BÜLENT KORUCU | YORUM
Netflix’teki Zero Day (Sıfır Gün) dizisiyle kendini yeniden ve güçlü biçimde hatırlatan Robert De Niro, mafya babası rollerinde ilk üçte sayabileceğimiz bir usta. Duygusal komedilerde de aynı başarıyı gösterdiğini, aile babası rollerine de çok yakıştığını her halde kimse yadsımaz. Sinema yazarlarından dayak yemeyeceksem, Türk sinemasında rollerin tapulu arazi gibi olduğunu ve aynı kişileri benzer rollerde izlediğimizi söyleyeceğim. Yeni nesilde bu kısır döngüyü kırabilen iki isim göze çarpıyor: Bulut Aras İyinemli ve Nadir Sarıbacak.
Ama siyaset dünyası öyle mi?
Politikacıların rol yeteneği aktörlere taş çıkartacak cinsten. En dişli muhalifi, bir kaç gün sonra iktidarın ön saflarında ve seçildiği partiye ‘sallarken’ görünce şaşırmıyoruz. Hakaret ettiği lider kendisine parti rozeti takarken sırıtan vekil fotoları önümüzden resmi geçit yapıyor.
Ama birisi var ki şapka çıkarıyorum: Devlet Bahçeli. Adam hem ‘Hulusi Kentmen’ hem ‘Erol Taş’… Aslında ‘Split’ filminde Kevin’i canlandıran James McAvoy desem daha doğru olacak. Bilimsel kayıtlara geçmiş bir çoğul kişilik vakasını, hikayesi anlatılan kişiden daha iyi oynadığını öne sürenler var. Haksız sayılmazlar.
Bu günlerde yardım hattında telefonun ucunda oturup travma yaşamış bireylere rehabilite yapan, onları teskin eden bir rolü var Bahçeli’nin. Her ne kadar Tarık Toros güzel bir benzetmeyle, “Ses var görüntü yok!” dese de özlediğimiz ses. Şemsi Tebrizi, Mevlana’yla ilgili yalan haber getiren adama cübbesini verdikten sonra, “Yalanına cübbemi verdim, gerçek olsa canımı verirdim!” demişti. Yalancı barışlara bile sevindik umarız bu seferki gerçek olur.
Devlet Bey’in bir anda sevgi kelebeği ve demokrasi havarisine dönüşmesinden şikayetim yok; sadece fotograf çekmeye çalışıyorum.
Hangisi gerçek Bahçeli?
18 Nisan 1999 seçimleri yapılmış, MHP yüzde 17 oy oranıyla ikinci parti ve 22 yıl sonra hükümet ortağı olmuş; herkes harekete, tarihindeki en büyük başarıyı yaşatan adamı merak ediyordu. O güne kadar yalnızca camiasında tanınan bir lider, Alparslan Türkeş gibi baskın bir genel başkanın yerine geçtiği ilk seçimde büyük sürpriz yapmıştı.
Show Tv’de Mehmet Ali Birand, 32. Gün’de bir grup gazeteciyle birlikte bu yeni lideri, Devlet Bahçeli’yi ağırlıyordu. Yayının bitmesine yakın telefonum çaldı; arayan gazeteci bir arkadaşımdı. Karşılıklı olarak şaşkınlık dolu takdir ifadelerimizi paylaştık. Böylesine makul bir ses kimse beklemiyordu ve ANAP’la DYP’nin boşalttığı merkez siyaset alanını dolduracağı tahminleri yapılıyordu.
İlk işi partinin kamuoyundaki imajını düzeltmek oldu. Ülkü Ocakları’na çeki düzen verip yarıya yakınını kapattı ve geri plana çekti. Çek-senet işleri takip edenler ve mafyalarla arasına mesafe koydu ve bunu açıkça deklare etti: “Ülkücü, mafya gibi yeraltı dünyasıyla, karanlık işlerle, suç unsurlarıyla birlikte yaşayan bir örgütle bağdaşamaz.”
Yıllar sonra ‘Ülkücü Mafya’nın hamisi rolüne büründü. Alaattin Çakıcı’yı ‘dava arkadaşım’ cümlesiyle tanımladıktan sonra cezaevinden kurtardı. Kürşat Yılmaz da çıktıktan sonra soluğu MHP Genel Merkezi’nde alanlardan. Bir akademisyen olan Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş’in mafya tetikçileri tarafından öldürülmesi üzerine oluşan şüpheleri cevapsız bıraktı.
Sahi Bahçeli’ye ne oldu?
17-25 Aralık yolsuzluklarına en sert tepkiyi gösteren, bütün parti binalarına dev afişler astıran, kitabını yazdırıp önsözünü kaleme alan ve “’Fakir’ istismarlarına, ‘biçare derviş’ çağrışımlarına karşılık bilinmelidir ki bu millet, 17-25 Aralık’taki tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk vakasını unutmayacaktır.” diyen bir Bahçeli var. Bir de soruşturmayı ‘darbe’ olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek çıkan Devlet Bey var…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Selahattin Demirtaş neden hapiste?” sorusuna, “Sen inkar etsen de Selahattin Demirtaş teröristtir, haindir, bölücüdür, Türkiye düşmanıdır. Teröristin yeri demir parmaklıkların arkasıdır.” şeklinde cevap verene mi inanalım, yoksa hapisteki lideri telefonla arayıp teşekkür eden ve tahliyesinin yolu açana mı?
Bahçeli sanki bir karakter oyuncusu gibi birbirine zıt rolleri rahatlıkla oynayabiliyor. ‘Hulusi Kentmen’ kadar babacan, ‘Erol Taş’ gibi gaddar olabiliyor. Aktör olsa başarı olarak anacağımız bu özellik, iş siyasete gelince karışıyor.
Tam bu noktada şu soruyu sormak kaçınılmaz hale geliyor: Senarist ve yapımcı kim?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***