Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Öcalan’ın çağrısı ne anlama geliyor?

Öcalan’ın çağrısı ne anlama geliyor?


MAHMUT AKPINAR | YORUM

2024 yılı sonlarına doğru (22 Ekim) MHP lideri Devlet Bahçeli durup dururken Öcalan’ın TBMM’de ‘PKK’ya silah bırak’ çağrısı yapmasını istedi. Öncesinde, DEM grubuna gidip sıcak pozlar verdi, tokalaştı. Sonra yeni bir süreç başladığı konuşulur oldu. Ama kimse sürecin muhtevasını, kapsamını bilmiyordu. DEM heyeti İmralı’ya gidip geliyor, görüşmeler yapıyordu.

Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin başlattığı bu sürece karşı çıkmasa da güçlü şekilde sahiplenmedi. Esed rejimi yıkılıp, Suriye’nin yeniden yapılanacağı ortaya çıkınca çözüm arayışı kısmen bağlamına oturdu. Muhtemelen Kürt sorunu da bölgede planlanan yeni yapılanmanın bir parçası olarak ele alınıyordu.

Son dönemde gündem olan adımların Türkiye’nin iradesinden öte bölgeyi yeniden yapılandırmayı isteyen güçlerin teşvikiyle, talebiyle yürütüldüğü anlaşılıyor ama konu 27 Şubat 2025 itibariyle somut bir hale büründü. Öcalan, tam da Bahçeli’nin talep ettiği üzere PKK’ya ‘silah bırakması’ ve ‘kendisini feshetmesi’ çağrısında bulundu. İşin doğrusu bu kadar yalın ve açık bir fesih talebini kimse beklemiyordu. Başta şahin Kürtler olmak üzere herkeste şok etkisi oluşturdu.

Öcalan, İmralı heyetiyle gönderdiği çağrıda, “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkan’ın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” diyordu.

Metnin DEM heyeti, Öcalan ve devlet cenahının katkısıyla hazırlandığı anlaşılıyor. Açıklama öncesi Kandil ile de görüşmeler yapıldı ancak Kandil’in rızasını ve etkisini bilmiyoruz. Onu göstereceği sözlü ve fiili tepkilerle zaman içinde göreceğiz.

Heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder  ek bir not da paylaştı. Öcalan notta, “Şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.” diyordu. Bu şerh, PKK’nın kendisini feshetmesinin ve silah bırakmasının şartı gibi anlaşılabilir. Muhtemelen ana metne girmesini iktidar cenahı istemediği için ek bir açıklama olarak sunuldu. Ancak bu ek bilgi metnin tamamını etkileyen ve yönünü değiştiren nitelik arz ediyor.

Her şeyden önce böyle bir açıklama çok olumlu ve anlamlı. Ülkenin en önemli, can yakıcı sorunu olan terör sorununun bitmesi için hayati ve değerli bir adım. Ancak taraflar bu çağrıya uysa, PKK kendisini feshetse, terör ve şiddet bitse bile bu, Kürt sorununun çözüldüğü anlamına gelmez. Eğer Kürtlerin demokratik, kültürel hakları, eşit vatandaşlık talepleri yönünde bir adım atılmazsa, terör ve şiddet bitse dahi Kürt sorunu devam eder. Sosyolojik temeli olan bu sorun tarafları ikna edici düzeyde çözülmediği sürece pekala yeni örgütler, yeni silahlı gruplar ve yeni şiddet üretebilir.

Terör bir amaç değildir. Terör yapan gruplar, kesimler eylemlerini seslerini duyurmak, haklarını hatırlatmak, mesaj vermek, farkındalık oluşturmak, masaya oturabilmek için yaparlar. PKK keşke hiç olmasaydı ve Türkiye çoğulcu, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlete, topluma dönüşebilseydi. Ama yıllarca Kürtlerin en temel hakları inkar edildi ve problem kronikleşti. PKK çok kan döktü, toplumun arasına kan, öfke soktu. Türkiye bunu basiretiyle savuşturup Kürtleri kazanabilir, PKK’yı marjinalleştirebilirdi ama yapmadı, yapmak istemedi. Zira PKK’nın varlığı aynı zamanda askeri elitlere ve jakoben arisktoratik yapıya toplumu yönlendirme, devleti kontrol etme imkanı sunuyordu.

PKK’nın feshi her durumda olumlu karşılanmalı ve açıklama takdir edilmeli. Fakat sonuçta PKK misyonunu tamamladı. Kürt sorununu dünyaya, bölgeye duyurdu, farkındalık oluşturdu. Her şeyden önemlisi ciddi bir Kürt bilinci inşa etti. Bence akıllıca bir adımla Öcalan, -en azından Türkiye’de- misyonu biten, dönemi geçen PKK’ya tasfiye çağrısında bulunarak köklü ve yakıcı bir toplumsal sorunun çözümüne katkı sundu. Ayrıca tarihe, ‘barışa katkı sunan bir kişi’ olarak geçme fırsatı yakaladı. Umarız bu adım her unsuruyla daha huzurlu, birlikte yaşanacak demokratik bir Türkiye’ye zemin oluşturur.

Öcalan’ın çağrısının sonuca ulaşıp ulaşmayacağı, beklenenleri doğurup doğurmayacağı zamana ve tarafların tutumlarına bağlı. Bu adım üzerine Türkiye’nin Kürtlerin demokratik, kültürel haklarıyla ilgili açılımlar, iyileştirmeler yapması beklenir. Selahattin Demirtaş içerde iken ve hergün Kürt siyasetçiler, gazeteciler tutuklanırken bunlar olacak mı göreceğiz. Otoriterleşen ve giderek demokrasiden uzaklaşan bir iktidar temelde demokratikleşme sorunu olan Kürt sorunu için hangi adımları atacak merak içindeyiz.

İktidarın tavrı yanında vuzuha kavuşması gereken pek çok soru var, cevaplarını zaman içinde öğrenebileceğiz. Aklıma gelen bazı sorular:

Öcalan’ın çağrısı tek başına değerli ve olumlu, ama sonuçları için zamana ihtiyaç var.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version