Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ülke açık cezaevi, binalar açık tabut!

Ülke açık cezaevi, binalar açık tabut!


TARIK TOROS | YORUM

Bolu Kartalkaya’daki otel yangını yıllardır “açık cezaevindeki” vatandaşın yüzüne, yaşadıkları binaların da “açık tabut” olduğu gerçeğini vurdu. Kayak turizminin göbeğinde, geceliği 500-1500 Sterlin arasında bir otelde de kalsanız, sabaha çıkmanızın garantisi yok.

Ölüm statü dinlemiyor!

Fiyatlar astronomik gelebilir, ‘Booking’ rezervasyon sitesinden teyit ettim. Grand Kartal’a komşu Kartal Hotel’in gecelik fiyatları: £581-£1453 (27-60 bin TL arası.)

İlk 24 saatte medyada çıkan bilgi ve belgeleri kabaca tarayınca sorumlular silsilesi kendiliğinden çıkıyor: Otel işletmecisi ve sahibi, bakanlıktaki ilgili birimler.

Otelin yapım, faaliyet, ruhsat ve belge tarihlerine bakarsanız, işin gidip dayandığı yer ise Kültür ve Turizm Bakanlığı.

Bolu Belediyesi “büyükşehir” olmadığı için, bölge yetki alanı dışında. Pek kimse bilmiyor: Otel, Seben ilçesi sınırları içinde kalıyor, emlak ve çevre temizlik vergisini oraya ödüyor.

Bunu 10 gün soruşturmanıza lüzum yok, herkes her şeyin farkında, görmek ve göstermek istemiyor yalnızca. Otele kaçak kat çıkılmış, sadece bu bile başlı başına bir facia…

***

İnsanları öldüren sebep yangın ya da yangına müdahale biçimi değildi, daha ilk gün anlaşıldı: –Düzgün bir yangın merdiveni yoktu! 

-Yangın alarmları çalışmıyordu!

Bu ikisi olsa kimsenin burnu kanamadan atlatılabilir, kayıp yalnızca maddi zayiatla sınırlı kalabilir, insanlar ölmeyebilirdi.

***

Türkiye’de insan canı çok ucuz. Halk, kaza ve doğal afetlere karşı korumasız halde.  Tükettiği ürünler sağlıksız, sorunlu ya da kusurlu.

Ücretini ödeyip satın aldığı hizmet de öyle. Hesap verilebilirlik yok, ekonomi epeydir krizde olduğundan denetim de hak getire.

Çünkü bunun tesislere bir maliyeti var ve kimse karşılamak istemiyor, konu rüşvetle çok daha  ucuza kapatılabiliyor.

Can ve mal emniyeti nicedir yok ve iktidar bunun çok iyi farkında. Öyle olduğu için kaza ya da afet söz konusu olduğunda hızla aksiyon alıyor:

-Yayın yasağı koyuyor.

-Bant daraltması vs ile bilginin yayılmasının önüne geçiyor.

-Ölümler çoksa peyderpey açıklıyor.

-Afetleri “doğaya ve kadere”, kazaları basit sorumlulara yükleyip yargı sürecini sulandırıyor.

-Kimse hesap vermiyor, istifa etmiyor, görevden alınmıyor.

***

Maalesef muhalif siyaset de konunun üzerine gitmiyor:

-Muhalefet partileri, özellikle yerel idarelerde iktidarda.

-Belediyelerdeki genel olumsuzluklar, muhalefet belediyeleri için de geçerli.

-Bir dönüşüm sağlayamadılar, böyle bir niyetleri yok.

-İktidarla “üstü kapalı” bir mutabakatla rantı paylaşıyor, kaza ya da afetlerde “ayıp olmasın” diye ilk birkaç gün suçu birbirlerine atıp sonra birlikte unutuyorlar.

-Medyanın hafızası yok. Aslında var da işine geleni hatırlıyor yalnızca.

***

Şaşmaz kaidedir: Hak-hukuk rafa kalkmışsa, ekonomi krizdeyse, muhalefet iktidar trenine binmişse, denetim biter, kaza ve ölümler artar. Sorumlu hiçbir zaman devlet olmaz. Kalite biter, yaşamlar tehdit altındadır. Telafi edilemeyecek maddi hasar oluşur, insanlar çaresizce çırpınarak can verir. Cumhurbaşkanı da ölenlere “şehit” der, işine bakar.

***

Topyekün bu çürümenin artık kendi içinde bir çaresi ya da çözümü yoktur. Kaçınılmaz sonuç çöküştür. Kısa-orta vadede bu tünelden çıkış görünmüyor.

Peki ne yapalım?

Herkes kendi önlemini alacak. Hanesini bela ve musibetlerden korumak için azami özen gösterecek. Tabi 85 milyon nüfusun büyük bölümünün buna olanağı yok, olanağı olanların da kayak tatili için seçtikleri otel onlara mezar oldu.

Yine vatandaşın mühim bölümü iktidar gündemi nasıl paketlerse öyle kabul ediyor, ömrünü bu tuhaf döngü içinde tüketiyor.

En acısı da, sınırlı sayıdaki nitelikli insan gücü bu döngüyü reddediyor ve ülkesini terk ediyor. Hayatını ve çocuklarını daha medeni bir dünyaya taşıyor.

***

Bu ikiyüzlü, yalancı, sorumsuz ve güvenilmez yönetimi tek başına “Siyasal İslam”la açıklamak da çözümü gözden kaçırmaktan başka şeye yaramıyor. Mücella Yapıcı güzel özetlemiş: “Boşuna suçun kimde olduğunu tartışmayın. Suç bizde! Zira doğruları halka anlatamadık. Bin parçaya bölündük. Her bir parçamız diğerinle kavga halinde.”

***

Bu çürümüş düzene teslim mi olacağız, yoksa geleceğin inşası için tüm gücümüzle seferber mi olacağız?

Sıralı yetkililer kabul etmese de biz kaybettiğimiz her şeyin ağırlığını taşıyoruz. Yarınları ancak bu sorumlulukla şekillendirebiliriz.

Suçlu aramaktan yoruldum, yorulduk…

Çıkış yolu, bu düzenin dışında bir dayanışma ve direnç ağı kurabilmekte yatıyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version