuklar okusun” diye kendi geleceklerini feda ettiler. Bilmedikleri coğrafyalara çekinmeden çekip gittiler. Tanımadıkları kişilerin çocuklarını yüreklerine bastı, sahip çıktılar.
Bir zamanlar rüzgarı arkasına almış gemi gibi yol alan Hizmet Hareketi, son on yılda öyle bir fırtınaya tutuldu ki; direkleri kırıldı, yelkenleri yırtıldı, dev dalgalara maruz kaldı, sığınacak liman arar oldu. 15 Temmuz sonrası yaşanan büyük kıyım, binlerce gönül erinin zindanlara atılması, mallarına el konması, ailelerin darmadağın edilmesi trajedi olarak kayda geçti. Hizmet insanları bir süredir hicretle, çileyle, zulümle, dışlanma ve etiketlenmeyle sınanıyor.
Tıpkı karanlığın sabaha gebe olması gibi, bu çile de kendi içinde bir uyanışı doğurdu. Hizmet, bir ağacın köklerinden filizlenmesi gibi bir değişim yaşıyor. Dağılanlar, gittikleri yerlerde tohum olup toprağa karıştılar. Avrupa’da, Amerika’da, Afrika’da yeni bir hizmet dili oluşuyor. Türkiye’de kurdukları okullar, dershaneler artık yok. Ama yangından sonra küller arasından fidanların boy atmasına benzer, dünyanın dört bir yanında filizlenmeler var.
Hizmet Hareketi’nin 15 Temmuz sonrası dönüşümü aşağıdaki konular altında incelenebilir:
Türkiye’deki baskılar, Hareket’i küresel ölçekte yerel ve özerk yapılara yöneltiyor. Avrupa’daki diyalog merkezleri, Afrika’daki okullar ve ABD’deki eğitim projeleri, yerel ihtiyaçlara uygun şekilde yeniden ve tabanın talepleri, ihtiyaçları doğrultusunda ve katılımıyla şekilleniyor. Kollektif bilinç ve teşriki mesai korunurken, bireyin çiçek açmasının önemi anlaşılıyor.
Yerelleşme, Hareket’in esnekliğini ve küresel çeşitliliğini artırdı. Genç nesiller, Hareket’i kendi bağlamlarında yeniden yorumluyor. Artık hizmetleri, ülkelerin dilini konuşan, kültürünü bilen ama aynı zamanda İslam’ı ve Hizmet esaslarını hazmetmiş gençler üstleniyorlar. Bu gençler ülkelerin halklarıyla organik ve doğal ilişkiler geliştirebiliyor.
Hizmet gerçek, global bir sivil toplum hareketine dönüşüyor.
İnsanlar Fethullah Gülen Hocafendi’nin vefatı sonrası Hizmet’i bir “emanet” bilinciyle sahiplendiler. Baskılar, zulümler, hakaretler, dışlamalar, duygusal değil, rasyonel bir Hizmet inşasına yöneltti insanları. Vefat, bir yandan liderlik boşluğu doğururken, öte yandan katılımcı, demokratik yönetim modeline geçişi hızlandırdı.
Bir dönem insan kaynağında bolluk vardı, insan israfı çoğalmıştı. Yaşadıklarımız bizi bina, kurum endeksli olmaktan uzaklaştırdı, artık insan odaklı düşünüyoruz.
Epeydir içte ve dışta daha kolay empati kurabiliyor, dolayısıyla başkalarını anlamaya çalışıyoruz. Yaşadıklarımız başka mazlumlarla işbirliği yapma, beraber hareket etme imkanları sunuyor.
Hizmet’in yönü artık Orta Doğu’dan Batı’ya kaydı. Türkiye odaklı bir hareket olmaktan çıkıp, çok kültürlü, demokratik Batı toplumlarına entegre olma çabasında bir sivil toplum ağına dönüştü. Bir zamanlar milliyetçi-dini reflekslerle şekillenen söylemlerin yerini, evrensel insan hakları, demokrasi ve hukuk vurguları aldı.
Bir dönem “meşveret” bir kısım kimsenin aldığı kararlara onay arama pratiğinden öteye gitmiyordu. Bugün taban, şeffaflık, katılımcılık ve çoğulculuk talep ediyor. Hareket’in Batı’da yerleşik hale gelmesiyle bu talepler görünür hale geldi.
İstişareler yasalarla mutabık, şeffaf modele yöneliyor. Mütevelli ve esnaf “önüne getirilene imza atan” edilgen üyeler değil, başlarda olduğu gibi tekrar karar alma süreçlerinin parçası oluyor.
Hizmet, artık sadece “eğitim” ya da “diyalog” hareketi değil; aynı zamanda insanlık onurunu savunan bir vicdan hareketi. “Herkes için adalet” gibi yaklaşımlarla bütün mağdurları kucaklayan geniş ufuk, açılım sergiliyor. İnsan hakları ihlalleri karşısında sesini yükselten, mazlumun dinine, diline, renginine bakmadan el uzatan bir sivil vicdan…
En büyük umut gençlerde. Avrupa ve Amerika’da büyüyen Hizmet’in ikinci kuşağı, eski yapının yüklerinden bağımsız bir şekilde Hareket’e taze bir nefes getirebilir. Onlar katılımcılığı, şeffaflığı ve çoğulculuğu doğal olarak talep ediyorlar. Bu, bir tehdit değil; tam aksine bir fırsat. Zira yeni kuşakla birlikte Hizmet, daha yatay, daha demokratik, daha evrensel bir yapıya evrilebilir.
Türkiye’den dışlanmamız bizi dünyanın geri kalanına hitap eden hizmetler geliştirmeye sevk etti, ediyor.
Sürecin bazı olumsuz yönleri de var elbette;
Hizmet özünde bir eğitim hareketiydi. 15 Temmuz sonrası on binlerce öğretmen ve akademisyen diasporaya savruldu. Fakat ne yazık ki bu beyin göçü ve gücü, Batı’da eğitim alanında organize şekilde istihdam edilemedi. Oysa demokratik dünyada da dershanelere, online eğitim modellerine ihtiyaç var.
Yeni dünyada, tecrübe birikimini ve yetişmiş eğitimci potansiyelini organize edip avantaja çeviremedik. Yeni eğitim platformaları kurup istihdam oluşturamadık. “Eğitim ordusu”nu etkili değerlendiremedik. Maalesef pek çok eğitimci farklı alanlara kaydı.
Hizmet, son süreçlerde tepkisel, reaksiyoner tavırlara sürüklendi. Eskiden aksiyoner ve gündem belirleyici iken, son on yılda etkili çıkış yolları, çözümler geliştiremedi, savunmacı bir tutum sergiledi.
Hizmet Hareketi 50 yılda her biri çok nitelikli, değerli insanlar yetiştirdi. Bu insan potansiyelini aktive etmekte geç kaldık, kriz yönetimi yürütemedik, beşeri kaynaklarımızı, potansiyelimizi efektif kullanamadık.
Eskiden Türkiye’de devleti ve bürokrasiyi fazla önemseyen, devletçi ve milliyetçi dil kullanabilen Hizmet yapısı vardı. Siyasetin ilkesiz ve hukuksuz yüzüyle muhatap olunca siyasetten ve siyasetçilerden Allah’a sığınma duası yeniden öne çıktı. Ancak “siyasetten tamamen uzak durmak mı, yoksa alternatif bir siyasi bilinç geliştirmek mi” gerektiği tartışması devam ediyor.
İlerleyen yıllarda merkezi disiplinin zayıflaması, özerk yapılar, merkezi finansman eksikliği gibi sebepler nedeniyle insan kaynaklarının ve imkanların adaletsiz dağılımı söz konusu olabilir. Buna tedbir alınmazsa coğrafi, bölgesel dengesizlikler ortaya çıkabilir.
Hizmet artık her gönüllünün bir lider, her küçük çabanın umut olduğu bir hareket. Tarihte nice büyük hareketler, çile ve sürgün yıllarında gerçek manasını buldu. Hizmet de bugün fırtınanın ardından rotasını yeniden çizen bir gemi gibi.
Umut var; çünkü Hizmet’in ruhu hala diri. Umut var; çünkü her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Umut var; çünkü “küçük bir iyilik bile dünyayı değiştirebilir” diyen insanlar hâlâ hayattalar ve ayaktalar…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***