NECİP F. BAHADIR | YORUM
Yazıya oturmadan ‘son dakika’ haberlerine mutlaka bakarım. ‘Partizan yargının resmi’ diye bir konuyu yedek olarak not ettim. Erdoğan’ın Macaristan dönüşü söyleyeceklerini beklemeye başladım. Biraz gecikti fakat beklediğime de değdi. Bahçeli’nin ‘100 üyeli komisyon’ teklifine cevabını merak ediyordum. Manşet başka yerden geldi. Komisyon konusuna hiç girmemiş. Gazeteciler de sormamış! Belli ki ‘sakıncalı’ bulunmuş ve ‘sormayın’ denmiş. Oysa sürecin en can alıcı adımlarından biri bu…
Erdoğan ‘yeni anayasanın’ gerekliliğinden söz ederken, “Kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya aday olma gibi bir derdim yok.” dedi. Rahmetli Demirel’in, “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!” sözünü hatırlatmıyor mu?
Yeni anayasayı ülke için istiyormuş. Mevcut anayasayı bile takmayan birinin ‘yeni anayasa’ demesi garip. Fakat, “Tekrar aday olma derdim yok!” cümlesi çok önemli. Manşet de bu. Ne anlamalıyız? Aktif siyaseti noktalayacağını mı? Seçime girmeyeceğini ve aday olmayacağını mı?
Evet, ilk anlamı bu. Tekrar aday olmayacağının sözünü mü verdi? Cümlenin düz anlamına göre ‘evet’. “Seçilme derdim yok!” dese belki, “Kazanmam garanti, sorun yok!” gibi mana çıkabilir. “Tekrar aday olma derdim yok!” demesinin tek anlamı var; “Benden bu kadar… Seçimlere de katılmayacağım, aday da olmayacağım… Bunun için bir arayışa da girmeyeceğim…”
Erdoğan, yeni bir oyun peşinde mi?
Söz mü? Başka sonuçlar çıkarmak veya tevil etmek mümkün değil. Kelimelere başka manalar yüklenemez.
İnanalım mı? Erdoğan’ın sözüne ne kadar güvenilir? Bir siyasi hamle olamaz mı? Bu cümlenin altında başka hinlikler çıkmaz mı? Tekrar aday olmayacağını düşünüp taşındığı bir ‘son kararı’ mı? Yoksa ‘yeni anayasa’ hapını muhalefete yutturmak için şekerle kaplanmış bir ambalaj mı? Neresinden bakılırsa bakılsın çok tartışılacak, çok konuşulacak…
Soru işaretleri çok… İnanması güç. Ama söz ağızdan çıktı bir kere… Geri alınamaz. Macunun tüpe girmesi mümkün değil. Kamuoyu bunu ‘söz’ olarak anladı ve kaydetti.
Türk siyasetinde örneğine sık rastlandığı gibi… Partisinden itiraz sesleri yükselecektir. “Bizi bırakıp, nereye gidiyorsun?” diye gözyaşları içinde ağıt yakanlar çıkacak, el altından teşkilatlar örgütlenecek, “Bizi bırakma!” gösterileri yapılacak… Sonra da tabanın güçlü biçimde “Gitme!” talebi var denecek. Kararı tekrar gözden geçirmesi istenecek. Böyledir bizde siyaset.
Ortağı Devlet Bahçeli durur mu! Çok geçmeden sahneye çıkar, duygusal ve dokunaklı cümlelerle, “Bizi yüzüstü bırakamazsın, göreve devam etmelisin!” der. Daha önce de söylemişliği var. Bu arada vaktiyle Bahçeli de seçim yenilgisi üzerine istifa etmişti de tabanın güya “Bizi bırakma!” talebi üzerine geri dönmüştü. Sonra koltuğa bir oturdu, bir daha kalkmadı. Meral Akşener’in ‘meşru ve yasal’ olağanüstü kurultay talebini bile dikkate almadı.
Erdoğan’a da benzer şekilde ‘baskılar’ bekliyorum ben…
Cümlenin düz anlamıyla ‘tekrar aday’ olmayı düşünmüyor fakat bir siyasi gerçeklik olarak kapıyı da tamamen kapattığını varsaymak doğru değil. O kapı her zaman aralık bırakılır. İcap ettiğinde tekrar açılır. O yüzden ben bir ihtiyat payı koymaktan yanayım. Erdoğan gibi biri kolay kolay, “Ben gidiyorum!” demez. Şartları sonuna kadar zorlar. Engelleri aşamayacağını görürse çaresizce “Çekiliyorum artık!” diyebilir.
Kendi iradesiyle köşesine çekilen lider o kadar az ki…
Hani iki yıl önce son seçimiydi?
Mayıs seçimlerinin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Son seçimiydi. 31 Mart yerel seçimlerinde açıkça adını koydu: “Benim için bu bir final… Bu seçim benim son seçimim… Netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak.”
2002 yılında AK Parti kurulurken de süreler konmuştu. Milletvekillerinden, genel başkanlara kadar çeşitli sınırlamalar vardı. Erbakan’a bir itiraz ve isyan hareketiydi çünkü. Parti tüzüğüne açıkça yazılmasına rağmen ne milletvekilleri, ne de genel başkan için sınırlamaya uyuldu.
Tekrar aday olmayı düşünmeyen biri yavaş yavaş bunun hazırlıklarını yapar. Yerine birini düşünür. En azından parti genel başkanlığını bırakır. Partiyi yeni seçimlere hazırlayacak kadroları belirler. Kışın ortasında yaptığı zamansız kongresine bakıyorum hiç de öyle bir hazırlık içinde olduğunu görmüyorum. Yaptıkları, söyledikleri ‘hiç gitmeyecekmiş’ gibi…
Bir veliahtı yok. Siyaseti bırakacak biri ağırdan da olsa işaretlerini verir, bazı isimleri parlatır. Parti içinde Erdoğan sonrası için yoğun zihin egzersizleri yapıldığının farkındayım. Bazı isimlerin ‘yatırım yaptığının’ da… Ama bunlar Erdoğan’a rağmen hep… Onun inisiyatifi ve iradesiyle değil.
Ülkenin felaketi oldu; onun gibisi bir daha gelmez!
Bütün bunlara rağmen, “Tekrar aday olma derdim yok.” cümlesini düz ve yalın anlamıyla değerlendirmek de pek yanlış olmaz. Buradan yürürsek pekala “Erdoğan’sız günlerin pek uzak olmadığının habercisi bu!” diyebiliriz. Ben tekrar adaylığını, hele yeniden seçilmesini mümkün görmüyordum. Zaten hazırdım Erdoğan’sız günlere… Erdoğan’ın kendi sözünden sonra artık iyiden iyiye gelmekte olan ‘yeni dönemin hayalleri’ kurulabilir. Kimin geleceği hiç de önemli değil. Erdoğan’sız Türkiye, her halükarda çok daha iyi olacak. Onun gibisi cihana bir daha gelmez!
Siyasete ezilmişlerin, itilmişlerin, mazlumların umudu olarak girdi. Onların omuzlarında yükseldi fakat sonra ‘ülkenin felaketi’ oldu. Tarihte eşine benzerine rastlanmayan ‘zulüm ve talana’ imza attı. Arkasında da maddi manevi büyük bir enkaz bırakacak…
İddialarıyla sınandı. Ve kaybedenlerden oldu. Çok büyük kaybetti. Devri iktidarının son 10 yılına zulüm, istibdat ve yolsuzluklar damga vurdu. Tarih ve kaderin kendisi hakkında bir hükmü olacak elbette… Koltuk ve iktidar uğruna satmadığı, vazgeçmediği değer ve kutsal kalmadı.
Evet, gidiyor artık… Ben söylemiyorum, kendi sözü… “Tekrar aday olma derdim yok!” Acaba bu cümlesini politikalarıyla da gösterebilir mi? Aday olmayacakmış gibi, siyasete veda ediyor gibi davranabilir mi?
Pek umutlu ve iyimser değilim fakat ‘giden biri’ en azından bundan sonra ‘gök kubbede hoş bir sada’ bırakmak ister…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***