Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ramazan’ı ihyada 4 mertebe: Siz hangisini seçersiniz?

Ramazan’ı ihyada 4 mertebe: Siz hangisini seçersiniz?


CEMİL TOKPINAR | YORUM

Gelin, yaklaşık 1450 sene öncesine gidelim. Kendimizi Asr-ı Saadette, Mescid-i Nebevî’de, sahabe efendilerimizin arasında hayal edelim.

Şaban ayının son günleri. Ramazan’a birkaç gün kalmış. Minberde iki cihan serveri Peygamber Efendimiz (s.a.v.) var. Mübarek dudaklarından dökülen her bir kelime iki cihan saadetinin vesilesi. Sahabe efendilerimiz aşk ve iştiyakla onu dinlerken büyük bir sevinç ve heyecanı da beraberinde yaşıyorlar. Çünkü Güzeller Güzeli (s.a.v.) öyle müjdeler veriyor ki, Firdevs Cenneti, ebedî saadet ve rü’yet-i cemâlullah ile serfiraz olmanın yöntemlerini anlatıyor.

Miraç Gecesinde olduğu gibi mânâ âlemlerini görürcesine konuşan hakka’l-yakîn makamının sultanı Resulullah  (s.a.v.) sahabelerine şöyle sesleniyor:

“Ey insanlar! Büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.

“Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.

“Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay müminlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mümine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”

Ashâb-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Allah bu sevabı bir tek hurmayla, bir içim suyla, bir yudum sütle oruçlu mümine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 94)

“KENDİNİZİ ALLAH’A SEVDİRİNİZ”

Bu muhteşem hutbeyi bizzat dinleyen sahabe efendilerimiz kim bilir ne kadar mutlu olmuşlardır. Onların arasında hayalen bile olsa bulunmak ne kadar güzel değil mi? Bizlere ne mutlu ki, onları tanıdık, onlardan Rabbimiz ebediyen razı olsun ki, Peygamber Efendimizden (s.a.v.) duyduklarını bizlere aktardılar. Böylece asırlar sonra da olsa onların hissettikleri Ramazan sevincini ve ibadet coşkusunu hissetmek bize de nasip oldu.

Onların bize aktardıklarını paylaşmaya devam edelim. Ubâde bin Sâmit (r.a.) Ramazan ayının başladığı bir günde Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu anlatır:

“İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner, günahlar affedilir, dualar kabul edilir. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdiriniz. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 99)

Ramazan her türlü ibadetin arttığı bir aydır. Başta oruç ve namaz olmak üzere Kur’an, evrad ve ezkar okumak, dua, tövbe ve istiğfar etmek, infakta bulunmak adeta deryalar gibi coşar. Rabbimiz de bunlara kat kat sevap ihsan eder ve kullarını affeder.

Peygamberimizin (s.a.v.) verdiği bir başka müjde de şöyledir:

“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî, Savm 5)

RAMAZANI İHYANIN NETİCESİ

Başka bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Gerçekten benim ümmetim Ramazan ayını ihya ettikleri sürece asla rezil rüsvay olmayacaktır.”

Bunun üzerine: “Ya Resulallah! Onların Ramazan ayındaki rezillikleri ne olabilir?” denildiğinde Resulullah (s.a.v.) buyurdular:

“Ramazan’da haramlar işlemektir. Kim onda zina eder yahut onda içki içerse, bir dahaki seneye kadar Allah da gökte bulunanlar da kendisine lanet eder.

“Eğer (bir sonraki) Ramazan’a ulaşmadan ölecek olursa Allah katında onun için kendisi ile ateşten sakınacağı hiçbir hasene bulunmayacaktır. O halde siz Ramazan ayında Allah’a karşı gelmekten sakının. Zira gerçekten diğer aylarda katlanmadığı kadar sevaplar onda katlanır. Günahlar da böyledir.” (Taberâni, el-Mu‘cemü’s-Sağîr: 1/248)

BİRE BİN VEREN ÇEKİRDEK

Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan Risalesinde, bu ayda yapılan ibadetlerin sevabı hakkında şöyle bir müjde vermektedir:

“Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mal, (ibadetlerin sevabı) bire bindir. Kur’an-ı Hakîm’in, nass-ı hadîs ile her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte her bir harfin, on değil bin ve Âyet-ül Kürsî gibi ayetlerin her bir harfi binler ve Ramazan-ı Şerifin Cum’alarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır.” (Mektubat, 29. Mektub, 2. Kısım)

Ramazan ayında yapılan her ibadete bin kat sevap verilmesi şu anlama gelmektedir:

Bir oruç bin oruç, bir Kur’an hatmi bin hatim, yirmi rekâtlık teravih yirmi bin rekât, bir kişiye iftar vermek bin iftar, bir istiğfar bin istiğfar, bir Cevşen okumak bin Cevşen okumuş gibi yazılmaktadır.

Üstelik Cuma geceleri binlere çıkmakta, Kadir Gecesinde ise otuz bine ulaşmaktadır. Buna göre, Ramazan boyunca teravihi hiç kaçırmayan bir kimse mutlaka Kadir Gecesinde de teravih kılmış olacağından, o geceki teravih 20 rekât değil, 600 bin rekât yazılır.

RAMAZANDA DUALAR KABUL OLUR

İbadetler içinde duanın yeri bambaşkadır. Dua hakkında, “Bana dua ediniz, size karşılık vereyim” (Mümin Suresi: 60) ve “De ki: Duanız olmazsa Rabbim size ne diye ehemmiyet versin” (Furkan Suresi: 77) buyuran Rabbimiz, bir başka ayette ise duayı şöyle emreder:

“Ey Habibim, kullarım Beni sana sorarlarsa haber ver ki: İşte Ben muhakkak yakınımdır. Onlardan biri dua edince, muhakkak duasına cevap veririm. O hâlde onlar da benim davetime itaatle icabet ve bana imanda devam etsinler. Ta ki, doğru yola ulaşmış olsunlar.” (Bakara Suresi: 186)

Bir hadis-i şerifte Ramazan’da dua etmeye dikkat çeken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) müminleri duaya şöyle teşvik eder:

“Ramazan’ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? İsteği hemen karşılansın.” (Müsned, 4: 22)

“Üç kişinin duası geri çevrilmez: Adaletle hükmeden hâkimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlumun.” (İbn-i Mâce, Siyam: 48)

“Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez.” (Tirmizi, Daavât: 129)

Abdullah bin Ömer’in (r.a.) rivayetine göre Resûlullah (s.a.v.) iftar vakitlerinde şu duayı sık sık tekrar ederlerdi:

“Ya Rabbi, her şeyi kuşatan rahmetinin hakkı için beni af ve mağfiret eyle.” (İbn-i Mâce, Sıyam: 48)

KUR’AN’I HATMETMEK VE ANLAMAYA ÇALIŞMAK

Ramazan Kur’an’ın indirildiği aydır. Rabbimiz bu hakikati ifade ettiği ayette şöyle buyurur:

“O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile batılın arasını ayıran Kur’an o ayda indirilmiştir. Kim bu aya erişirse orucunu tutsun.” (Bakara Suresi: 185)

Bu ay Kur’an’ın en çok okunduğu ve anlaşılmaya çalışıldığı aydır. Her mümin hiç değilse günde bir cüz okuyarak veya dinleyerek ay içinde bir Kur’an hatmi yapmalıdır. Kur’an okumayı yeni öğrenenler ve yavaş okuyanlar ise internetten yayınlanan mukabeleleri dinleyerek hem ibadet etmiş hem okumalarını geliştirmiş olurlar.

Kur’an’ı CD veya internetteki bir kayıttan dinlemek hususunda bazı âlimler bunun hatim sayılmayacağını söylemişlerse de bunun hatim olacağını belirten âlimler de vardır. Dinimiz kolaylığı tavsiye ettiği için biz de ikinci görüşü tercih etmekle birlikte kayıttan dinlerken mümkünse Kur’an’a bakarak takip etmeyi tavsiye ediyoruz.

Kur’an’ı baştan sona okuyan ve dinleyen müminler, mealini de okurlarsa hayat kitabımız olan Kur’an’ı anlama yolunda ilerlemiş olurlar.

RAMAZANDA İNFAK VE SADAKA COŞAR

Ramazan ayında yapılan her salih amele bin kat sevap verildiği için bu ayda Allah’ın bize ikram ettiği rızıkları, muhtaç müminlerle paylaşmak da güzel bir ibadettir. Başta fıtır sadakası olmak üzere zekât vermeye gücü yeten kardeşlerimiz yıllık zekâtlarını bu aya denk getirerek kat kat sevap alabilirler.

Herkes gücü neye yetiyorsa, hatta gücü yetenden daha fazlasını paylaşarak, muhtaçlara dağıtarak kendini Cehennem ateşinden korumalıdır. Bir hadis-i şerifte, “Yarım hurma ile de olsa; kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz, o kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle bile olsa kendilerini korusunlar.” (Müslim, Zekât: 66-67) buyrulmuştur.

RAMAZAN’I NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?

Ayetlerdeki ve hadislerdeki bu tavsiye ve müjdeler ışığında Ramazan’ı ihya etmek için kendimize bir yöntem belirlemeli ve onu tavizsiz bir şekilde uygulamalıyız.

Biz burada dört mertebeden bahsedeceğiz ve yapılacak ibadetleri sıralayacağız:

BİRİNCİ MERTEBE

  1. Beş vakit namazı sünnetleriyle birlikte ve mümkünse cemaatle kılmak, kısa tesbihatı ve duayı yapmak.
  2. Bir ay boyunca oruçlarını tutmak.
  3. Kısa surelerle de olsa teravih namazını kılmak.
  4. Günde bir cüz okuyarak veya dinleyerek Kur’an’ı hatmetmek.
  5. Başta büyük günahlar olmak üzere tüm günahlardan kaçınmak, elini, dilini, gözünü haramdan korumak.
  6. Fıtır sadakasını ve eğer üzerine farz ise zekatını eksiksiz vermek.

İKİNCİ MERTEBE

  1. Beş vakit namazı sünnetleriyle birlikte ve cemaatle kılmak, tâdil-i erkan ve huşuya dikkat etmek, kısa ve uzun tesbihatı ve duayı yapmak.
  2. Gücü ve imkânı nispetinde kuşluk, evvâbin, teheccüd ve hacet namazlarını kılmaya çalışmak.
  3. Bir ay boyunca yolcu ve hasta olsa bile oruçlarını tutmak.
  4. Kısa surelerle veya hatimle, yolcu ve hasta bile olsa eksiksiz teravih namazını kılmak.
  5. Günde bir cüz okuyarak veya dinleyerek Kur’an’ı hatmetmek, ayrıca meâlini okumak.
  6. Başta büyük günahlar olmak üzere tüm günahlardan kaçınmak, elini, dilini, gözünü haramdan korumak.
  7. Fıtır sadakasını ve eğer üzerine farz ise zekatını eksiksiz vermek. Ayrıca diğer infak türlerini uygulamak, himmet, muavenet, kumanya, iftar vermek gibi malî ibadetleri yerine getirmek.

ÜÇÜNCÜ MERTEBE 

  1. Beş vakit namazı sünnetleriyle birlikte ve cemaatle kılmak, kıyam, rükû ve secdelerini uzatmak, tâdil-i erkan ve huşuya dikkat etmek, kısa ve uzun tesbihatı yapmak, duayı uzatmak ve derinleştirmek.
  2. Her gün kuşluk, evvâbin, teheccüd ve hacet namazlarını kılmak.
  3. Bir ay boyunca yolcu ve hasta olsa bile oruçlarını tutmak.
  4. Hatimle, yolcu ve hasta bile olsa eksiksiz teravih namazını kılmak. Her iki rekâttan sonra Cevşen’den 10 bap okuyarak tamamını bitirmek.
  5. Okuyarak veya dinleyerek Kur’an’ı birkaç kez hatmetmek, ayrıca meâlini okumak, üzerinde düşünmek.
  6. Kur’an’dan başka Hizbü’l-Envar (Büyük Cevşen) ve Kulûbü’d-dâria gibi evradlardan ve sair zikirlerden günlük belirli bölümler okumak.
  7. Başta büyük günahlar olmak üzere tüm günahlardan şiddetle kaçınmak, elini, dilini, gözünü haramdan korumak.
  8. Zaruret dışında mübah bile olsa ibadet, zikir ve dua dışındaki meşguliyetlerden uzak durmak.
  9. Fıtır sadakasını ve eğer üzerine farz ise zekatını eksiksiz vermek. Ayrıca diğer infak türlerini uygulamak, himmet, muavenet, kumanya, iftar vermek gibi malî ibadetleri yerine getirmek. İhtiyacını bildiği özel bazı kimselere maddî ve manevî yardımda bulunmak.
  10. Ramazan’ın son on gününde i’tikâf yapmak.

DÖRDÜNCÜ MERTEBE

  1. Önceki bölümlerde saydığımız tüm güzellikleri yapmakla birlikte ilave namaz kılmak, dua etmek, evrad ve ezkâr okumak, infak yapmak.
  2. Başta namaz olmak üzere bütün ibadetlerinde bambaşka bir derinlik ve kaliteyi yakalamak için azamî gayret etmek.
  3. İftardan sahura kadar hiç uyumayıp Ramazan’ın bütün gecelerini adeta bir kandil gecesi gibi ibadetle ihya etmek.
  4. İmkânı varsa Ramazan umresi yaparak bütün ayı Mekke ve Medine’de ihya etmek.
  5. Bütün ibadetleri ihlâsla yapmak, ibadetlerini riya, süm’a, fahr, ucub gibi hastalıklardan korumak ve bunlardan şiddetle kaçınmak.

NASIL PROGRAM YAPACAĞIZ?

Bu yazdığımız dört mertebe, Ramazan’ı ihya için program yapmak isteyenlere bir fikir vermek ve yardımcı olmak içindir. Yoksa mutlaka böyle olmalı diye bir iddiamız yok ve olamaz.

Ramazan’ın başında işi sıkı tutmazsak, bir program belirleyip ciddi bir şekilde uygulamazsak bu muhteşem fırsatı gaflet içinde geçirebiliriz. İşi ciddi tutmayan nice kimsenin bir hatim bile yapamadığını, teravih zamanlarını boş sohbetler ve çay yudumlayarak geçirdiğini, infakta gücünün çok altında kaldığını yüreğim kan ağlayarak gördüm.

Peki programı nasıl yapacaksınız?

İsterseniz bu saydığım mertebelerden birisini seçip tavizsiz uygulayabilirsiniz.

İsterseniz dört mertebeyi inceleyip kendi durumunuza göre “karma bir mertebe” yapabilirsiniz. Mesela, birinci mertebeyi uygulayan sonuna i’tikâf ekleyebilir veya ikinci mertebeyi tercih eden Ramazan umresi yapabilir.

Aslına bakarsanız işin doğrusu herkesin kendine göre karma bir program yapmasıdır.

Ayrıca şunu da unutmayalım: Tüm zamanların farzlar üstü farzı, dinimizi tebliğ etmek, manevî cihad yapmak, hizmet ve aksiyondur. Dolayısıyla dört mertebenin hepsine de her gün iman ve Kur’an hakikatlerinden okuyup istifade etmeyi ve hizmet için koşturmayı eklemeliyiz.

Kim bu dört mertebeden birisini Ramazan boyunca uygularsa, Kadir Gecesini de mutlaka yakalayacak ve ihya derecesine göre sevap kazanacaktır.

Tercih edip uygulamak size kalmış.

Rabbim, Ramazan’ı hakkıyla ihya edip günahlarından arınan, cennete kavuşan ve rızaya erişenlerden eylesin.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version