Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ramazan ve yorgun ruhlar: Teravih ile yeniden buluşmak

Ramazan ve yorgun ruhlar: Teravih ile yeniden buluşmak


AHMET KURUCAN | YORUM

Çocukluğumuzda ‘Ramazan’ denildiği zaman günler-haftalar öncesinden hazırlıklar başlardı. Evler tepeden tırnağa temizlenirdi. Teravih namazları Ramazan’ımızın olmazsa olmazıydı. Misafirlikte bile olsa alelacele yapılan iftarlardan sonra büyük bir aşk ve şevkle camilere koşardık. Bayram coşkusu olurdu içimizde cami cami dolaşırken.

Ama ya şimdi? Bir yorgunluk hissediyorum hem kendimde hem de ‘çevremde gördüğüm insanlarda’ diyeceğimi sanıyorsanız yanlıyorsunuz. Hayır, birebir ilişkilerim olan insanlarda değil ama bana çeşitli vesilelerle ulaşan kişilerde. Bakın birisi ne diyor: “Teravih namazlarını camide kılmaya zorlanıyorum. Eski neşem ve huzurum yok. Ne önerirsiniz?”

Bir kaç hususun altını çizmek isterim bu okuyucumuza…

Bir; insanız. İbadet aşk u şevk ve heyecanımızı her an koruyamayabiliriz. Fıtratımızın gereği bu. İmtihan unsuru aynı zamanda. Önemli olan burada kulluk şuuru. Aşk ve şevkle yaptığımız ibadetlerden aldığımız lezzeti ve hazzı alamadığımız zamanlarda bile irademizin hakkını vererek ibadete devam etme. İbadet dediğimiz olgu sadece duygu ile değil aynı zamanda şuur ile irade ile yapılır. Öyleyse…

İki; orucu ile teravihi ile Ramazan’a has olan ibadetler bir vazifedir ama ondan ötesi de var. Ötesi, onlar bizim için tarihi fırsatlardır. Belki de geriye kalan ömrümüz içinde bir daha karşımıza hiç çıkmayacak olan fırsatlar. Yarın vefat edebilirim. İftara çıkamayabilirim. Teravihe gidemeden ruhumu Rahman’a teslim edebilirim. Öyle değil mi? Var mı bir garantimiz bizim yarına çıkacağımıza dair? Öyleyse…

Üç; soru ile resmetmeye çalıştığınız ruh haletinde yalnız değilsiniz? Sizin gibi aynı hissiyatı yaşayan niceler var bugün dünyada. Kimileri bunun farkında bile değil. Kimileri farkında ama seslendirmeye korkuyor. O zaman yalnız olmadığınız bu yolculukta söz konusu duygulara teslim olup işi oluruna bırakma hatta teravihi terk etme yerine onu anlamayı ve onunla savaşmayı tercih etmeli değil miyiz? Kulluk bunu gerektirmez mi?  Öyleyse…

Dört; teravih namazı kılmak bir son değildir. Allah’a kulluk yolculuğunda uğradığımız bir ara duraktır. Tıpkı şehirler arası yolculuklarda ihtiyaç molası verdiğimiz mekanlar gibi düşünün. Bir müddet orada ârâm eyleyecek ardından yolculuğa devam edeceğiz. Ama o ara durakta biraz daha uzun süreli kalacağız sonra normal hayata döneceğiz. Öyleyse…

Beş; hemen eski günlere dönmek, o aşk u şevki yakalamak mümkün olmayabilir. Küçük adımlarla işe başlayabiliriz. ‘Bu hafta iki gün camiye, beş gün evde teravihi eda edeceğim ama mutlaka kılacağım. Camide 20 kılarken evde 8 rekat kılacağım. Ama haftaya cami sayısını da evde kıldığım teravihlerde rekat sayısını artıracağım. Üçüncü hafta geldiğimde şu hedefe ulaşacağım’ diye tedrici bir planlama yapabilir ve bu planı harfiyen uygulayabiliriz.

Yapabilir miyiz? Elbette. Gücümüzün üstünde bir teklif değil bu. Öyleyse…

Son olarak; ibadet etmek bir yarışta koşmak değildir, aksine o uzun soluklu bir maraton koşusundaki gibi bir yolculuktur. Önemli olan o yolculukta bulunmak ve eski günler deyip o neşeyi aramak yerine bugünün neşesini, huzurunu keşfetmek ve onunla tatmin olmaya çalışmaktır. Unutmayın; hayat geçmişe doğru yaşanamaz, geleceğe doğru yaşanır.

Efendimizin(sas) duasıyla bitireyim: “Allah; Kendisini zikretme, şükretme ve güzelce ibadet etme hususunda bizlere yardım kapısını açsın.” 

Amin.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version