Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Ulaşılamayan ülkeye’ son çivi!

‘Ulaşılamayan ülkeye’ son çivi!


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Ne yalan söyleyeyim; ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ile müttefiki MHP ve Perinçek kadrolarını artık eleştirmemek lazım’ diye düşünüyorum. Sonuçta onlar her yolsuz ve otoriter rejimin yapması gerekenleri yapıyorlar. Tüm diktatörlerin bir el kitabı var ve Erdoğan rejimi de onu takip ediyor.

O el kitabında ‘çakma’ darbeden yandaş medya ve yandaş yargı inşaasına, sansür yasalarından mala çökmeye kadar her şey var.  Yani kimsenin çıkıp “Bilmiyorduk, sürpriz oldu, böyle bir hamleyi beklemiyorduk!” deme durumu yok.

Bu tip durumlarda asıl eleştirilmesi gereken konu o ülkenin siyasi ve toplumsal muhalefetidir. Çünkü kritik zamanlarda doğru yerde durup doğru hamleleri yapmıyorlar.

İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEDİLER 

Türkiye örneğine bakalım…

Muhalefet ilk ve en ölümcül hatayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi Parkı protestolarını sert bir şekilde bastırması ve 17 -25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Anayasa’yı askıya alması sırasında yaptı. Siyasi ve toplumsal muhalefet Türkiye’yi ‘tek adam’ rejimine götürecek treni durdurmak yerine, “Aman canım bize ne, yesinler birbirlerini!” diyerek alkış bile tuttu.

Oysa ki olay ne ‘Hükümet – Cemaat kavgası’ ne de AKP rejiminin iddia ettiği gibi ‘yolsuzluk operasyonu görünümlü darbe girişimi’ydi. Yani muhalefet daha 2013’te ilk düğmeyi yanlış ilikledi. Erdoğan adım adım tek adam rejiminin yolunu yaptı.

Maalesef başta Bugün Gazetesi ve Kanaltürk baskını dahil medya kurumlarının gaspı bile muhalefeti uyandırmaya yetmedi. Nihayetinde Erdoğan’ın ‘Allah’ın lütfu’ olarak tanımladığı ‘15 Temmuz kumpası’ geldi. Muhalefet çakma darbeyi sorgulamak yerine Erdoğan’ın dolmuşuna binip Yenikapı’ya koştu. Takip eden yıllarda da o dolmuşta yayıldı, Erdoğan’ın ağızlarına verdiği ‘fetö sakızı’nı keyifle çiğnedi.

Muhalefet Erdoğan’ın çiğneyip tükürdüğü ‘fetö sakızını’ ağzında geveleyip dururken iktidar ‘tek adamlık’ yolunda yeni aşamalar katetti.

ASKERDEN ÖNCE YARGIÇLARI TUTUKLAMAK!

İktidar adına 15 Temmuz kumpasının en kritik hamlesi Saray’a biat etmemiş hakim ve savcıların jet hızıyla açığa alınıp tutuklanmasıydı. Düşünsenize; sözde bir darbe var, MİT Müsteşarı’na Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarına ulaşılamıyor, Cumhurbaşkanı bir yerde gizlenmiş, böyle bir zaman diliminde darbeyi önlemek için tedbir almak yerine 4 bin küsür hakim savcı için yakalama ve tutuklama kararı çıkarıldı.

Elinizde başka hiçbir şey olmasa bile sadece bu hareket o darbenin gerçek olmadığına işaret eder. Maalesef bir muhalif siyasetçi çıkıp da, “Siz hangi ara bu listeleri hazırladınız? Darbeyi önlemek yerine neden hakim ve savcılara operasyon çekiyorsunuz?” diye sormadı.

Fişledikleri yargı mensuplarını atıp yerine AKP ve MHP teşkilatlarından tabi Perinçek kadrolarından da atamalar yapıldı. Bu, Erdoğan rejiminin yaptığı en kritik hamleydi. Sonrasında yaşananlar herkesin malumu. Eğer tasfiye edilen hakim ve savcılar görevlerinde kalsaydı Erdoğan hukuk sisteminin canına bu kadar rahat okuyamayacaktı.

Erdoğan yargıyı bir sopaya çevirirken, Meclis eliyle de hukuk sistemini tek adama uyarladı. Meclis zaten işlevsizleştirilmiş, kritik tüm adımlar Cumharbaşkanlığı kararnameleri ile yapılmıştı. Gelinen nokta da önceki gün tabuta kocaman bir çivi daha çakıldı. ‘Son çivi’ demiyorum zira o aşamayı çoktan geçtik. Şu anki çiviler ‘o tabut bir daha açılamasın’, tabiri caizse ‘geriye dönüş olmasın, tek adam rejimi kurumsallaşsın’ diye çakılıyor.

Erdoğan tam olarak adını dahi koyamadıkları çözüm tartışmalarıyla siyaseti meşgul ederken muhalefeti yargı sopasıyla dövüyor. Hem belediye başkanlarını tutuklatıyor hem DEM Partili belediyelere kayyımlar marifetiyle çöküyor. Gerçi muhalefet de hak etmiyor değil! Düşünsenize; dünyanın en yolsuz iktidarlarından Ankara ve İstanbul gibi belediyeleri devralan CHP, iktidarın paçalarından akan yolsuzluklara dair hiçbir şey ortaya koymadı. İktidar da dönüp CHP’li belediyeleri yolsuzluktan vurdu. Ne büyük ironi değil mi!

SANSÜR DUVARI İNŞAA ETTİLER 

Neyse biz konumuza dönelim; Erdoğan, ‘tek adam’ rejimini çoktan kurdu ve son düzenlemelerle artık kurumsallaşma aşamasına geçti. Yani kalıcı hamleler yapıyor. Nihai hedef Erdoğan’a ömür boyu başkanlık, ölümü sonrasında da işaret edeceği bir isimle devam. Bu gerçeği atlarsanız iktidarın hamlelerini anlamanız mümkün değil.

Şirketlere el koymanın önünü açan TMSF yasasından neyi kapsadığı tamamen iktidarın keyfine göre şekillenen ‘Dezenformasyon Yasası’na, 9. Yargı Paketi’ne konan etki ajanlığından aileye yönelik düzenlemelere kadar her kritik hamle bu amaca göre yapıldı.

Son büyük hamle ise Siber Güvenlik Yasası ile geldi.

TBMM’den geçen yasayla ifade özgürlüğüne sağlam bir darbe daha indi. Kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliği ve ifade özgürlüğü ile ilgili ciddi kısıtlamalar ve en önemlisi keyfi uygulamalar getiren bu yasa muhalefetin ihanetiyle TBMM’den geçti. ‘İhanet’ gibi ağır bir ifadeyi kullandım çünkü olayı tanımlayacak kelime bulmak zor.

Çünkü muhalefet partilerine mensup milletvekillleri TBMM’ye gelmediği için yasa 102’ye karşı 246 oyla kabul edildi. Tam 166 muhalefet milletvekili oylamaya katılmadı. Bu durum benzer kritik yasalarda da yaşanmıştı. “Biz katılsak da yasa geçerdi!” türü savunmaları bu durumun bahanesi sayılamaz.

Siz tam kadro katılır, esaslı argümanlarla itirazını yaparsınız ve bu Meclis kayıtlarına girer, yasa geçecekse yine geçsin. Ancak Meclis’e bile gitmezseniz, oylamalara bile katılmazsanız kime ne anlatacaksınız?

YAYGIN SANSÜR VE TUTUKLAMA GELİYOR

Açıkçası oturup şimdi size Siber Güvenlik Yasası’nın hangi tür sansürler getireceğini, ne tür istismarlara yol açacağını tek tek anlatmayacağım. Çünkü yasa maddelerini bile sıralasam yeni yasaya göre  “algı oluşturduğumu”  düşünen bir savcı tutuklanmamı isteyebilir. Muhalif medyaya çöktüler, Saray’a tabi olmayana da her türlü eziyeti yaptılar. Her şeye rağmen gazetecinin biri Erdoğan’ı rahatsız edecek haber filan yaparsa, diğer yasalardan kurtarsa bile söz konusu düzenleme ile hapsi boylayacak.

Mesela şöyle anlatayım; diyelim ki kişisel verilerin sızdığını, kimlik bilgilerimizin internette üç paraya satıldığını belgeleriyle ortaya koydunuz. Hem görselini, hem ses kaydını hem de maddi delilleri sıraladınız. Gazetecilik normları açısından olması gereken tüm ayakları tamam olan bir haber yaptınız. Ancak Saray’ın bir bürokratı çıkıp, “Veri sızıntısı olmadı!” dediği anda siz soğuk Silivri duvarlarının arasına konacaksınız. Çünkü yeni yasaya göre sizin belgeleriniz iktidar bürokratının sözü karşısında geçersiz olacak.

Bir başka  örneği de şöyle vereyim; ABD’de yaşanan finansal dalgalanmayı anlatıyorsunuz. Türkiye’de de piyasaların tedirgin olduğunu, doların tırmanışa geçebileceğini vs anlatan bir haber yayınladınız. Savcılar hemen harekete geçip ‘halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak veya kurumları hedef göstermek’ten hapsinizi isteyecek.

“Ya bunlara ihtiyaç mı var, istediğini zaten tutuklamıyor mu?” diyenleriniz olacaktır.

Evet, haklısınız ama mevzuyu yine ıskalıyorsunuz. Erdoğan bu tip yasalarla hem ‘tek adam’ rejimini kurumsallaştırıyor hem de kalıcı hale getiriyor. Kendinden sonra oğluna ya da damadına bıraktığında kimse çıkıp bir şey diyemesin istiyor. Konumuzla ilgisi yok ama Hakan Fidan’ın o koltuğu Erdoğan’ın oğluna ya da damadına bırakmayacak kadar hırslı olduğunu hatırlatayım.

Yasada çok sayıda başlıkta hapis cezası düzenleniyor. Oylamaya katılmaya bile tenezzül etmeyen CHP ise sanki ortada Anayasa Mahkemesi varmış gibi, “Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz!” filan dedi.

Oysa ki Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden önce halka vermeleri gereken bir hesap var; kritik oylamalarda neden Meclis’te değilsiniz?

Sahi, var mı geçerli bir mazeretiniz?

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version