Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Adalet buluşması: Hukuka, vicdana ve ahlaka çağrı

Adalet buluşması: Hukuka, vicdana ve ahlaka çağrı


AV. NURULLAH ALBAYRAK | YORUM

25 Haziran 2025’te Strasbourg’da, Avrupa Konseyi’nin önünde bir kez daha toplandık. Adalet talebimizi duyurmak, yıllardır süregelen haksızlık ve hukuksuzluklara karşı sesimizi yükseltmek ve susturulmak istenenlerin sesi olmak için bir araya geldik.

Avrupa’nın dört bir yanından gelen, farklı yaşlardan, mesleklerden ve yaşam hikâyelerinden oluşan yüzlerce insan, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, mağduru ve mazlumu ile adalet arayışının kararlı bir ifadesini göstermek için Strasbourg’un merkezinde buluştu.

Bu buluşma sembolik bir eylemden öte; Evrensel hukuk ilkelerine, insan onuruna ve toplumsal barışa yönelik açık, güçlü ve meşru bir çağrıydı. Çünkü biliyoruz ki adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta, kamuoyunda ve vicdanlarda da savunulması gereken bir değerdir.

Üçüncü Dünya Savaşı’nın konuşulduğu, nükleer tehditlerin insanlığın geleceğini gölgelediği bir dünyada, insan haklarından, adaletten, haktan ve hukuktan söz etmek, birçokları için artık anlamsız ya da lüks gibi görünüyor.

Oysa tam da bu karanlık dönemlerde, adaleti savunmak, insan onurunu korumak ve hukukun sesini yükseltmek bir tercih değil, bir zorunluluktur. Sessiz kalmak, olan bitene ortak olmak demektir. Bu yüzden ses vermek, ses çıkarmak ve sesimizi daha da yükseltmek, hepimizin vicdani sorumluluğudur.

İşte bu nedenle, Türkiye’de yaşanan sistematik hukuksuzluklara karşı sessiz kalamayız.
Hamile kadınların tutuklandığı, bebeklerin anneleriyle cezaevlerinde büyümeye zorlandığı, gençlerin yalnızca yurtdışına çıktığı için “terör” suçlamasıyla yargılandığı bir düzende, susmak mümkün değildir.

Terör suçlamasının ‘silah’ olarak kullanıldığı, adil yargılanma hakkının yok sayıldığı, ifade özgürlüğünün cezalandırıldığı, güvenlik ve özgürlük güvencelerinin yerle bir edildiği bir ortamda, adalet çağrısı yapmak bir hak değil, bir mecburiyettir.

Adaletin tesisi yalnızca yargı organlarının değil, aynı zamanda siyasi aktörlerin, uluslararası kuruluşların ve en çok da toplumsal vicdanın sorumluluğundadır.

25 Haziran’daki Strasbourg Adalet Buluşması’na katılanların temel amacı da tam olarak buydu: Sorumluluk taşıyan kişi ve kurumlara, bu sorumluluğun gereğini hatırlatmak.

İstenen şey ne karmaşık ne de imkânsız. Ne ayrıcalık talep ediliyor ne de yeni bir lütuf bekleniyor. Talep edilen şey; Hukukun, evrensel insan hakları normlarının, vicdanın ve ahlakın gereğinin yapılmasıdır.

Yazılı metinlerde yer alan yasaların, anayasal güvencelerin ve uluslararası sözleşmelerin; insan onuruna saygıyı esas alan ahlaki ve vicdani ilkelerle birlikte hayata geçirilmesi dışında bir talepleri yoktur.

Bu bağlamda da atılması gereken bir adım olarak:

Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını eksiksiz ve samimi biçimde uygulama yükümlülüğünü yerine getirmesi Avrupa Konseyi’nin de bu sürecin kısa ve olması gerektiği şekilde gerçekleşmesini takip etmesi talebidir.

Toplumsal barışın ön koşulu: Adalet

Adalet olmadan toplumsal barış olmaz. Barış, yalnızca dile getirilen bir temenni değil; hakların tanındığı, korunduğu ve hayata geçirildiği adil bir düzenin sonucudur.

Gerçek anlamda bir toplumsal barış için;

Toplumun farklı kesimlerinin sesleri bastırıldıkça, ötekileştirilenlerin acıları görmezden gelindikçe, çocuklardan yaşlılara uzanan haksızlık zinciri kırılmadıkça, hiçbir reform, hiçbir siyasi vaat bu toplumun yaralarını onaramaz.

Toplumsal barış, ancak adaletle mümkündür. Adaletin olmadığı yerde barış, sadece boş bir temenniden ibarettir.

Sesimiz duyulana kadar susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz!

Adalet bir lütuf değil! Bir iktidardan talep edilen ayrıcalık hiç değil. Adalet haktır.

İktidarın anladığı manada söyleyecek olursak; adalet terazisinin bozulduğu yerde insanın onuru da haysiyeti de ayaklar altındadır. Adalet yoksa vicdan yoktur, insaf yoktur, ahlak yoktur, insanlık yoktur. Adaletin sesinin çıkmadığı dünyada masum çocukların feryadı, çaresiz kalmış babaların bedduası, yüreği yanmış anaların ahı yankılanır.

Haklı adalet talebi görmezden gelindikçe, Strasbourg sokaklarında sesimizi yükseltmeye,
adaleti, hukuku ve insan onurunu hatırlatmaya devam edeceğiz.

Ve sesimiz gerçekten duyulana kadar, bu hatırlatmaları yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version