Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Almanya’da sağın zaferi, solun matem dönemi

Almanya’da sağın zaferi, solun matem dönemi


YÜKSEL DURGUT | HABER ANALİZ

Der Spiegel dergisinin 1 Şubat 2025 tarihindeki o meşhur kapağını ilk gördüğümde çok beğenmiştim. Friedrich Merz’in keskin çizgilerle çizilmiş profili, “SCHMERZ” başlığı altında bir manifesto gibiydi. Almanca “ağrı” demek bu kelime ama aynı zamanda Merz’in siyasi varlığının ülkenin ruhunda açtığı sızıyı da simgeliyor.

Gözlüğündeki yansımada AfD’nin amblemi var. Sanki dergi, Almanya’nın yeni şafağını değil, bir travmanın başlangıcını haber veriyor. Peki bu “ağrı” nereden geliyor? Belki de Merz’in muhafazakar çizgiyi AfD’nin sınırlarına kadar taşımasından, belki de Almanya’nın “eski normallere” duyduğu özlemden…

Alt başlık da etkiliydi: “Wie der CDU-Chef der AfD die Tür zur Macht öffnete” (CDU Lideri, AfD’nin İktidar Kapısını Nasıl Açtı?). Kapak, Almanya’nın siyasi röntgeniydi. 23 Şubat gecesi, bu röntgen gerçeğe dönüştü: CDU yüzde 28,5 ile zafer kazandı, AfD yüzde 20,6 ile ikinci parti oldu, SPD ise yüzde 16,4’te tarihinin en düşük oyunu aldı.

CDU/CSU, yüzde 28,5 ile sandıktan birinci çıktı. Merz’in “disiplinli muhafazakarlığı”, göçmen karşıtı söylemlerle beslenen AfD’yi (yüzde 20,6) frenlemeyi başardı. Ancak bu zafer, Merkel döneminin ılımlı tonlarını geride bırakan bir CDU portresi çiziyor. Sanki Merz, “AfD’yi masaya oturtmak yerine, masayı AfD’nin önüne koydu.”

SPD ise yüzde 16,4 ile tarihinin en düşüklerinden birini yaşıyor. Olaf Scholz’un liderliği, partiyi popülizmin sığ sularına çekti mi yoksa SPD, kendi geleneğini mi kaybetti? Seçmen, “sosyal adalet” vaatlerinin yerini “kriz yönetimi”nin almasına tahammül edemedi. Yeşiller’in (yüzde 11,9) kan kaybı ve Sol Parti’nin (yüzde 8,6) marjinalleşmesi ise solun parçalı halini gösteriyor. Sahra Wagenknecht’in BSW’si (yüzde 4,9) barajı aşamasa da, solun iç çekişmelerine yeni bir perde açtı. Seçmen, SPD’ye değil, belki de “lidersizliğe” oy verdi.

İktidarın Eşiğinde Bir ‘Tabu’

AfD’nin yüzde 20,6’sı, sadece bir seçim sonucu değil; Almanya’nın kolektif hafızasında yankılanan bir deprem. Merz’in AfD’ye kapıyı aralayan söylemleri, aşırı sağın meşruiyet kazanmasına hizmet etti. Alice Weidel’in partisi, artık “marjinal bir protesto partisi” değil, ana akım siyasetin bir aktörü. Peki bu, 1930’ların hayaletlerinin geri döndüğü anlamına mı geliyor? Belki değil, ama Almanya’nın “demokrasisini koruma” refleksi, bu sonuçla sınanıyor.

Doğu eyaletlerinde yüzde 30’ları aşan oylarıyla AfD, ekonomik durgunluk ve kimlik krizinin tetiklediği bir öfkenin sesi oldu. Genç seçmenler arasında bile yükselen desteği, geleneksel partilere duyulan güvensizliğin bir yansıması. AfD’nin yükselişi, sadece bir siyasi tercih değil; aynı zamanda toplumsal polarizasyonun da bir göstergesi.

Merz’in yeni şansölye seçilmesi, CDU’nun sağa evriminin taçlandırılması demek. Ancak soru şu: Bu değişim, AfD’yi zayıflatacak mı yoksa güçlendirecek mi? Koalisyon cambazları şimdiden 208 koltuklu CDU/CSU’nun kiminle masaya oturacağını hesaplıyor. SPD ile “büyük koalisyon” mu? Yoksa Yeşiller’le “kara-yeşil” bir deneyim mi? Her halükarda Merz, Avrupa’nın en güçlü ekonomisini, küresel belirsizlikler ve iç siyasetin kutuplaşması arasında yönetmek zorunda.

Almanya’nın bu seçimi, sadece bir ulusal mesele değil; Avrupa’nın geleceğine dair bir uyarı. Fransa’da Le Pen, İtalya’da Meloni derken, Almanya’da AfD’nin yükselişi, kıtanın sağa kayışının bir parçası. Merz’in “Avrupa projesi”ne bağlılığı, bu dalgayı durdurabilecek mi? Yoksa Brüksel’deki bürokratlar, Berlin’deki siyasi iktidarın gölgesinde mi kalacak?

Der Spiegel’in kapağındaki “SCHMERZ”, sadece Merz’in değil, Almanya’nın içinden geçtiği siyasi bunalımın da adı. Bir yanda göçmen karşıtı söylemlerle yükselen sağ, diğer yanda solun dağılan mozaiği… Merz’in şansölyeliği, bu bölünmüşlüğü onarabilecek mi? Yoksa “ağrı”, kronikleşecek mi?

Almanya, tarihinin en kırılgan dönemlerinden birinde. Ve Merz’in elindeki reçete, umalım da hastalığın kendisinden daha tehlikeli olmasın… CDU’nun sağa kayışı, AfD’yi güçlendirirse, demokrasi “ağrı kesicilerle” değil, köklü bir ameliyatla iyileşmek zorunda kalacak.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version