Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hitler’den Erdoğan’a: Demokrasiyi içeriden yıkmanın 17 adımı

Hitler’den Erdoğan’a: Demokrasiyi içeriden yıkmanın 17 adımı


M. NEDİM HAZAR | YORUM 

“Demokrasi özünde bir masumiyettir.” diyor Hannah Arendt ve ekliyor: “Ve bu masumiyet, onu kullananların elinde ya bir değere ya da bir silaha dönüşür.”

Bu çarpıcı tespit, belki de modern tarihin en karanlık dönemlerinden birini yaşamış bir düşünürün, Nazi Almanyasından kaçmak zorunda kalmış bir filozofun gözleminden geliyor. Benzer şekilde, Nobel ödüllü yazar Thomas Mann’ın 1937’de söylediği, “Demokrasinin en büyük düşmanı, kendi silahlarıyla kendisini vuran demokratik hoşgörüdür.” sözü, adeta günümüz Türkiye’sine yazılmış bir kehanet gibi duruyor.

Weimar Cumhuriyeti’nin çöküşünden Türkiye Cumhuriyeti’nin bugününe uzanan süreçte, demokratik kurumların nasıl sistematik biçimde içinin boşaltıldığını, özgürlüklerin nasıl adım adım kısıtlandığını ve toplumsal muhalefet mekanizmalarının nasıl etkisizleştirildiğini görmek mümkün. Princeton Üniversitesi’nden demokrasi teorisyeni Jan-Werner Müller’in deyimiyle, “Popülist otoriterler, demokrasiyi öldürmek için artık tank ve tüfek kullanmıyor, bunun yerine hukuku ve demokratik kurumları silah olarak kullanıyorlar.”

Beş yazıdır Hitler’in demokrasinin nimetlerinden faydalanarak nasıl demokrasiyi öldürdüğünü örnekleriyle yazdık. Şimdi isterseniz bu toparlayıcı yazıyla Türkiye ve Erdoğan iktidarı ile benzerlikleri üzerinde duralım. Önce Hitler’in yaptıklarını maddeler halinde sıralamamız lazım.

Bir: Ekonomik Krizi Fırsata Çevirme

1929 Büyük Buhranı kullanarak halkın ekonomik sıkıntılarını manipüle etti.

İşsizlik ve yoksulluğu “iç düşmanların komplosu” olarak sundu.

Ekonomik krizden Nazi ideolojisi için destek sağladı.

İki: Parlamento İçinde Güç Kazanma

12 milletvekilinden 230 milletvekiline hızla yükseldi.

Yüzde 37’lik temsil oranını “ezici çoğunluk” olarak gösterdi.

Demokratik sistemi içeriden zayıflatmak için parlamenter gücünü kullandı.

Üç: “Düşman” üretme ve Korku Yayma

Komünistleri ve Yahudileri “iç düşman” olarak hedef gösterdi.

Toplumda sürekli bir korku ve tehdit algısı oluşturdu.

“Biz ve onlar” ayrımını derinleştirdi.

Dört: Reichstag Yangını’nı Kullanma (27 Şubat 1933)

Yangını komünist darbe girişimi olarak sundu.

Olağanüstü yetkileri devreye soktu.

Sivil hakları askıya aldı.

Beş: Medyayı Kontrol Altına Alma

Propaganda Bakanlığı kuruldu.

Muhalif basın “Yalancı Basın” (Lügenpresse) olarak yaftalandı.

Özgür basın tamamen susturuldu.

Altı: Muhalefetin Tasfiyesi

Komünist Parti yasaklandı ve 4,850 üyesi tutuklandı.

Sosyal Demokrat Parti bastırıldı.

Muhalif siyasetçiler hapsedildi.

Yedi: Yasal Zemini Değiştirme

“Halk ve Reich’ın Sıkıntısını Giderme Yasası” (23 Mart 1933).

Parlamentodan bağımsız yasa çıkarma yetkisi aldı.

Anayasal sistemi kendi lehine manipüle etti.

Sekiz: Devlet Kurumlarını Ele Geçirme

Güçler ayrılığını ortadan kaldırdı

Yargı bağımsızlığını yok etti

Devlet kurumlarını Nazi ideolojisine göre yeniden yapılandırdı

Dokuz: Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı Birleştirme

Hindenburg’un ölümünden sonra iki makamı “Führer” unvanıyla birleştirdi.

Devlet başkanının tarafsız ve denetleyici rolünü ortadan kaldırdı.

Yürütmenin gücünü mutlaklaştırdı.

On: Sivil Toplumu Yok Etme

Tüm bağımsız dernekler ve vakıflar kapatıldı.

Meslek örgütleri Nazi kontrolüne alındı.

Spor kulüpleri parti örgütlenmesine dönüştürüldü.

Kadın örgütleri tek çatı altında birleştirildi.

Sanat ve kültür dernekleri yasaklandı.

Tüm sivil inisiyatifler parti kontrolündeki örgütlere devredildi.

Yardım kuruluşları devlet tekeline alındı.

Akademik dernekler feshedildi.

Onbir: İdeolojik Dönüşümü Tamamlama

Eğitim sistemi Nazi ideolojisine göre yeniden düzenlendi

Hitler Gençliği gibi örgütlerle yeni nesiller şekillendirildi

Sanat, edebiyat ve bilim Nazi ideolojisine hizmet etmeye zorlandı

Oniki: Hukuk Sistemini Kontrole Alma

Yahudi kökenli ve rejim karşıtı hakimler ve savcılar görevden alındı.

Halk Mahkemeleri (Volksgerichtshof) kurularak siyasi davalar için özel mahkemeler oluşturuldu.

Adil yargılanma hakkı ortadan kaldırıldı.

Hukuk fakülteleri Nazi ideolojisine göre yeniden şekillendirildi.

Nürnberg Yasaları ile ayrımcılık yasal hale getirildi.

Hukuk sistemi tamamen parti ideolojisine bağımlı hale getirildi.

Onüç: Orduyu Dönüştürme

Weimar Cumhuriyeti’nin profesyonel ordusu Reichswehr’i Nazi ideolojisine uygun şekilde yeniden yapılandırdı.

Wehrmacht kurularak ordu tamamen Nazi kontrolüne alındı.

Üst düzey subaylar parti sadakatiyle seçildi ve atandı.

SA ve SS gibi paramiliter örgütler kurularak paralel silahlı güçler oluşturuldu.

Orduya sadakat yemini değiştirilerek doğrudan Hitler’e bağlılık yemini getirildi.

Askeri eğitim ve doktrin Nazi ideolojisine göre şekillendirildi.

Ondört: Tek Tip Toplum İdeolojisi

“Ein Volk, ein Reich, ein Führer” (Tek Halk, Tek İmparatorluk, Tek Lider) sloganı ile totaliter yapı meşrulaştırıldı.

Tüm farklılıklar ve çoğulculuk tehdit olarak gösterildi.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) tek yasal parti haline getirildi.

Devlet ve parti aygıtı birleştirildi.

Tüm ulusal semboller ve bayraklar Nazi sembolleriyle değiştirildi.

Goebbels’in propaganda makinesi “tek millet” ideolojisini sürekli işledi.

Onbeş: Sosyal Yardımlarla Halk Desteği Sağlama

Volkswagen projesi ile ucuz halk arabası vaadi.

Kraft durch Freude (KdF – Neşe ile Güç) programı ile işçilere tatil imkanı.

Winterhilfswerk (Kış Yardım Programı) ile yoksullara yardım.

İşsizliğe karşı büyük kamu projeleri (otoyollar vb.).

Ucuz konut projeleri.

Bedava sağlık hizmetleri.

Onaltı: Gençliği Ele Geçirme

Hitler Gençliği (Hitler Jugend) örgütü kuruldu.

Eğitim sistemi Nazi ideolojisine göre yeniden yapılandırıldı.

Gençler erken yaşta parti ideolojisine bağlandı.

Okul müfredatı tamamen değiştirildi.

Öğretmenler ideolojik eğitimden geçirildi.

Onyedi: Dini Kurumları Kontrol Etme

Kiliseler devlet kontrolüne alındı.

Dini liderler ya susturuldu ya da rejime destek olmaya zorlandı.

İnanç özgürlüğü kısıtlandı.

Nazizm bir tür devlet dini haline getirildi.

Peki şimdi bakalım Tayyip Erdoğan son 23 yılda neler yapmış ve ne kadarı Hitler’in yaptıklarıyla benzer özellikler taşıyor.

Bir: Ekonomik Kriz Kullanımı

2001 krizini fırsata çevirme.

Dış güçler ve faiz lobisi söylemi.

Ekonomik sorunları komplo teorileriyle açıklama.

İki: Parlamenter Gücü yok etme

Başkanlık sistemi altında ucube bir sisteme geçerek cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığın tek ele geçirilmesi.

Azınlık hükümetinden tek parti iktidarına geçiş.

%50 oy oranını mutlak çoğunluk olarak sunma.

Üç: Düşman Üretme

FETÖ, PKK, HDP, CHP ve sonrasında neredeyse tüm muhalefet partilerini hain ilan etme.

“Yerli ve milli” söylemiyle tüm muhalifleri ötekileştirme.

İç ve dış düşman algısı oluşturma.

Dört: 15 Temmuz’u Kullanma.

Reichstag yangınına benzer şekilde OHAL ilanı.

Sivil özgürlüklerin kısıtlanması.

KHK’larla yönetim.

Beş: Medya Kontrolü

Havuz medyası oluşturma.

Muhalif medyayı “yalan haber” ile suçlama.

RTÜK ve BİK yaptırımları.

İletişim Başkanlığı gibi ucube bir yapı oluşturma ve bunu silah gibi kullanma.

Altı: Muhalefet Tasfiyesi

HDP’li vekillerin tutuklanması.

Belediye başkanlarının görevden alınması.

Muhalif siyasetçilere davalar açılması.

Sıranın ana muhalefet partisine gelmesi.

Yedi: Hukuk yerle bir etmeye zemin hazırlama

Anayasa değişikliği.

Başkanlık sistemine geçiş.

Cumhurbaşkanlığı kararnameleri.

Sekiz: Devlet Kurumlarını Ele Geçirme

Güçler ayrılığının zayıflatılması.

Kurumların parti kontrolüne alınması.

Atamalarla kadrolaşma.

Dokuz: Hukuk Sistemini felç etme

HSK yapısının değiştirilmesi.

Yargıç ve savcı atamaları.

Özel yetkili mahkemeler.

Tetikçi savcı ve hakimler kullanma.

On: Ordunun dağıtılıp kendi ordusunu kurması

TSK’nın yapısının değiştirilmesi.

SADAT gibi paralel yapılar.

Askeri okulların kapatılması.

Onbir: Tek Adam Rejimi

“Güçlü lider” propagandası.

“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” söylemi.

Parti-devlet bütünleşmesi.

Oniki: Sosyal Yardımlar

TOKİ projeleri.

Kömür, gıda yardımları.

Seçim öncesi sosyal yardım artışları.

Onüç: Dini Araçsallaştırma

Diyanet’in siyasallaşması.

İmam hatip okullarının yaygınlaştırılması.

Dini söylemin siyasete alet edilmesi.

Ondört: Gençlik Politikaları

TÜGVA, TÜRGEV gibi yapılar.

Eğitim sisteminin ideolojik dönüşümü.

Gençlik kolları örgütlenmesi.

Onbeş: Sivil Toplum Kontrolü

FETÖ bahanesi ile binlerce derneğin kapatılması.

STK’ların iktidar kontrolüne alınması.

Meslek örgütlerinin etkisizleştirilmesi.

Onaltı: Yerel yönetimler Üzerinde Kontrol

Muhalefet belediyelerine kaynakların kısıtlanması.

Kayyum atamaları.

Yerel yönetimlerin yetkilerinin merkeze alınması.

İmar yetkilerinin kontrolü.

Belediyelerin borçlandırılması.

DDK denetimleriyle baskı kurma.

Onyedi: Uluslararası İlişkileri Manipüle Etme

Batı karşıtı söylem geliştirme.

AB sürecini iç politika malzemesi yapma.

Dış politikayı içerideki otoriter yönetimi meşrulaştırmak için kullanma.

Uluslararası kuruluşların eleştirilerini “dış müdahale” olarak sunma.

NATO ve AB ile ilişkileri gerginleştirerek milliyetçi tabanı konsolide etme.

Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlerle yakınlaşma.

Merhum Akif şöyle diyor:

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarihi “tekerrür” diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Evet, tarih kimi zaman tekerrür eder derler, ancak bu benzerlikler çoğu zaman yüzeysel kalır. Ne var ki Hitler Almanyası ile Erdoğan Türkiyesi arasındaki paralellikler, bir tarihçinin gözünden bakıldığında ürkütücü derecede yapısal ve sistematik kolaylıkla görmek mümkün. Her iki örnek de demokratik sistemlerin nasıl kendi araçlarıyla yok edilebileceğinin adeta laboratuvar ortamında incelenebilecek vakaları niteliğinde.

Bu yazı ile beraber 6 yazıdır anlatmak istediğimiz tam da bu aslında: Otoriter rejimlerin yükselişinde kullanılan yöntemler, aradan geçen neredeyse bir asra rağmen şaşırtıcı derecede benzer. Ekonomik krizlerin manipülasyonu, düşman üretme stratejisi, medya kontrolü, yargı bağımsızlığının yok edilmesi, sivil toplumun tasfiyesi ve dini araçsallaştırma gibi temel taktikler, adeta bir otokrat el kitabından kopya edilmiş gibi.

Ancak tarihin bize öğrettiği en önemli ders, hiçbir otokratik rejimin sonsuza dek yaşayamadığıdır. Weimar Cumhuriyeti’nin çöküşünden alınacak en kritik ders, demokrasilerin kendi kendilerini koruma mekanizmalarını güçlendirmeleri gerektiğidir. Zira demokrasi, -ne yazık ki- çoğu zaman güçlü liderlerin elinde değil, ona sahip çıkmayan halkın ihmaliyle ölüyor. Tarih ise bize, diktatörlerin nasıl yükseldiğini unutanlara cezalarını tekrar tekrar hatırlatıyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version