Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Öteki’ gazeteci; Kazım Güleçyüz…!

‘Öteki’ gazeteci; Kazım Güleçyüz…!


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Mahkeme salonlarında ‘gazeteciler hakkında karar’ peş peşe geldi. ‘Bilirkişi’ davasında yargılanan Halk TV’nin 5 çalışanı beraat etti. Yargı hızlı davrandı, kararı ilk duruşmada verdi. Davanın Silivri’de tutuklu sanığı Suat Toktaş, ‘34 günlük’ mahpusluğun ardından ailesine, mesleğine ve özgürlüğüne kavuştu. Toktaş ‘boşu boşuna’ 34 gününü dört duvar arasında geçirmek zorunda kaldı.

“34 gün nedir ki!” denebilir! İçeride yılları devirmiş gazeteciler dikkate alındığında evet, çok kısa bir süre fakat haksız hukuksuz yere hapis için ‘1 saat’ bile fazla değil mi? Bu alemde ‘ekmeksiz yaşanır, hürriyetsiz yaşanmaz.’

34 gün önce tutuklama kararı veren yargıçlar hükümlerinin hukuksuz olduğunu bilmiyor muydu? Bilmez olur mu? Hukuksuzluğun altına imzalarını bile isteye kastı mahsusa ile koyduklarına eminim.

Acı olan da bu. Yoksa ‘beşerdir, hata yapar…’ denir, tolere edilir. Fakat öyle değil. Tutuklama kararını veren ve itirazı reddeden hakimler acaba, ‘Masum bir kişiyi 34 gün hürriyetinden mahrum ettik’ diye düşünür mü? Suat Toktaş’ın yüzüne bakabilirler mi? Sadece Toktaş’ın mı? Değil elbette… Meslektaşlarının, akşam çocuklarının yüzüne, gözlerin içine bakarken vicdanları sızlamayacak mı? Tabii kaldıysa…

Suat Toktaş şanslı gazetecilerden… Ziyaretçileri eksik olmadı. Avukatlardan, milletvekillerine kadar hemen her gün koğuşundan çıktı. Kurumu sonuna kadar arkasında durdu. Toktaş’ı unutturmamak için sürekli yayın yaptı. Doğrusu da buydu. Bir meslektaş olarak Toktaş ve diğer 4 gazetecinin beraatından mutluluk duydum. Toktaş’ı biraz tanırım, sakin, kendi halinde derviş meşrep, işine odaklı biri. ‘Kavga adamı’ değildir, haksızlığa da boyun eğmez. Hapishane Toktaş’ın itibarından zerre götürmez. Kaybeden ne Toktaş, ne gazetecilik, yargı ve ülkenin itibarı oldu. 34 günlük mahpusluğu AKP yargısının ‘utanç kararı’ olarak hatırlanacak.

Suat Toktaş’ı hapishanenin 5 kilometre uzağındaki tesiste ailesi ve meslektaşları ‘sevinçle’ karşıladı. 34 gün de olsa etkisi ve duygusallığı Toktaş’ın üzerindeydi; “Sabah 6 buçukta kalktım, 2 bel fıtığı ameliyatı olan biriyim dolayısıyla çok yorgunum. Kanalın sloganını ‘yalnız değilsiniz’ diye koyarken, bilerek koyduk. İnsan doğrusu içeriden bakınca şaşırıyor çünkü, çok önde olan biri olmadım hiçbir zaman, olmamayı tercih ettim. Kalabalıklardan kaçarken, kalabalıkların önüne atıldım. Fakat çok mesele değil, böyle dönemler işte… İnsanın başına geliyor…”

Olması gerekendi, gazetecilik suç değildi, habercilik yargılanamazdı. AKP’nin hanesine ‘utanç’ olarak yazıldı.

İpe sapa gelmez davalar 

Diğer sevindirici haber aralarında Emin Çölaşan’ın da bulunduğu Sözcü yazarlarının beraatiydi. Allah’tan aralarında tutuklu birileri yoktu. Uzun bir yargılama oldu. Mahkeme önce yazarlara ‘3 ay 6 ay’ hapis cezası verdi. Yargıtay bozdu. 7 sanık yeniden yargılandı, mahkeme Yargıtay’ın kararını uydu, yazarların hepsine ‘beraat’ verdi. Suçları ‘FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım etme…’ Hadi diğerlerini geçtik, Emin Çölaşan gibi bir ismi bu suçtan yargılamak için insanın aklını yitirmiş olması lazım. Bu ülkede Çölaşan ‘FETÖ’den’ yargılandı!

Bu bile başlı başına ‘FETÖ’ diye başlayan davaların ne kadar ipe sapa gelmez olduğunun kanıtı. Çölaşan kamuoyunda bilinen bir isim olduğu için davası yankı buldu. Anadolu’nun muhtelif mahkeme salonlarında böylesine akla ziyan ne dosyalar açıldı, nice insan tutuklandı ve hapse mahkum edildi. Çölaşan’ı ‘FETÖ’den yargılamak AKP yargısına nasip oldu.

Hani meşhur Bekri Mustafa fıkrası var ya onu bu olaya uyarlasan yeri… Türkiye’de ne var yok sorusuna, “Emin Çölaşan FETÖ’den yargılandı” deseniz yeterli! Başka söze hacet kalmaz. Türkiye’de de değil bu garabet dünya çapında… Gazetecilik ve hukuk tarihine geçeceği kesin. AKP sonrası hukuk fakültelerinde ‘tez konusu’ olacak. Levent Kırca sağ olsaydı izahı yapılamayan bu olayın mizahını yapardı.

Ülkenin haline güler misiniz ağlar mısınız? Yoksa ‘güleriz ağlanacak halimize…’ diye yakınır mısınız? Veya ‘Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz: / Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mateme! / Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme…’ şiiri mi okursunuz? Sizin bileceğiniz iş.

Emin Çölaşan bu garip ve ucube davada ‘beraat etmekten’ memnun… Şu cümleler köşe yazısından; “Sevgilimi okurlarım! Bu dünyada aklıma her şey gelirdi de günün birinde FETÖ’cü olmam nedeniyle yargılanacağım gelmezdi. Bu da oldu! Kim ne derse desin Türkiye’de basın özgürlüğü falan yok. Tanık olduğumuz baskılan bunun ilk göstergesi. Bu meslekte aralıksız 48 yılını doldurmuş bir gazeteci olarak bunları ben söylüyorsam lütfen dikkate alınız. Neyse, ayaklarımızdaki prangalardan dün böylece kurtulmuş olduk. Darısı tutuklanan, hiçbir suç işlemediği halde hüküm giyen bütün meslektaşlarımızın başına…”

Sonuçta kim kaybetti? Çölaşan ve arkadaşları mı? Yoksa AKP yargısı ve iktidarı mı? Bütün ülke mi? Bu dava da unutulmayacak yıllar yılı ‘AKP’nin utancı’ olarak hatırlanacak. Utanç müzesine bir dosya daha kondu.

Taziye mesajına hapis cezası!

Yeni Asya Gazetesi’nden Kazım Güleçyüz diğer meslektaşları gibi şanslı değil… Güleçyüz’ün suçu çok büyük (!) Fethullah Gülen’e taziye mesajı yazdığı için tutuklandı. Tam 57 gün hapis yattı. Silivri’nin ayazını tattı. İlk duruşmada ‘tahliye’ oldu. AKP yargısı bir gazetecinin ‘57 koca gününü’ gasp etti. Dünyada belki de tek örnek; taziyededen tutuklamak ve dava açmak… Ne din, ne insanlık da yeri var.

İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi Güleçyüz hakkında kararını verdi. Sıradan, basit bir ‘taziye mesajını’ suç olarak kabul etti.  Güleçyüz’ü ‘1 yıl 3 ay’ hapise mahkum etti. Mahkeme 5 yıllık denetim süresince yeni bir suç işlememek kaydıyla hükmü erteledi. Evet, hapis yatmayacak Güleçyüz fakat dosyası açık tutulacak, bir daha suç işlediğinde infaz edilecek. Tam ‘Demokles’in Kılıcı’. Güleçyüz de bunun farkında: “Gözdağı niteliğinde bir karar. İtiraz edeceğiz…”

Dünya hukuk tarihine bu da geçsin… MS 2025 AKP Türkiye’sinde ‘taziye’ suç sayıldı, mesaj yayınlayan hapis cezası aldı. AKP iktidarının ‘utanç sayfalarından’ biri. AKP siyaset yapan Erdoğan’dan sıradan parti üyesine kadar tümünün torunları bu sayfaları çevirip çevirip okuyacaklar ve ‘büyüklerinin yaptıkları’ yüzünden vicdanları sızlayacak. Babalarını, dedelerini hayırla yad etmeyecekler. “Bu da yapılır mıydı? Bir iktidar uğruna değer miydi?” diye isyan edecekler.

Kazım Güleçyüz bir ‘öteki gazeteci’…

Ne diğer meslektaşları gibi beraat etti, ne de davası medyada yankılandı. Sadece kendi mahallesinde yazıldı, konuşuldu. Maalesef yargının adaletten uzak haksız hukuksuz kararlarının yanında bir de ‘öteki sorunu’ var memleketin. Herkes kendi gettosunda yaşıyor. Yan veya karşı mahalledeki haksızlıkları görmezden, duymazdan geliyor.

‘Öteki’ olmak Güleçyüz için kayıp değil. Belki değerli de… ‘Asrın gariplerinden biri olmanın’ şerefi az bir şey mi? Hayıflanmam ülke adına…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version